Türkiye’de çok petrol var çoook!

Prof. Dr. Metin Hülagü

Prof. Dr. Metin Hülagü

Türkiye’de geçen yüzyılda petrol çıkarılıp işletilmemiştir. Fakat bu durum Anadolu’da petrol olmadığı anlamına gelmez.

Türkiye topraklarında petrolün olmaması bir tarafa Batılı araştırmacıların bir asır öncesinde yapmış oldukları tespitlere ve mevcut kayıtlarına bakılacak olursa Türkiye toprakları ve özellikle de doğudaki coğrafyası petrol madeni bakımından son derece zengindir.

Esasen bu konuya daha önceki “Van-Erzurum-Bitlis Petrol Denizi” başlıklı yazımda temas etmiştim.

Konunun önem arz etmesi ve son zamanlarda Trakya’da doğalgaz bulunması ve Siirt’te su ararken petrole rastlanması, yine bizim petrol bulamadığımız veya yok dediğimiz Siirt’te bir ABD’li şirketin petrol arama ruhsatı alması tesadüflerini! de dikkate alarak Türkiye’nin petrol rezervlerine daha geniş bir açıdan bakmanın faydalı olacağına kanaat getirdim.

Petrol ve maden zengini bu ülkenin il il, şehir şehir, cins cins, kalite kalite bütünüyle maden sicilini yazmak ve yerlerini göstermek belki daha doğru olabilir. Fakat bunu yapmaya şimdilik vaktim müsait değil.

Geçen asırda Osmanlı coğrafyasında ve Anadolu havzasında başta Almanlar olmak üzere Batılı ülkeler maden ve petrol rezervlerinin inceleme ve araştırmasını yapmışlardı. Yapılan bu araştırmaların kayıtları bugün elimizde mevcuttur.

Hemen ifade edelim ki öz konusu araştırmalar gayet bilinçli bir şekilde ve büyük bir hassasiyet içerisinde yapılmıştı. Belki inceleme ve araştırmaların yapıldığı tarihlerde bugünkü manada teknik imkânlar yoktu. Ancak sözünü ettikleri yerlerde petrol cevherinin olduğunu gösterir emare ve işaretlerin fazlasıyla mevcut olduğu kesin bir surette ifade edilmekteydi.

Yine belirtildiğine göre konuya dair hazırlanan araştırma raporlarında ifade ve işaret edilen her bir yerde daha o tarihlerde petrolün varlığına işaret eden nafta formunda sızıntılar, çok fazla derinlerde değildi. Sadece ve sadece iki metre gibi bir gizlilikte bulunanları dahi vardı ve petrol Anadolu’da yeterince mevcuttu. Ayrıca günümüzün değerli madeni ziftli şist ve asfalt petrol tortularıyla bileşke halindeydi.

Malum; Batı’nın Anadolu’ya olan ilgisi hiçbir zaman bitmemiş, ona olan ilgi ve alakaları siyasi, askeri, kültürel, dini ve nihayet iktisadi olarak her vakit devam etmiştir. Batı, bırakın normal zaman dilimlerini, Anadolu’da Yunan işgalinin sürdüğü yıllarda dahi maden ve petrol aramayı sürdürülmüştür. Örneğin İzmir’in Yunan işgalinde bulunduğu tarihlerde Standard Oil İzmir ve çevresinde petrol aramaktan geri durmamıştır. Diğer taraftan o tarihlerde daha kurulma aşamasında olan bir Avusturya-Alman şirketi de ateşkes/mütarekenin gerçekleşmesi halinde İzmit bölgesinde zift şistlerinin işletimini gerçekleştirmeyi planlayabilmiştir. 1923 yılı itibariyle Türkiye’de ciddi derecede petrol çıkarılan bir bölge yahut bir kuyu olmamıştır. Fakat Suriye, Filistin ve Irak müstesna, ki bunlar 1923’te hala Osmanlı Devleti sınırları kapsamında görülmekteydiler, Anadolu’da petrol bulmak ve işletmek isteyen 33 şahıs veya şirkete arama ve işletme izni verilmiştir.

İzin verilen söz konusu yerler şu şehirlerdi:

Türkiye’de çok petrol var çoook!

Yukarıda verilen bilgide görüldüğü üzere petrol arama ve işletme ruhsatının en fazla verildiği yahut talep edildiği yer Edirne ve civarı olmuştur.

İzmir’in kenar mahalleri, Adana ve Kızılırmak’ın kuzey tarafı petrol madeninin bulunduğu yerler arasındadır.

Manisa-Salihli, İzmir-Bergama, Sinop-Boyabad ve Ekinviran, Edire-Keşan, Mulkvar ve Gelibolu petrol barındırdığına dair tespitlerin yapıldığı yerlerdir. Kayıtlarda Mulkvar ve Gelibolu’daki rezervlerin çok fazla zengin olmadığının, tahmini olarak, altı çizilmiştir.

