"Sel, Allah'ın; Sel Afeti ise insanların eseridir..."

Mikdat Kadıoğlu

Mikdat Kadıoğlu

Dünyanın herhangi bir yerinden sel haberinin gelmediği bir gün yok gibi. Sürekli yaşadığınız bir şehir ile ilgili sel haberlerini dünyanın öbür tarafındaki bir ülkeden izlemek ise çok farklı bir duygu.

15-16 Ağustos 2004 tarihlerinde İstanbul’da seller olurken ABD’nin Ulusal Acil Durum Merkezi’nde Federal Acil Durum Kurumu (FEMA) uzmanları ile birlikte katıldığım bir kursta hem modern “Sel Yataklarının Yönetimi”ni öğreniyor, hem de benim şehrimde yaşanan trajikomik durumları takip ediyordum. Kulağım hocada, gözüm teneffüste internette girip Türk gazetelerinden çıkış aldığım haberlerdeki: “Doğaya saygısızlığın sonu, Perişanlık, Büyük Hasar, Azgın suda can pazarı, 200 milyarlık cipler suya gömüldüğü, Trajikomik, Yağışlar rekor değil, Yağış gece etkili olacak, yıldırım düşmesi, Dere yataklarını terk edin” gibi klasikleşen başlıklar ve olaylarda.

“Daha önce burada hiç sel olmadı” denmemeli

Aslında, “Daha önce burada hiç sel olmadı” denmemeli. Dünya üzerinde yağmurlar yağmaya başladığından beri (çöller, el değmemiş ormanlar dahil) dünyanın her tarafında seller olmaktadır. Örneğin, Milattan Önce 3200 yılında Fırat Nehri taşarak bugün Irak olarak adlandırılan Ur şehrini 2.4 metrelik bir çamurla kaplamıştı. 27 Temmuz 1301 tarihinde Sakarya Nehri taşmıştı. 20 Eylül 1563 yılında İstanbul’da büyük su baskını yaşanmıştı. Rahmetli dedem Trabzon’un Sürmene İlçesi Köprübaşı nahiyesinden 1920’lerdeki sellerden dolayı Maçka’ya göç etmişti...

Her sel bir taşkın değildir

Türkiye’de yerel yönetimlerin pek dikkate almadığı sellerin adı ”taşkın” olmuş çıkmış. Ama her sel bir taşkın değildir! Yani sel olması için mutlaka bir derenin taşması gerekmez. Seller oluşma süreleri bakımından ikiye ayrılır: 1. Sel (floods), bir hafta veya daha uzun bir süre içinde oluşabilir, ve 2. Ani Seller (flash floods), 6 saat içinde oluşabilir. Ani seller, çöller dahil, dünyanın her yerinde görülür. Oluşma yerleri bakımından seller beşe ayrılır: 1. Dere ve Nehir Selleri (taşkınlar), 2. Dağlık Alan (Kuru Vadi) Selleri, 3. Şehir Selleri, 4. Kıyı Selleri, ve 5. Baraj Selleri…

Eğitim aldığım Acil Durum Enstitüsü (EMI) Hocası, ABD’de ki sel ile ilgili reformların tarihçesini anlatıyordu: “1890 yılında ABD Kongresi Sel Tahmini ve Uyarısı için Federal Sorumlulukları belirledi” deyince yüreğim yine cız ediyor. Amerikalı hoca, “1917 ve 1936’da çıkartılan Sel Kontrol Kanunları seller ile sadece (baraj, set vb.ni inşa ederek) yapısal önlemler ile mücadele edildiğini; bunun da (sel yataklarına yerleşim-sel-sel kurbanlarına yardım-baraj inşası-sel yataklarına daha fazla yerleşim şeklinde) bir yıkım-yara sarma sarmalına girildiğini anlatıyor.

Sel ile mücadelede baraj yapmak yetmez

Bu cevrimi kırmak için Romalılardan beri seller ile mücadele edebilmek için sadece barajlar ve su bentleri inşa edilme anlayışının 1940’lı yıllardan sonra “selden korunma” kavramına dönüştürüldüğünü söylüyor. Çünkü büyük-küçük her nehre bir baraj yapılamayacağı gibi artık sellerin sadece nehirler ile ilişkili olmadığı da görüldü. Böylece, 1966 Ağustos ayında ABD Meclisi 465 Sayılı Yasa ile "Sel, Allah'ın; Sel Afeti ise insanların eseridir..." (Flooding is an act of God; Flood damages are act of man...) anlayışı ile sel zararlarını azaltabilmek için “Sel Yataklarının Yönetimi” gibi yeni bir yöntemi yürürlüğe koymuş, uyguluyor.

Hidro-meteorolojik çalışmalarda, yağış istasyonlarına ait şiddet-süre-tekerrür eğrilerinden 2, 5, 10, 25, 50, 100, 500 yıllık en büyük günlük yağış değerleri bulunur. Havza için bu yıllar için sel hidrografları ile birlikte sel su seviyeleri hesaplanır. Ama bunlar için 100 ya da 500 yıllık verinin elde olması gerekmez. Halk arasındaki kafa karışıklığı “100-yıllık sel”in, 100 yılda bir olan sel olarak düşünülmesinden kaynaklanır. Bunun doğrusu, “bir yılda sel oluşma ihtimali yüzde 1 veya daha büyük olan sel”dir.

Burada yazımı bitirmeden yerel yönetimlere bir çağrıda bulunmak istiyorum. George Santayana’nın “Geçmişini hatırlamayanların yazgılarında geçmişi yeniden yaşamak vardır” sözünü hatırlayalım ve bir çok gelişmiş ülkede olduğu gibi şehir içinde görülür yerlere “Sellerin en yüksek su seviyesi”ni gösteren tabela, vb işaretleri koyup bu sellerin de halk tarafından unutulmamasını sağlayalım.

Diğer Yazıları