Sosyal medya aşkları…

Demet Cengiz

Demet Cengiz

Aşk değildir, azizim.

Son yazımı okuyan bir arkadaşım, “Neden sosyal medya aşkları üzerine bir şey yazmıyorsun” diye sordu.

Ona göre Instagram’ın zırt pırt çökmesinin nedeni yıktığı yuvalarmış, çok ah alıyormuş.

Neden yazayım ki? Onlar aşk değil. Daha önce çağın getirdiği yeni ilişki modellerini ve terimlerini anlattığım bir yazı kaleme almıştım: “Bizim Güzel ve Kolektif Yalnızlığımız”

Buradan okuyabilirsiniz.

Sadece aşk olarak değil ama sosyal medyada şekillenen ilişkiler üzerine bir şeyler söylemek istiyorum.

“Ye kürküm ye”nin zirvesindeyiz ve hepimiz hem kafayı hem ayvayı yedik. Kişiden kişiye anlamı ve ölçüsü değişse de mahremiyet kavramını yitirdik. Teşhir etme zorunluluğu doğdu.Herkes röntgenci oldu.

Müstakbel gelin adayının Instagram hesabını inceleyip, oğlunu reddeden bir baba hikâyesi dinledim. Aslında insanın davranışı aynı, sadece mecrası değişiyor. Eskiden konu komşuya sorarken, alıp hamama götürürken bugün sosyal medyaya bakmak yetiyor.

Aynı sosyal hayattaki gibi herkes herkesle dost ama kimse kimseyi sevmiyor.

Instagram’da story’ler (hikâyeler) izleniyor ama fotoğraflardan bir ‘like’ esirgeniyor –her nedense!

Aynı sosyal hayattaki gibi herkesin ‘sessize aldığı’ hesaplar var. Takibi bıraksa ayıp olacak ama görmeye ve duymaya tahammülü yok.

“Ama sen hâlâ eski sevgilini takipten çıkarmamışsın, bebeğim?”

Sahiden neden eski sevgililerle arkadaş kalınır ki? Sosyal medyada arkadaş kalmanın anlamı ne?

Ex koleksiyonu yapmak için de sosyal medya ideal bir mecra.
Arada boşluğa düştükçe yoklama çekmesi kolay ne de olsa.

Birini hayatına aldığında onun bütün ex’lerini (geçmiş sevgililer) ve hatta next’lerini (gelecek sevgililier) de hayatına alırsın. Şimdi tabii, sosyal medya sayesinde kimin hayatına kim girdi, kim çıktı, kim çıkamadı, kim takılıp kaldı isterse hiç birlikte fotoğraf paylaşmasınlar, isterse sosyal medya hesapları dahi olmasın bilebiliyoruz. Çünkü sosyal medya dedektifliği ciddi bir iştir! Bu dedektiflerin taktiklerini FBI, MIT kendine örnek alabilir.

Kim kimleri yeni takibe başlamış, kim kimleri takipten çıkarmış çetele tutan ajanlar gördü bu gözler. Aslında takip ettiklerimiz ve bizi takip edenler kim olduğumuza dair yeterince ipucu vermiyor mu?

Spor hocası görünümlü eskortla yoğun etkileşim içindeki adamın, kendisini terk eden sevgilisini kıskançlıkla suçladığını da gördü bu gözler.

Stalk’lamanın inceliklerini anlatan bir ergeni dinlerken kulaklarıma inanamadım. Müge Anlı ile çalışsa ve insanların kayıp yakınlarını bulsa daha faydalı olacak.

“Beni sakın etiketleme, burada olduğumu kimse bilmiyor” benzeri cümleleri ben de kurdum. Gitmek istemediğimiz bir yerden bir bahaneyle kaçarken her an enselenme ihtimalimiz var.

Sosyal medya hesaplarındaki biyografilerimiz, fotoğraflarımız, açık ettiğimiz hobilerimiz, sevdiğimiz kitaplar, yazarlar, filmler, televizyon dizileri… Eskisinden daha çok konuşuyor, eskisinden daha fazla anlatıyoruz kendimizi ancak hâlâ birbirimizi anlamıyoruz. Hatta eskisinden daha az anlıyoruz birbirimizi. Çünkü herkes konuşuyor -dedektifler hariç- kimse dinlemiyor.

“Ah, kimselerin vakti yok

Durup ince şeyleri anlamaya

Kalın fırçalarını kullanarak geçiyorlar”

Gülten Akın’ın şiirindeki gibi… Belki kalın fırçalarını kullanarak geçmiyorlar ama emojilerini bırakıyorlar. Çöz bu dili çözebilirsen!

Konuyla pek alakası yok ancak bugün 13 yaşındaki oğlunu kucağında denizde gezdiren bir anne gördüm, onunla bitirmek istiyorum. Çocuğun elinde bir de balon (evet balon, deniz topu vs. değil) vardı. Ben önce çocuğun engelli olduğunu ve annesinin onunla oynadığını düşündüm. Yanıldım.

Gayet sağlıklı sadece biraz kilolu bu oğlan çocuğu hâlâ neden anne kucağında gezmekteydi bilmiyorum. Bu bizi, çocuklarını büyütmeyen anneler gerçeğine götürüyor.

O oğlanları büyütmüyorsunuz, sonra biz uğraşıyoruz. Yapmayın!

Diğer Yazıları