Trakya bölgesinde Marmara Denizi kıyısında Ganos ile Şarköy arasında olup 24 km uzunluğunda ve 5 km genişliğindeki alanın petrol madeni bakımından en verimli yerler olduğu kayıtlarda yer almaktadır. Ayrıca Şarköy yakınlarında açılan 0.0381 mm çapında ve 91.5 metre derinliğindeki bir kuyudan, ilkel bir surette de olsa, 24 saatte 2 ton sıvı nafta çıkarılabildiği yazılıdır.

Yüz yıl öncesi gibi bir zamanda ABD vatandaşı Lucien İbranik Thomas Gelibolu Sancağı Şarköy mevkiinde petrol aramalarında bulunmak üzere Osmanlı Ticaret ve Tarım Bakanlığı Maden Müdürlüğü’nden ruhsatname almıştır.. Tekirdağ ve Gelibolu bölgesindeki petrol alanlarını Thomas adeta kimseye bırakmayacak bir hırs ve hevesle sahiplenmeye çalışmıştır. Neticede Tekirdağ, Şarköy Mürefte’de üç ayrı yerin, Gelibolu Şarköy’de ise dört mevkiin petrol işletme ruhsatı Thomas Efendiye ihsan olunmuştur.

Sabri ve İhsan Beyler de Gelibolu-Keşan’da petrol arama ruhsatı elde eden bir başka müteşebbis isimdir. Bu dönemde Gelibolu-Keşan’da petrol sondajı yapabilmek üzere toplamda 17 ayrı ruhsat elde edilmiştir.

Yunan asıllı bir Osmanlı vatandaşı olan Mandimos Ralli hem Gelibolu-Şarköy’de hem de Tekirdağ'ın yaklaşık 51 km güneybatısında, Marmara Denizi'nde, Şarköy ilçesinde Mürefte adlı köyde petrol arama ve işletmek üzere 4 ayrı ruhsat elde etmiştir.

Erzurum-Tercan, Bayburt-Çamağı, Erzurum, Hasankale-Katranlı, Van-Kurzat, güney Bitlis ve Diyarbakır Türkiye’nin doğusundaki vilayetlerde petrolün bulunduğu bölgeler olarak raporlarda sıralanmıştır.

Bitlis’in güneyindeki rezervler ile Diyarbakır’ın sahip olduğu petrol yataklarının oldukça zengin ve değerli olduğu özellikle belirtilmiştir.

Birinci Dünya Savaşı sırasında Rusların Erzurum ve Van’da bulunan petrol havzalarını oldukça sathi kuyular açmak suretiyle çıkarıp ve kullandıkları da belirtilmiştir.

Doğu Anadolu’nun petrol bulunan mahallerinden bir diğeri olan Diyarbakır’da petrolün kendiliğinden toprak yüzeyine çıktığı yerler olduğu ilgili belgelerde ifade edilmektedir. Bu yerlerden birisinin Çalık ve Cezire arasında bulunan Fırat nehrinin bazı noktaları olduğu raporlardaki ilginç beyanlardır.

Yine Doğu Anadolu’da Van ve çevresinde petrol bulunan yerler olarak şu bölgeler kayda geçirilmiştir:

Van-Kurzat bölgesindeki petrol tortuları Van Gölü’nün 12 km güney doğusunda ve Naftizor ovasının aynı isimle anılan köyüne 6 km mesafededir diye bahis mevzuu olmuştur.

Kurzat petrol havzasının ilginç bir tarafının olduğu, mevcudiyet emarelerinin gayet aşikâr bir surette bulunduğu, gözle görülebilir bir durum arz ettiği, sadece 20 metre derinlikte olup 200 metre uzunluktaki bir mesafede yer aldığı ve kolay bir surette tespit edilebilir bir durum arz ettiğinin belirtilmiş olması yine ilginçtir. Yine belirtildiğine göre Ruslar 1917 yılında buraya el atmışlar ancak savaş şartları dolayısıyla fazla bir üretim yapamamışlar.

Van’da varlığı bilinen ve gayet zengin rezervi olan petrol kuyuları Avrupalı bir yatırımcı tarafından belli bir süre işletilendi denilmektedir belgelerde. Ancak aksilik o ki işletmeci şahıs/müteşebbis kısa bir süre sonra ölmüş ve dolayısıyla sözü edilen işletme kapanmak zorunda kalmış.

Kayıtlarda bahsi geçen Kurzat’taki petrol haylice katı olması, yataklarının yapısı, dışa taşkınlığı ve kalitesi itibariyle önemli rezervler sınıfına dâhil edilmiştir..  

Erzurum’un 40 km güneyinde, Palandöken dağlarının güneyinde ve Şeytan Deresi denen yerin hemen kenarındaki Katranlı köyünde de petrolün mevcudiyetinden söz edilmiştir. Buradaki petrol rezervleri bulunduğu köyün adı dolayısı ile Katranlı petrolleri diye kayıtlara geçmiştir.

