Yabancı parasıyla özgür gazetecilik olur mu?

Bir süredir Amerikalı bir vakfın fonladığı gazeteciler ve basın organlarını konuşuyoruz. Bu kuruluşlardan bir tanesi öne çıksa da birçok kuruluşun bu fondan faydalandığını görüyoruz.

Destekçileri, bu faaliyeti “özgür” bir şekilde gazetecilik yapmak diye tanımlayarak kafası karışan okurlara, takipçileri anlatmaya çalıştı. Peki yapılan ne kadar özgür bir gazetecilik örneğiydi?

Aslında bu bilgiler çok da iyi oldu. Bu sayede gazeteciliği yeniden tartışmaya vesile oldu. Gazetecilik nedir, gazeteci kimdir? Çokça söylenen bir ifade vardır: “Gazeteci muhaliftir”. Ben bu tanıma katılmıyorum. Gerek mesleğe başladığım dönemde Türkiye’yi yöneten DSP-MHP-ANAP koalisyonundan oluşan 57’inci Hükümet döneminde gerekse 3 Kasım 2002 seçimleriyle başlayan AK Parti hükümetleri sürecinde kendimi muhalif olarak tanımladım. Çünkü öğrendiğim şuydu: Gazeteci muhalif değil, hakikat savaşçısıdır. Gazeteci hakikat, gerçek neyse onu araştırır ve yazar. Hakikat ekonomide sorun veya yanlış politika/eksik uygulama varsa, onu yazar. Güvenlik politikalarında insanlarımızın can güvenliğini ilgilendiren sıkıntılı politikalar varsa onu yansıtır yazıları, haberlerine. Ha keza adalette veya daha birçok alanda eksiklikler varsa yazar. Bu çizgi, muhalif olmak tanımına sıkıştırıldığı için hemen “muhalif gazeteci” tanımı yapılır. Ama yanlıştır. Çünkü bu durumda muhalif gazeteci için hükümet ağzıyla kuş tutsa kendisini anlatacak mecra bulamaz. İşte böyle bir durumda da gazeteci hakikatten uzaklaşır. Örneğin muhalifliğe yöneldiysen PKK terör örgütünün “T.C. Afrin’de hastane bombaladı” yalanına karşı çıkamazsın. Çünkü karşı çıkarsan “Hükümetçi, AKePe’li” damgası yersin ki Allah korusun. Sonrası “kendi mahallende” linç. (Bu mahalle kelimesini de oldum olası sevmedim. Benim mahallem Türk mahallesi. Bu mahalledeki doğru herkesle yol yürürüm. Gerisi umurumda değil). O yüzden hakikat değil muhalif olmak esas. Bu da ayrı bir pranga. Özgürlük değil.

Bu prangayı bileğine takan insanların, bir başka ve belki de daha da etkili prangası fonlanması. Bu fonlanmanın merkezinin ABD’li bir vakıf olması, bu vakıfların Mustafa Yıldırım’ın herkese okumasını tavsiye ettiğim “Sivil Örümceğin Ağında” kitabında aktardığı gibi istihbarat operasyonlarında oynadığı rol, fonladıkları yerlerin ABD politikalarına eklemlenmesi ve dünyanın birçok yerindeki enformasyon operasyonlarında yer alması bilgimiz dahilinde.

Geçmişin bir Genelkurmay Başkanı Irak harekatı öncesinde “ABD bu tür operasyonlara çok önceden başlar. Önce para karşılığı birçok yerde yazılar yazdırır, haberler yaptırır. Psikolojik olarak toplumları hazırlar” demişti. İşte bu paralar bunun için aktarılır. ABD politikalarına uyum için.

Bu nedenle bu paralarla özgür gazetecilik yapılmaz. Fonlanan da özgür olmaz.

Son bir not: O yoklukta Hakimiyeti Milliye gibi bir yayın organını kuran, Anadolu Ajansı’nı kuran Kuvayi Milliye geleneğinden gelenler de, ABD fonlamalarını savunamaz.

