Sen dilek falan dileme…

Ne kadar farkındasınız bilemem ama biten 2019 da, geçip giden tüm yıllar gibi bir şeyler öğretmeye, hatırlatmaya devam etti.

Neler neler…

Ailen her şeyden önemli olacak. Seni kendilerinden bile önemli bulan başka kimse yok.

Dost gibi, iki tane dostun olacak, bankada milyarlarca borcun olsa da olur. Seni satmayan bir tane bile olsa yeter.

Yeryüzünde, kendine inanmak kadar verimli başka bir şey olmadığını bileceksin.

Sessizliğin, sesten daha değerli olduğunu fark edeceksin.

Mutluluğun peşinde koştuğun bir şey değil, kendi oluşturduğun bir şey olduğunu aklında tutacaksın.

Bir kapı kapanıyorsa, bir kapı mutlaka açılıyor, görmesini bileceksin.

Sevdiklerine “artık zaman” değil, “artı zaman” ayırmanın en büyük yatırım olduğunu asla atlamayacaksın.

Hayattaki en değerli stratejin, kayıtsız şartsız dürüstlük olacak.

Kimseye ama kimseye sana verdiği değerden bir fazlasını vermeyeceksin, bir altına da inmeyeceksin.

Neyle uğraşırsan uğraş, ne kadar yoğun olursan ol mutlaka bir hobin olacak.

İçinden çıkılmaz durumların içinde kaybolmak yerine, onları başkalarına bırakacaksın.

Hayatta hiçbir şeyi ertelemeyeceksin. Yarın diye bir şey yok.

Fazlalık olan ne varsa atarak hafifleyeceksin, başka nasıl uçabilirsin ki?

Daha çok daha çok para kazanmanın, başkalarının harcaması için kendi yaşamını harcamak olduğunu unutmayacaksın.

Dedim ya, hayat bir sürü şey öğretmeye devam etti.

Sen boşu boşuna dilek falan dileyerek zaman kaybetme. Öğrendiklerini hayata geçir yeter.

Devamlı okurlarıma not:

“Eskiden olduğu gibi yeni yıl yazısı yok mu?” diye beni yediniz bitirdiniz. İşte yine içimden geldiği gibi yazdım.

 YERLİ OTOMOBİL HAKKINDA NE Mİ DÜŞÜNÜYORUM?

Bir, “yerli malı yurdun malı, herkes onu kullanmalı” kuşağından olduğum için elbette sevindim.

İki, her şeyiyle yerli sanırken %51’nin yerli olduğunu öğrenince hayal kırıklığı yaşadım.

Üç, adının “TOGG” olduğunu sanıp panikledim, adının daha konmadığını öğrenince rahatladım.

Dört, adını koyma zamanı gelince oylama sistemi olsun, oy verecek olanlar 30 yaş üzeri olmasın.

Beş, ad önerileri oluşturulurken “marka yönetimi”nin adlandırma kuralları uygulansın.

Altı, ön mazgal kısmını fazla kaba buldum, ya bir kurtulun şu lale takıntısından.

“İNANDIĞIN YOLDA YÜRÜ” MÜ?

AK Parti’nin 7. Olağan Kongre filmini izledim. Dış seste Cumhurbaşkanı Erdoğan var.

Sloganı konsepti ortaya koyuyor: İnandığın yolda yürü.

Ve fakat. Bu slogan, partilileri bir çatı altına toplama tavrından hayli uzak.

Ya inandığı, sizin inandığınızla aynı değilse? Ne olacak?

Bazen güzel fikre aşık olmak, güzel sonuca hizmet etmeyebilir.

Bu saatten sonra önerim sadece, “inandığın” kısmını “inandığımız” olarak düzeltmek olabilir.

 KAPIDA “OTOBÜS CİNAYETLERİ” VAR

Almanlar Kamil Koç otobüs firmasını almışlar.

Otobüs yolculuğunda yeni sisteme geçilmiş.

Bir yığın yenilik. Ve fakat. Hiç biri bizim insanımıza uygun değil.

Muavin yokmuş. Yolcu dediğinin kafasında bin soru. Her biri kalkıp şoföre soracak olsa, işin yoksa şarampolden otobüs topla.

Kek, çay ikramı da yokmuş. Herkes kendi yolluğunu getirecekmiş.

