Şiddete alkışlar ve tezahürat

Demet Cengiz

Demet Cengiz

Belki izlemişsinizdir. Kağıthane’de yolda tartıştığı karısını döven Mehmet T.’yi, başka bir erkek kafa atarak durdurdu ve çevredeki diğer erkekler öfkeli kocaya müdahale etti.

Hem Twitter’da hem de Facebook’ta olayın görüntüsünü paylaşan hemen herkes, kafa atan adamı ve müdahale eden diğer adamları alkışlıyordu. Sokaktaki şiddetin başka bir şiddetle durdurulması gerçekten kaygı verici. Kendinden fiziksel olarak daha zayıf olan bir kadını döven adama verilebilecek en ağır ceza verilmeli elbette ancak şiddeti, vatandaş şiddetiyle durdurmak bir hukuk devletine yakışmıyor.

Kafa atarak, öfkeli kocayı etkisiz hale getiren adamı neredeyse kahraman ilan edenler arasında benim arkadaşlarım da var. Çoğu iyi eğitimli, entelektüel birikimleri yüksek kadınlar ve erkekler… Onlar bile şiddeti alkışlıyorlar, diye geçirdim içimden.

Sonra olaya dair detaylara baktım. Boşanmak için Çağlayan Adliyesi’ne giden çift, evrak eksikliği nedeniyle davayı açamamış. Dönüşte Kağıthane’de yolda yürürken tartışmaya başlamış. Devamını hepimiz izledik zaten. Sokak ortasında bir kadını döven bir erkek…

Fakat vahim olan şu ki olay yerine gelen polis çifti karakola götürdü ve Nevin T. şikayetçi olmasına rağmen savcılık kocayı serbest bıraktı. Gerekçesi de yaralamanın basit bir tıbbi müdahale ile tedavi edilebilir nitelikte olmasıymış. Mehmet T., savcılıktaki ifadesinde eşinin kendisini tahrik edici şeyler söylediğini belirtmiş. Savcının bir an için kendisini ‘basit bir tıbbi müdahale ile tedavi edilebilir nitelikte yaralanmış’ hayal etse keşke…

E hal böyle olunca, şiddete uğrayan birini, sokakta başka bir şiddetin kurtarmasına alkış tutuyor insanlar. Adalete güven yok. Bu Türkiye’nin en önemli sorunlarından biridir. Herkes kendi adaletini aramaya kalkarsa ne olur? Onca vergiyi bizim güvenliğimizi sağlasın, bir haksızlığa uğrarsak hukuk sistemi adil bir çözüm getirsin diye vermiyor muyuz devlete?

Hamile karısına bıçak çeken koca

Kağıthane’de yaşanan sokak ortasındaki koca dayağının şokunu atlatamadan, daha vahim bir haber Kars Sarıkamış’tan geldi. Barış Alkan, aralarında şiddetli geçimsizlik olan 8 aylık hamile eşi Sezen Alkan’ı bıçaklayarak öldürdü. Üstelik bu vahşete 4 yaşındaki oğulları da tanıklık etti. Ölen annesinin karnından çıkarılan bebek ise müşahede alına alınmış.

Komşuları çiftin sık sık kavga ettiğini ve soluğu karakolda aldığını anlatmış. Belli ki kadın pek çok kez kocasından şikayetçi olmuş. Polisler de barıştırıp göndermiş. Polisin görevi kavga eden çiftleri barıştırmak değil oysa, güvenliği sağlamak.

Böyle vahim sonuçların ardından olaya müdahale eden polislerin, savcıların ve hüküm veren hakimlerin vicdani sorumluluk duyup duymadıklarını hep merak ederim. Hiç mi içiniz sızlamaz? Hiç mi pişmanlık duymazsınız? Hiç mi sizin yanlış kararlarınızın vahim sonuçlarının hesabını soracak bir denetim mekanizması yok?

Bu adaletsizliklere, haksızlıklara o kadar çok tanıklık ediyoruz ki sokaktaki şiddeti başka bir şiddet durdurunca tezahürata başlıyoruz.

Bacadan girmeye çalışan uzaklaştırılmış koca

Bursa’da ise hakkında uzaklaştırma kararı verilen koca, çatıdan eve girmeye çalışırken düşerek yaralandı.

Kadınların hiçbir yerde güvenliği yok, farkında mısınız?

Kimsenin mahkeme kararlarını taktığı yok, farkında mısınız?

Kimsenin adalete güveni kalmamış, farkında mısınız?

“Adaletin kestiği parmak acımaz” diye bir laf vardır. Ancak acıyor. Çünkü adalet, ya yanlış parmakları kesiyor ya kesilecek parmağı es geçiyor.

Diğer Yazıları