Zamanın vazifesi başkalarına yaşattıklarını sana yaşatmaktır

Demet Cengiz

Demet Cengiz

Kimse sınanmadığı günahın masumu değildir, derler.

Ve bu dünyada başkalarına biçtiğin elbiseyi kendin giymeden gitmeyeceksin.

Bu yüzdendir en çok neye karşı çıkıyorsak, neyi yargılıyorsak onunla imtihana çekiliriz.

Türkiye’de akıl sağlığıyla, sağduyuyla ve mantıkla yapılabilecek bir spor değildir siyaset. Bu yüzden siyaset kadar ciddi konularla ilgilenmiyorum, önemsiz konulara başımı gömüyorum; evreni çözmek, insanı anlamak gibi. İdeolojilere, davalara, kavgalara inanmıyorum. Siz kavgayı kazanan olmak istiyorsunuz ben kavga etmek istemiyorum. Siyasete de uzaktan bakıyorum.Bir insanı en çok karşı çıktıklarının yanında yer alırken görmek açısından siyaset –hele de bizdeki- muazzam bir tarladır.

Türkiye’de idamın kaldırılmasının, MHP’nin iktidar ortağı olduğu döneme denk gelmesi, bütün siyasi kariyerini ve mesaisini CHP ile mücadeleye ayıran Süleyman Demirel’in, 2002’de AK Parti iktidara geldiğinde en azılı rakibi Deniz Baykal’a taktikler vermesi, Mehmet Ağar gibi devletin ‘sağ’ hassasiyetinin yılmaz bekçisi bir ismin yıllar sonra solcular için “Hayatında eline bıçak almamış, düzgün fikir adamlarıydı, kabul etmek lazım hepsini, hiçbir şiddet eylemi olmayan insanlardı” demesi, sekiz yıllık eğitimi onaylayanın imam hatip okullarının önünü açmak isteyen Necmettin Erbakan olması, ABD’nin 6. Filosunu protesto eden solcu gençleri denize atan milliyetçi ve muhafazakârların son tahlilde Amerikan emperyalizmine kafa tutan açıklamalar yapmaları, laikliğin ateşli savunucusu CHP’nin 25 yıl aradan sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğuna oturan adayı Ekrem İmamoğlu’nun dua ile göreve başlaması… Ve daha pek çok örnek verilebilir.

Magazin ile yatıp kalkıp “Yuva yıkanın yuvası olmaz” demek kolay bir de siyasete bu pencereden bakın. Başkalarına yaşattığınız her ne varsa onu yaşamanız zamanın vazifesidir. Buna dilerseniz ilahi adalet deyin dilerseniz karma.

Zamanın acelesi yok. “Tanrı zamandır” demişti biri.

Birhan Keskin’in şu dizesini çok severim:

“Seni kırdığım yerden beni de kırdılar
Ben hiçbir cümleyle ağlayamam artık seni”

Gül ekip de sümbül mü biçtiniz?

“Kaltak karma” derler ki bu haksızlıktır. Ektiğinizi biçiyorsanız, ettiğinizi buluyorsanız bunun nesi kaltaklık? Hiçbir cümleye ağlayamamanız lazım oysa.

Her eden buluyor mu, gerçekten bilmiyorum. Bulduklarına da şahit oldum bulmadıklarına da. Belki de henüz bulmadılar. İtiraf etmeliyim ki ettiklerini bulmasını beklediğim birkaç kişi var. Belki de yukarıdaki her işi ona havale etmemizden bıkmıştır ve bazı sorunları bizim çözmemizi bekliyordur, dünyevi adaleti sağlayalım diye bir hukuk devletinde yaşamamızı istiyordur.

Meksika’da var olmuş kadim medeniyet Toltekler, evrende var olan her şeyin tek bir varlık olduğuna inanırlardı ve “Aradaki boşluk boş değil” derlerdi.

Aradaki boşluk boş değilse, görünmez iplerle bağlıysak birbirimize kimseyi kırıp dökmemeliyiz.

ŞEHİR MAGANDASI VE HAMİLE KADIN VURGUSU

Pendik’te meydana gelen korkunç olayın ardından başlayan ‘hamile kadın vurgusu’ tartışması kadar gerekli ve gereksiz bir şey yok.

Seydioğlu Baklava’nın sahipleri Hasan ve Hüseyin Sel kardeşler emniyet şeridinde ‘kanuna aykırı’ olarak ilerleyip, kendilerine yol vermeyen sürücüye saldırdı. Bellerinde silah bulunan iki maganda aracın yan aynasını tekmeledi, kaportanın üzerine çıkıp zıpladı. Kapıyı açamadıkları için sürücüyü ele geçirip bir güzel pataklayamadılar. Sürücünün yanında hamile olan karısı vardı ki çektikleri videoda da bunu bağırarak söylüyor adam.

Sürücünün yanında karısı olmasa da, kadın hamile olmasa da kanunları çiğnedikleri için ceza almalılar. Hamile veya kadın vurgusu gereksiz deniyor ancak bu olayı daha dramatik yapan, bu kadar çok tepki toplamasını sağlayan tam da bu iki ayrıntı. Gönül ister ki yasa ihlallerine karşı herkes duyarlı olsun ama gönlün her istediği olmuyor maalesef.

Kadın ve hamile vurgusu iki nedenle önemli. Bir: Yaşamın kutsallığı, iki: nezaket noksanlığı.

Eskiden erillerimiz bir miktar “Kadın var” deyip edep takınırlardı ancak ne yazık ki edebi kaybedeli epey oluyor. Bırakın kadın var diye öfkeyi kontrol etmeyi, haklıyken bile alttan almayı, erkek şiddeti direkt kadına yöneliyor, en çok onun canını yakıyor ve hatta o canları alıyor. Her dakika anlatılan her şeyin, yapılan her esprinin sonuna amk eklenip, tecavüz meşrulaştırıyor. Bu küfrü olmayan uzuvlarıyla kadınlar da kullanıyor. Kullanmayınız. Kullananları uyarınız.

Evrendeki tek kutsal yaşamdır. Yeni bir yaşam masumdur. Henüz dünyaya gelmemiş bir yaşam daha da masumdur, kutsaldır. Tanrı’nın bu kutsiyeti hücrelerimize işlemiştir; insanı, hayvanı bütün canlılar bu kodu taşır. Taşımayanlar içindeki ışığı kaybetmiş, karanlığa sürüklenmiş mahluklardır.

Avladığı hamile babunun karnından çıkan yavruyu diğer yırtıcılardan koruyan dişi kaplandan, öldürdüğü ceylanın karnından ölü çıkan yavrusunu görünce kalp krizi geçirip ölen dişi aslandan vicdan namına öğreneceğimiz çok şey var.

 

Diğer Yazıları