Ya yan koltuktaki arkadaş, ekmek arası kuru soğan, peynir koymuşsa durumu hangi havalandırma sistemi kurtarır?

En isyan edilesi değişikliğe gelince, koltuklarda numara yokmuş! Kim nereye oturursaymış.

Bu memlekette, sırf pencere kenarı olsun diye aylar öncesinden bilet alan var, biri benim.

“Bayan yanı” kavramı bir bizde var. Taciz desen gırla.

Ya bu sistemi eskiye çevirin ya da kadın cinayetlerinin yanına otobüs cinayetlerini de ekleyin derim.

 BEN DE BİR TUHAFIM

Otomobilde Almancıyım.

Gıdada Türkçüyüm.

Sinemada Çinciyim.

Outlet’te Amerikancıyım.

Giyimde İtalyancıyım.

 YENİ YILDA TELEVİZYON DİZİLERİNE DAİR TALEPLERİM

Bir, şiddetten beslenen dizi senaryolarının yerini, zekâ pırıltısı taşıyan senaryolar alsın.

İki, Can Yaman bir daha figüran olarak bile ekranda olmasın.

Üç, sırf daha ucuz diye sekizinci sınıf oyunculara başrol verilmesin.

Dört, Sera Kutlubey, Aslı Bekiroğlu, Özge Gürel gibi oyunculuktan uzak tipler başka işler yapsın.

Beş, Mucize Doktor, dizi akışında reklam alma işini abartmasın.

Altı, Kadın dizisinde, Özge Özpirinçci’nin hiç değilse bir bölümde başına hiçbir şey gelmesin.

Yedi, TRT 2 nostaljik diziler kuşağı yapsın.

Sekiz, Mehmet Ali Nuroğlu ekranda daha çok dursun.

Dokuz, komedi sadece Yılmaz Erdoğan’a emanet edilmesin.

On, Haluk Bilginer’li bir komedi dizisi olsun.

 SİZE DE ÖYLE GELMEDİ Mİ?

Bu yıl yeni yıla dair hazırlıklar sönük geçti.

Sokaklarda kalabalık azdı. Alışveriş yapanlar az, mağazalar boştu.

Alışılan kasa önü kuyruklar neredeyse yok gibiydi.

Medya daha önceki yıllar gibi işin cılkını çıkarmadı.

Büyükşehirler ışıklarla, süslemelerle dolmadı.

Size de öyle gelmedi mi?

 AMAN TANRIM, KÂBUS GİBİ

Olan biten yetmezmiş gibi, şimdi de Arda Turan’ın Galatasaray’a gelmesi konuşuluyor.

Düşünsenize, iletişim sorunlu yönetim, iletişim sorunlu teknik direktöre bir de iletişim sorunlu Arda’yı ekleyin.

Kâbus gibi. Biri beni uyandırsın.

 DOSTLARA NOT

Bilirsiniz, cep telefonumu bilen arkadaşlarımdan mesajla kutlama almaktan hoşlanmıyorum.

Yazsanız da cevap vermiyorum, vermeyeceğim.

Birini bir şey için kutlayacaksanız açın telefonu adam gibi kutlayın. Aramak istemiyorsanız, mesaj da yazmayın.

Bana da yapmayın, başkasına da yapmayın.

Hele hele toplu mesajlara başvuran arkadaşlar, sizi toplu mesajlar götürsün inşallah.

Mesajla kutlama yapılmaz, başsağlığı dilenmez. Bunlar fuzuli işler.

Bilmem anlatabildim mi?

 AKLIMDA KALAN

23 Nisan’ın 100’ü ve 2020: Bu yıl sadece 23 Nisan’ın değil, pek çok güzel şeyin 100. yılı olacak. Maraş’ın, Urfa’nın, Kars’ın, Bilecik’in ve daha pek çok şehrin kurtuluşunun da, İstanbul’un Türklere bırakılışının da, Misak-ı Milli’nin de. Kutlayacak çok şeyi olan bir millet, tarihindeki kahramanlara çok şey borçludur. Yeni yıl ülkemize güzel gelsin. 23 Nisan’ın 100. yılını içimizdeki çocuklarla birlikte kutlayalım. Yeni yılınız kutlu olsun!

Diğer Yazıları