Seçkin ölüler

Prof. Dr. Metin Hülagü

Prof. Dr. Metin Hülagü

Batı ve Amerikan basını geçen asrın son çeyreğinden ve özellikle de 1890 yılından itibaren ciddi ve profesyonel bir şekilde kendisince istenmeyen ve işine gelmeyen dönemin siyasilerine karşı gayet yıpratıcı bir imaj politikası yürütmüştü. O dönemin gazetelerinin sütunları bu istenmeyen siyasileri konu alan aleyhteki onlarca, yüzlerce yazıyla süslüdür.

Günlük olarak çıkan gazetelerin özellikle iç sayfaları, haber sütunları ve hatta satır araları,koltuklarından alaşağı edilmek istenen muhtelif ülkelerin yöneticilerinin rencide edildiği, alaya alındığı, küçümsendiği ve hatta ithamlara maruz bırakıldığı cümlelerle doludur.Günümüzde önemini büyük ölçüde yitirmiş olan yazılı basının bu tarihsel misyonu artık televizyon kanalları ama daha ziyade dijital dünyanın muhtelif vasıtalarıyla icra edilmektedir.

Teknoloji alanındaki yeni icatlar marifetiyle bireysel dünyamız ve toplumsal bünyemiz alt üst hale gelmiş durumdadır. En sevimsiz insanlar ve konular en önemli, en güzel ve en vazgeçilmez hale getirilebilmekte, buna mukabil en değerli olan şeyler ise tam aksi bir istikamette kıymetlendirilebilmektedir.

Çok kolaylıkla ve acımasız bir surette haklı olanlar haksız, haksız olanlar ise haklı kılınabilmektedir. Yeter ki sunum ve pazarlama noktasında maharetli olunabilsin. Geçmişte yaşanan ve bugünde yaşanmakta olan Venezuela-ABD siyasi ve psikolojik çatışması yahut Sultan II. Abdülhamid aleyhindeki ABD yaklaşımı ve nihayet kamuoyunda menfi bir imaj oluşturarak karşı tarafı değersiz kılıp ondan kurtulmanın yolunu meşru hale getirme gayreti konumuz açısından tam da örneklendirilmesi gereken bir haldedir. Zira ABD bugün olduğu gibi dün de Venezuela’ya hâkim olma emel ve gayreti içindeydi. ABD basını bugün Nicolas Maduro aleyhinde olduğu gibi dün de yoğun bir şekilde gerek Venezuela Devlet Başkanı General Cipriano Castroya muhalifti. Dolayısıyla Cipriano aleyhinde onlarca, yüzlerce istihzai yazı kaleme alınmış yahut alınması sağlamıştı. Yüz yıl önce Venezuela’da yine bir devlet başkanı ABD tarafından hedef tahtası haline getirilmişti.

 Daha kapsamlı bir ifade ile ABD’nin geçen asırda yıpratmak ve sonra da kendisinden kurtulmak maksadıyla başlatmış olduğu olumsuz imaj oluşturma kampanyası sadece Venezuela Devlet Başkanı General Cipriano Castro ile de sınırlı kalmamıştı. O dönemdeki ABD aleyhtarı veya ABD çıkarlarını sınırlayan bütün devlet başkanları, şahlar ve sultanlar ABD için hep aynı durumdaydı: Gereksiz ve baş belası. Bu maksatla başta Sultan II. Abdülhamid olmak üzere ABD menfaatlerine ters düşen yahut ABD menfaatlerine sınırlama getiren her bir hükümdarın yıpratılması ve rencide edilmesi politikası birinci elden ama amansız bir şekilde sürdürülmüştü.Hiç abartısız olarak belirtmek gerekir ki, o dönemde ABD basını hemen her gün Cipriano Castro veya Sultan Abdülhamid’i, sütunlarında belki metin/cümle olarak az ama anlam olarak ziyadesiyle zengin bir aşağılayıcı üslup, hikâye, alay veya mizah unsuru haline getirerek ele almayı ihmal etmemişti.