Ruslar 1917 yılında buradaki petrolden de istifade etmek maksadıyla harekete geçmiş, savaş şartlarında belli bir çaba sarf etmişlerse de günde ancak 300 kg petrol elde edebilmişlerdi.

Belirtildiğine göre Şeytan Deresi petrolü özellik olarak bünyesinde fazlaca gaz içeren, temiz yeşilimsi renge sahip bir mahiyet arz etmekteydi.

Magalisor petrol rezervlerinin ise Hamur dağlarının kuzey yamaçları ile Megalisor ve Divanı Hüseyin köyleri arasında olduğu belirtilmiştir. Rezerv alanı uzunluğunun 60, genişliğinin ise 20 metre olduğu belirtilmiştir.

Ulaşmak için sadece 4 metre derinliye inmek gerektiği bilgisi verilen buradaki petrol rezervlerini elde etmek için bir kısım kuyular/çukurlar açıldığı belgelerde kayıtlıdır.

Naft rezervleri ise Hamur Dağı eteklerinde ve Naft köyüne yakın bir mesafede bulunmaktadır.

Birkaç kuyunun açıldığı Naft rezervi de bir iki metre gibi bir derinlikte yer almıştır. Mahiyet ve muhtevası itibariyle sulu olup kalın bir yatağa ve kesif bir petrol zenginliğine sahip olduğu belirtilmektedir.

Pulk mevkii Erzurum’un sahip olduğu bir başka petrol alanı olarak gösterilmiştir.

Pulk köyüne 4 km, Nenehatun’a ise 30 km uzaklıkta bir mevkidedir. Dumantepe’nin kuzey doğu eteklerinde yer almaktadır.  

Ruslar yine 1917 yılı işgalleri sırasında buradan günlük 32 kg petrol çıkartabilmişlerdi.

Belgenin ifadesine göre Pulk petrolü açık ve mükemmel bir kaliteye sahiptir. Savaş sonrası Rusların buralardan çekilmesi nedeniyle petrol çıkarma işi de öylece kala kalmıştır.

Hasankale petrolleri Erzurum bölgesine ait bir başka zenginliktir.

Buradaki petrolün yüzyıl öncesinde yapılan alelade ölçüm neticeleri ben anlamam ama: C: 58.87; H: 8.88; N: .74; O: 27.46; S: .25; ASH: 3.80 şeklindedir denmektedir.

Ruslar Birinci Dünya Savaşı sırasında buradaki petrolden, sadece 17 metre derinlikte kuyular açmak suretiyle istifade etmeye çalışmışlardı.

Yukarıda verilen bilgiler dikkate alındığında Doğu Anadolu bölgesinin petrol rezervine sahip olduğu ve kendine özgü bir katman yapısı bulunduğu söylenebilir. Doğu Anadolu vilayetlerinde bir asır öncesi teknoloji ve bilgiyle petrol ve doğal gazın varlığına dair tespitler yapılmışsa da bunlar yüzeysel çalışmalar şeklinde olmuştur ve tabii olarak daha teknik ve daha geniş ve derin çalışmaların yapılmasına muhtaç gözükmektedir.

Doğu vilayetlerine ilaveten Türkiye’nin petrol rezervine sahip bulunan şehirlerinden bir başkası da Trabzon çevresinin olduğu şeklinde zikredilmektedir.

Trabzon esasen madenleri ile dikkat çeken ve en zengin maden çeşitliliğine sahip bulunan Anadolu illerinden birisi olarak gözükmektedir.

Kayıtlarda sahip olduğu petrolün mahiyeti hakkında fazla bir detay verilmemekle birlikte mevcut petrol rezervinin son derece değerli olduğu ifade edilmiştir. Esasen Karadeniz ile Hazar Denizi arasında çok ciddi petrol rezervlerinin olduğu belgelerin üzerinde durduğu bir başka önemli husustur.

Karadeniz sahilinde petrolün varlığından bahsedilen bir başka yer ise Sinop-Boyabat ve Ekinveran mahalleridir.

Kayıtlara göre bu mevkilerde de petrol rezervi mevcuttur.

Sözü edilen yerlerde bulunan rezervin tasarrufu için önceki yüzyılda 137.550 m2lik alanı kapsayan bir ruhsatın alınmış olduğu ve hatta işletilmesi için harekete geçildiği belgelerde söz konusu edilmiştir.

Denizli’de Sarayköy ve Kumluca Tirkaz mevkileri de petrol rezervine sahip olan yerler şeklinde kayıtlara geçmiştir.

Bu yerler Mehmet Rifat Efendi tarafından işletilmek üzere ruhsatlandırılmışlarsa da akıbetleri hakkında fazla bir bilgi yoktur.

Yüzyıl öncesinin Batı’ya ait arşiv belgeleri aynen yazdıklarımı söylüyor. Bilemiyorum; belki doğru söylüyor belki de yanlış! Ancak işaret ettiği bazı yerlere günümüzde bakıp varlığından söz edilen madenlerin işletildiğini görünce de acaba diyorum….  

Diğer Yazıları