***

YASA DIŞI BAHİS

Geçtiğimiz günlerde Galatasaray’ın oynadığı maçın ilk yarısında, maçı Türkiye’de yayınlayan kuruluşun yasadışı bahis şirketlerinin reklamlarına yer verdiği yönünde çok ama çok ciddi bir iddia özellikle sosyal medyada görüntüler paylaşılarak gündeme getirildi. Bu iddia kesinlikle araştırılmalıdır.

Ben de özellikle ligler başlarken, insanlarımızın mağdur olabileceği yasadışı bahis olayını ve ilgili cezai müeyyidelerini Avukat Devrim Nur Kayabalı ile konuştum. Aktardığı bilgiler şunlar:

“Türkiye’de bahis oynatmak veya bahis sitesi kurmak için başvuru yapılması gereken merkez Spor Toto teşkilat başkanlığı. Bu Spor Toto Teşkilat Başkanlığı başvuruyu alıyor, şekli ve usulüyle incelemeyi yapıyor, bu incelemeden sonra onay verirse bunlara belli bir süreliğine izin veriyor ve bu başvuru sahipleri de bu süre zarfında bahis oynatabiliyor. Bu süreçte de sıkça denetim geçiriyor. Dolayısıyla teşkilattan izin alınmadan, onayı alınmadan kurulan bahis siteleri yasa dışı bahis olarak tanımlanıyor. Kullanıcı, yasal bahis sitelerine para kaptırdığında Türk mahkemeleri üzerinden haklarını arayabiliyor. Ancak yasadışı bahis sitelerinde, hele ki yurtdışı kaynaklıysa, haksızlığa uğramaları durumunda başvuracakları merci neredeyse yok denecek kadar az. Genel hükümlerden ceza mahkemelerine gidilebilir. Ama Türk hukukunda bunu karşılayabilecek özel hüküm yok gibi.

7258 sayılı bir kanun var. Bu kanunun 5’inci maddesi yalnızca yasadışı bahis oynayanları veya oynatanları değil buna yer, teknik ekipman sağlayanları ve bunu reklam desteğiyle teşvik eden herkesi ve kurumu cezalandırıyor. Kanunun 5’inci maddesinin b ve c bendi uyarınca 4 ila 6 yıl arasında hapisle cezalandırılabiliyorlar. Ama uygulamada teşvik edenlerle ilgili ağırlıklı olarak Kabahatler Kanunu’na göre 3 bin TL ile 100 bin TL arasında para cezası veriliyor.”

Yasadışı bahis sitelerinin teşvik meselesiyle ilgili kanun ve yönetmelik maddeleri şunlar:

- 7258 Sayılı Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkında Kanun- madde 5/1-b: Reklam yolu ile teşvik edene 4-6 yıl hapis cezası, On bin güne kadar adli para cezası,

- 5651 Sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun- Madde 5: Erişim engeli, yayından kaldırma,

- Türkiye Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Yönetmeliği - Madde 5/1-a: Yasaklamak, erişim engeli, yayından kaldırmak.

***

ABD’NİN AFGANİSTAN’DAKİ OLASI GAYRİ NİZAMİ HARP YÖNTEMİ

28 Haziran’da “Afganistan Geri Çekilmesi ‘Hans’ın Planı mı?”, 4 Temmuz’da da “Biden’in Afganistan Planlarında Blackwater” başlıklı iki yazı kaleme almıştım. İkinci yazımı da bitirirken “ABD’nin planladığı özel savaşın detaylarını bir sonraki yazıma bıraktığımı ifade etmiştim.

Özetle ABD’nin gayri nizami/özel harp için uzun süredir hazırlık yaptığı biliniyor. Cumhuriyet yazarı Mehmet Ali Güller, 22 Mayıs’ta bu savaşla ilgili bazı gelişmeleri hatırlatmıştı. Okumanızı tavsiye ederim. Peki bu gayri nizami harp güçleri ne yapacak. Madde madde sıralayalım:

- Orta Asya (ve Türk dünyası) merkezli olmak üzere Rusya ve Çin’e yönelik sabotaj eylemleri,

- Belli ülkelerde darbe girişimleri,

- Terör örgütleri üzerinden hedef ülkeleri istikrarsızlaştırma eylemleri,

- Bizim özellikle 12 Eylül darbesi öncesinden aşina olduğumuz Gladyo eylemleri.

Diğer Yazıları