Dünyanın ömür ucundaki General Cipriano Castro (Venezuela) ile dünyanın bu tarafındaki Sultan Abdülhamid’in yazılı basının aynı sayfa ve satırlarında yer almasının anlamı ne olabilirdi ki.

Osmanlı-Venezuela ilişkileri bu tarihlerde son derece zayıf bir haldeydi. İstanbul'da bir Venezuela konsolosluğu açılması fikri daha ancak 1874’te gündeme gelmişti ve Blengini'nin Venezuela’nın İstanbul konsolosu sıfatıyla tayini ise 1885’te vuku bulmuştu. Venezuela Cumhuriyeti ile imzalanacak konsolosluk mukavelesi için 1917’yi, Venezuela'nın Başkenti Caracas’da bir Türk elçiliği ihdası için ise 1957 yılını sabırla beklemek gerekmekteydi. Zira Venezuela'daki Osmanlı/Türk varlığı hemen hemen yok denecek kadardı ve belki ancak yakın zamanlarda ve daha ziyade çok az sayıdaki Lübnan ve Suriyeli yani

Arap asıllı Osmanlı tebaasının mevcudiyeti ile kaim olup bunların himaye edilmesi (1914) kapsamında söz konusuydu.

Dünyanın öbür ucundaki General Cipriano Castro ile dünyanın bu tarafındaki Sultan Abdülhamid’in aynı fotoğrafta yer almalarının temel nedeni o tarihlerde her iki liderin de Batı’ya ve dahi ABD’ye hiç de hoş bir yaklaşım içerisinde bulunmamalarıydı.

Gerek Cipriano Castro gerekse Abdülhamid emperyalizme rıza göstermeyip aleyhtar bir tutum içerisindeydi. Bu duruma mukabil her iki liderin de sömürgeci devletler nazarındaki ortak paydası bu iki ismin koltuklarından biran evvel uzaklaştırılmaları gerektiği kanaat ve kararıydı.

1905 yılında “Abdülhamid ve Castro” başlığı ile kaleme alınan bir yazıda Sultan Abdülhamid ve Venezuela Devlet Başkanı Cipriano Castro şöyle tanımlanmaktaydı: “Dünyanın şimdiye kadarki en küçük hükümdarlarının en ilginci Venezuela Devlet Başkanı Cipriano Castro ve Türkiye Sultanı Abdül'dür. Bu küçük idarecilerin her ikisi de bir şekilde sürekli olarak dünyanın gözü önündedir. Bu ikiliden birinin kendisinden çok daha güçlü ve kuvvetli bir devletle, genellikle meydan okuma şeklindeki, bir çatışma içerisinde bulunmadığı bir an yoktur. Bu devletlerin her ikisi de; Abdülhamid, mutsuz ve küçük ülkesinin Avrupa satranç tahtasında benzersiz stratejik ve politik önemi nedeniyle; Cipriano ise azgın ve savaşçı doğası nedeniyle, devletlerle daimi bir çatışma halindedir. Esasen bunların her biri kendi tarzında olabildiğince güzel ve ilgi çekicidir.

Bu ikiliden Bay Cipriano Castro daha sert, daha gaddar ve daha acımasızdır. Şu anda, Fransa gibi büyük ve güçlü bir ülkeyle olan küçük bir sorununu oldukça endişe verici bir noktaya sürüklemektedir. İstanbul’da ikamet eden Abdül ise genellikle daha yumuşak ve daha mülayimdir. Geçmişte pençelerini sık sık gösterdiği doğrudur, ancak çoğu zaman geri çekilmesi gerektiği zaman geri çekmesini bilmiştir. Abdül’ün politikası karşı tarafın gerçekten ciddi olduğunun anlaşılması halinde daima boyun eğmeye dönüktür.

