Yine bütün fabrika ayarlarımızla oynadı Black Mirror
Bunu her sene yapıyorlar eksik olmasınlar...
Üç, dört bölümle aşina olduğumuz bütün mütemmim cüzleri alaşağı ediyorlar.
İçimizdeki bencili, korkağı, barbarı, teknolojiye esir olan gönüllü kurbanı, düzene biat etmiş şaklabanı en sertinden ve elbette en inceliklisinden yerden yere vurup, yansıtıyorlar beyazcama...
Bu defa da öyle yapmışlar; 29 Aralık günü adeta yılbaşı hediyesi tadında arzı endam buyurmuşlar...
‘Yılbaşı ertesi o boş günde ne yapacağız’ sorusuna da şahane bir cevap oldular.
Uzun uzun anlatıp elbette keyfini kaçırmayacağım dizinin.
Ama birinci, dördüncü ve altıncı bölümün gerçekten müthiş olduğunu söylemeliyim.
İnsan zihni ve ruhundaki sanal hapishaneyi anlatan ‘USS Callister’, statü kaygısına mağlup modern çağ ilişkilerini ve adeta metalikleşen, uzaktan kumandayla yönetilen tercihlerimizi sorgulayan ‘Hang the DJ’ ve intikamın en zekicesine tanıklık ettiğimiz ‘Black Museum’ adlı bölümler, açıkçası bekletimi fazlasıyla karşıladı.
Altı da altı çok iyiydi demek isterdim ama maalesef diğer üç bölüm de, bir iki çok parlak göndermenin dışında, benim nezdimde ancak geçer not aldı.
Eminim daha vasat bulanlar, yerden yere vuranlar da çıkacaktır. Haklıdır...
Ama aynı yüksek performansı bütün bölümlerden beklemek elbette seyircinin en doğal hakkıdır.... Ayrıca zevkler tartışılmaz...
Ve fakat benim için müthiş derinlikli senaryosuyla, büyüleyici sunumu ve göz alıcı oyunculuklarıyla Black Mirror’un yeri her zaman apayrı.
Siz bence kulak asmayın pek söylenenlere; eğer tepeden tırnağa özgün bir dizi izlemek isterseniz, IMDB notu 8.9 olan bu İngiliz’i sakın yabana atmayın.
Tekdüzelikten uzak, alışılmış - kanıksanmış ezberlerin çok ötesinde, konusuyla, sunumuyla özel bir dizi Black Mirror.
Ve bana yine harika saatler geçirtti yeni senenin ilk gününde... Daha ne olsun...
