Ülkeyi haince yakmaya, yıkmaya çalışanların en büyük nedeni!

Veda Kılıç

Veda Kılıç

Türkiye’nin Karadeniz’de“ Yerli ve Milli” imkânlarla ulaştığı, 450 milyar metreküplük doğal gaz için simgesel yakma töreni 28 Temmuz Çarşamba günü yapıldı.

Merasimin ilan ettiği dev adım, ülkenin dışa bağımlılıktan kurtulma ve çok daha güçlü ayaklar üstünde durma fotoğraflarındandı.

Bu nedenle, törende gaz verilen hayat ateşi ile aynı gün Manavgat’ta başlayan ve yurda yayılan kundaklama arasındaki ilişkiyi görmek hiç de zor değil.

O gün de söyledi Sayın Cumhurbaşkanımız: ”Yaptırımlarla, tehditlerle, şantajlarla, yıldırmalarla bizi engellemeye çalıştılar; ancak hiç birine eyvallah etmedik. Kararlı duruşumuzdan geri adım atmadık.”

İşte sebep! İşte ülkeyi haince yakmaya, yıkmaya çalışanların en büyük nedeni!

Türkiye’nin daha evvelki bağımlı vaziyeti ile kuvvetli bir bölgesel güç olduğu hâl ve duruş arasındaki fark, sömürü güçlerini yeniden harekete geçirdi.

TÜRKİYE'Yİ YAKMAK İSTİYORLAR

Ülkede üç gün içinde art arda 22 ilde, 71 orman yangını çıkarıldı. İnsanların evleri, işletmeleri, ahırları, hayvan ve türlü gelir kaynakları küle döndü.

Hayatını kaybedenler arasında itfaiyecilere su taşımaya çalışırken alevlerin arasında kalan gencecik Şahin Akdemir de vardı. Ülke yanarken nereye kadar karşı durulacağının destanını yazarak gitti Şahin Akdemir. Tıpkı Ömer Halis Aydemir gibi… Eren Bülbül gibi!

Onlara ve onlar gibi nice vicdanlı yüreğe vatan borçluyuz.

Bu satırları yazmadan az önce, yine motorsikletle itfaiyecilere su yetiştiren gençleri izledim. Elhamdulillah…"İyi ki varsınız."

Yüreğini işiten hiçbir insanın sessiz kalamayacağı bir ateşleme bu.

Alanlarda “Üç uçak, 9 iha, 38 heikopter, 680 arazöz ve su tankeri ile 4000 personel söndürme çalışmasına devam ediyor. Yangınlardan 70’i kontrol altına alındı çok şükür, fakat bitmedi.

Tam söndü derken, hainler ateşi diğer yandan başlatıyor.

Elbette bu şaşırtmacalı bir savaş ve tabi ki sahada sadece elinde çakmak- kibrit olan hainler yok.

İçeride, fonlanmış medya organları, satılmış zihin ve kalemler, trol orduları da son gaz destekte.

Öyle ki ateşte kalan hayvanlarını çekmeye çalışan çaresiz köylünün, su taşırken vefat eden gencimizin ve tüm diğer acı görüntü ve haberlerin, hükümeti hedefe oturtmak için ters yüz edilişini, hayretle takip ediyoruz.

Ülke dört koldan (pardon beşinci kolu unuttum) beş koldan cayır cayır yakılmaya çalışılıyor. Üstelik eskisinden daha güçlü; daha bağımsız olmakla suçlandığı için!

Tüm bunlar pişirilen halk öfkesinden bir iç savaş, kaos ortamı yaratmak için yapılıyor. E, ne de olsa düşürülmesi için sayısız yol denenen Erdoğan, halkın seçimi ve darbe karşıtlığı ile hâlâ ayakta; yetmedi, ülkesini daha ileriye taşıyacak adımlar peşinde!

Bu hamle aynı zamanda Arap Baharı operasyonlarının ardında bıraktığı büyük yıkımın ortasında dimdik ayakta kalmayı başaran, ezilen coğrafyalara umut olan Türkiye halkına bir gözdağı... Ekonomik müdahale, mülteci düşmanlığı, itibar operasyonları gibi sayısız siyasi şantaj hamlesinin bir yenisi ve hiç şüphesiz en adisi!

Hatırlayalım; Manavgat yangınından önceki günlerde tüm medyada işlenen faşist bir dil vardı.
Uydurma Saraçhane Mitingi iddiası ve afişi de başka yalanlar gibi ortada dönüyordu. İstenen öfke beklenen kıvama gelmemiş olmalı ki hemen akabinde kundakçılar doğaya salındı.

Şimdi, sadece Türkiye’ye değil, tüm atmosfere zarar veren yangınların sorumlusu olarak sahneye kim konacak, bekliyoruz!

Mesela PKKlı fakat “Suriye uyruklu Terörist” vurgusu öne sürülürse şaşıracak mıyız! Sığınmacıların bu yolla hedef gösterilmesi sürpriz mi olacak?

Doğrusu, şeytanı bile tatile yollamış görünen böyle kabiliyetli ittifaklar varken, kendimizden çok daha fazla akıl ve direnç beklememiz gerekir diye düşünüyorum.

Aslında ilginçtir, yapılan dezenformasyon fırtınasının önündeki kara bulutlar beklenmedik bir akışla çekildi ve şer planı daha başında ifşa oldu.

Şimdi, darbe çığırtkanı akılmendin hatırlandığından eminim; hani ne demişti o: “Tayyip Erdoğan'ın gitmesi için çok büyük bir halk öfkesinin olması lazım. Büyük bir doğal afet, büyük bir deprem, büyük bir başka doğal felaket… Çok büyük sel, çok büyük yangınlar… O kadar büyük yangınlar, deprem, çok büyük can kaybına yol açacak bir sel felaketi gibi…”

Yazık… Çok büyük yazık!

Maalesef bunu duyan kulaklarımız o sözlenen yangınları ve daha fazlasını da gördü.

Fakat yıkıcı zihniyetin asla göremediği çok daha önemli bir şeyi de yine ve yeniden yaşıyoruz… Ülkesi için her şeyini feda etmeye hazır bir halk olarak, sahip olduğumuz direnç.

15 Temmuz da ne olduysa, başımıza salınan, ormanımıza, canımıza kast eden her planının sonunda da sadece o olacak Biiznillah .

Yeter ki vatanı altımızdan çekip almaya çalışanlara karşı daima uyanık duralım.

Diğer Yazıları