Avrupa'nın altı büyük devletinin, bir süredir Sultan’ın Makedonya’daki mali temsilcilerinin bu vilayetin refahını ciddi şekilde yaralayan suiistimallerde bulunduklarına inanmaları için gayet makul nedenleri vardı. Bu devletler, mevcut kötülüklerin ancak Makedon maliyesinin kontrolünün Babıali’nin elinden alınması ve kendilerince seçilip oluşturulan uluslararası bir komisyona havale edilmesiyle çözüme kavuşabileceğini düşünmekteydiler. Bu inançları neticesidir ki fikirlerini ve planlarını somut bir şekilde ifade eden ortak bir notayı Abdül’e bildirdiler. Bu bildirimde bulunmalarının üzerinden neredeyse altı ay gibi bir zaman geçti. Devletler geçen zaman içerisinde de taleplerini ayrı ayrı zamanlarda üç defa tekraren dile getirdiler. Ancak yapılan tüm hatırlatmaları Abdülhamid sürekli olarak duymazlıktan geldi. Anlaşılan o ki, devletlerin dile getirmiş oldukları söz konusu taleplerinin icrası, cezasız kalmayacak surette zorlayıcı bir usule başvurulmadığı takdirde Abdül tarafından hiç bir zaman için gerçekleştirilmeyecek gözükmektedir.Uluslararası kıskançlıklar Türkiye’nin varlığını uzun bir zamandır koruyabilmesinin en güçlü faktörü olmuştur. Kimse bunu Sultan'dan daha iyi anlayamaz. O bu durumu son noktasına kadar kullanmaya çalıştı. Sultan, Avrupa’nın uzun zamandır Hasta Adam’ı olan halini o kadar maharetli bir surette istismar etmektedir ki hastalık ayrıcalıklarını bile devredilemez doğuştan kendi hakkıymış gibi değerlendirmeyi düşünebilmektedir. Hal böyle olmakla birlikte, bu hususi konuda, devletlerarasındaki farklı yaklaşımların kendisine bir etkisi olmayacaktır.

Devletler tam bir uyum içindedirler ve söylenmesi gereken söylenmiş olup gerekeni yapmak için de yeterince hazır bir haldedirler. Ancak cezalandırma eyleminin gerekmesi halinde bunu kimin yapacağı konusunda şüphe duyulan oldukça fazla husus da söz konusudur. Doğal olarak böyle bir görevi üstlenmesi beklenen Avusturya-Macaristan’ın geçici de olsa bazı sıkıntıları mevcuttur. İngiltere’nin ise Sultan ile uzlaşma noktasında küçük ama farklı bir
düşüncesi bulunmaktadır. Berlin’den yayılan son rivayetlere göre İngiltere, İtalya ve Fransa ile birlikte, yakın bir zamanda Türk sularında askeri tatbikat yapacaktır. Türkiye ya da Venezüella’nın ise dünya ülkeleri arasında çok yüksek bir sırada yer aldığı söylenemez. Hal böyleyken tatbikata katılacak ülkelerin arasında kendilerine yer bulmaya çalışıyorlar. Şu anda,
geçmişte de sık sık olduğu gibi, her ikisi de Avrupa'nın çeşitli idarecileriyle ciddi derecede temas içerisinedirler. Castro'nun bu devletlerden sadece birisini ikna etme gibi bir şansı var.
Abdül'ün ise ikan edebileceği devlet sayısı altıdan daha az değildir. Bu iki ilginç şahsiyetin büyük devletlere karşı şu anki direnişlerini ne kadar uzun bir süre devam ettirebilecekleri ise gözlemlemeye değer bir husustur. Bu arada, kendilerini görkemli bir şekilde geleceğe hazırlamayı da ihmal etmiyorlar. Büyük olasılıkla ünlerinin tadını çıkarıyorlar ve kesinlikle
kendileri ile ilgili dünyadaki gazetelerde çıkan haberlerin bir kopyasını temin etmekten de geri kalmıyorlar.”

