Yüz yıl öncesi ve sonrası Türkiye

Prof. Dr. Metin Hülagü

Prof. Dr. Metin Hülagü

Son birkaç yıldır halk ve iktidar olarak milli gün ve bayramlarımızı daha bir coşku ile kutlamaktayız.

30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamaları da aynı milli ruh ve heyecanla gerçekleştirildi.

Bunun böyle olmasında içinde bulunduğumuz siyasi, iktisadi, askeri ve coğrafi koşulların rolü oldukça belirleyici olsa gerekir. Zira içinde bulunduğumuz zamanın şartları ile kurtuluş ve kuruluş yıllarının şartları neredeyse birbirini aratmayacak derecede benzerlik göstermekte.

Şöyle ki:

O günlerde başta İstanbul olmak üzere Anadolu’nun belirli yerleri işgal altındaydı.

Bugünlerde Anadolu yeniden işgal edilmek ve parçalanmak isteniyor.

O günlerde siyasi açıdan yalnızdık ve ciddi sıkıntılarımız vardı. Pragmatizme dayalı olarak dış politika izlenmekteydi.

Bugünlerde de dış politikada yalnızlığımız tescillenmiş durumda. Yine pragmatizm esaslı politika izlemekteyiz.

O günlerde paramız yoktu. Borcumuz çoktu. Dolar da yükselmeye yüz tutmuştu.

Bugünlerde de hemen hemen aynı durumdayız.

O günlerde ülkemizi savunmak ve savaşmak için yeterince silahımız yoktu. Hatta var olanlar da toplatılmış ve elimizden alınmıştı.

Bugünlerde de adı bizim olan ama teslim edilmek istenmeyen veya parasını versek dahi satın alamadığımız silahlar(ımız) var.

O günlerde ABD ile aramız yoktu. Dahası bizi istemiyordu. Hatta İstanbul’dan dahi atılmamızdan yanaydı.

Bugün de ABD ile aramız yok. Yine bizi bir yerlerden atmak yahut çıkarmak istiyor.

O gün İngiltere ve Fransa aleyhimizdeydi. Başta İstanbul olmak üzere Anadolu’da yer yer işgal mıntıkaları vardı.

Bugün de İngiltere ve Fransa yanımızda değil, dün gibi bugün de karşımızda.

O gün Yunanistan Anadolu’da işgallerde bulunduğu gibi Konstantinapol dediği İstanbul’a da talipti ve Trakya’ya asker yığmış, şehri işgal için fırsat kollamaktaydı.

Bugün de Yunanistan siyasi ve askeri olarak karşımızda yer almakta.

O gün İran bize karşı değildi. Bilakis işbirliklerimiz vardı. Birlikte gizli ve aleni örgütlenmelerimiz söz konusuydu. Özellikle İsfahan, Necef, Kerbela gibi şehirlerde istihbarat teşkilatımız etkin bir şekilde faaldi.

Bugün de İran ile iyiyiz. Ortaklıklarımız var ortaklık arayışlarımız söz konusu.

O gün Rusya, tabii ki kendi çıkarları için, siyasi olarak bizim yanımızdaydı ve yer yer askeri teçhizat vererek bizi desteklemekteydi.

Bugün de Rusya yanımızda, bizimle birlikte. Askeri olarak bize destek vermekte. Tabii ki kendi çıkarlarını gözetmekte.

O gün Türkiye’de tek bir lider vardı. O da Mustafa Kemal idi.

Bugün de Türkiye’de tek bir lider var. O da R.T. Erdoğan’dır.

O gün Mustafa Kemal’in dış dünyaya hitaben verdiği demeçler ve kullandığı kelimeler kesin bir azmi ve dönülmez bir kararı ifade etmekteydi.

Bugün de R.T. Erdoğan’ın dış dünyaya hitabı aynı tarzda ve hatta daha yüksek dozdadır.

O gün Mustafa Kemal Anadolu insanına düşman karşısında dayanışma içinde olma, kendine güven duyma, dik durma, kendi kendine yetme ve gerekirse kendini vatana feda etme… söylemlerini sarf etmekteydi.

Bugün de R.T. Erdoğan’ın söylemleri dikkatlice incelendiğinde ABD ve Batı’ya karşı kendi özüne güvenme, dik durma, düşmana karşı bütünleşme, sonuna kadar savaşma… mahiyetlidir.

Yüz yıl önce yüz yıl sonra şartlar hemen hemen aynı.

Coğrafya aynı.

Mütecavizler aynı.

Amaç aynı.

Verilen cevap ve gösterilen tepki de aynı.

Tarih tekerrür mü ediyor acaba!

 

Diğer Yazıları