Hakikaten de gerek Cipriano Castro gerekse Sultan Abdülhamid ortak kaderleri gereği aynı yıl iktidardan düşmanları olan aynı ülkeler tarafından uzaklaştırıldılar. İran’da iktidarda bulunan Muhammed Ali Şah da 1909’da makamından çekilmek zorunda kaldı.General Cipriano Castro tedavi gerekçesi ile bir daha iktidar yüzü görmemek üzere Almanya’ya gitmişken Sultan Abdülhamid ise 1908 Devrimi ile önce etkisiz hale getirilmiş ve nihayet 1909’da tahttan indirilerek Selanik’e sürgün edilmişti.

Günümüzden yaklaşık bir asır önce ABD’de çıkan günlük gazetelerin sütunlarında yer alan ABD tarafından istenmeyen İran’da Şah Muhammed Ali Mirza, ABD’de Carrie Nation ve Senatör Hopkins, Tibet’te Dalai Lama, Nikaragua’da José Santos Zelaya López, Venezuela’da Cipriano Castro, Türkiye’de Abdülhamid ve Dr. Cook, Kont Boni de Casetliane, General Reyes ve Emma Goldman gibi dönemin hükümdarlarına yahut önde gelen isimlerine dair bir kısım ifade, yaklaşım ve betimlemelerden seçilmiş olanları şöyledir:

BOĞAZİÇİ VE ÜLTİMATOM

Boğaz'ın kıyısında oturan Abdülhamid, Başkan Cipriano Castro'nun bu ültimatomlara neden
boyun eğdiğini anlayamıyor. Abdülhamid, ültimatomların sadece pitoresk amaçlar için üretildiğini biliyor.

BORÇLAR, ABDÜLHAMİD VE CASTRO

Başkan Cipriano Castro faturaları ödemekten kurtulmak için Abdülhamid gibi davranabilir.

HER İKİMİZ DE AYNIYIZ

Türk, Türk’le tanıştığında Abdülhamid tahttan alaşağı edildiğini fark etti ve tahmininde de yanılmadı.Abdülhamid Cipriano Castro’ya “her ikimiz de aynıyız” içerikli bir telgraf gönderebilir; ancak Cipriano Castro, bunu bilgi ya da haber olarak dikkate almayabilir.

CASTRO, ABDÜL VE DİĞER KOMİKLER

Bir kadın yazar dünyada sadece on bir şaka var diyor. Bakalım.
Bryan, Hisgen, Debs, Watson, Chafin, Abdülhamid, Castro, Belediye Başkanı "Jim", Tom
Lawson. John

DÜŞÜKLER SINIFI

Türkiye’den Abdülhamid, Fas’tan Abdülaziz ve Venezuela’dan Abdülhamid Castro yeni bir

“Düşükler Sınıfı” oluşturabilirler.

SERSERİ YÖNETİCİLER

İran Şahı, yakın zamanda Abdülhamit, Cipriano Castro ve General Reyes ile uyum
sağlayabilecek bir konumda olacak. Bu serseri yöneticiler için kötü bir yıl.

TESELLİ DERNEĞİ

Abdülhamid ve Castro bir teselli derneği oluşturabilirler.

BAŞSAĞLIĞI TOPLANTISI

Durum müsait olduğunda, Abdülhamid ve Cipriano Castro başsağlığı toplantısında bir araya
gelmelidirler.

BANKA HESAPLARI

Abdülhamid ve Cipriano Castro, banka hesaplarını açıkladıkları takdirde tekrar sahnede yerlerini alacaklar.

ABDÜLHAMİD VE CASTRO’NUN SERVETİ

En azından bir tek özellikte Abdülhamid ve Cipriano Castro aynıdır. İkisi de ayı şansı kollamaktaydı. Görevdeyken özel servetleri milyonları bulmuştu.

KAMUSAL HAYATA GERİ DÖNME

Abdülhamid şüphesiz Cipriano Castro'nun kamusal hayata geri dönme arzusunu son derece aptalca olarak görüyor.

SÜRGÜNLER KULÜBÜ

Geçen gün Kimsenin Salonu’nda, Asla Asla Toprakları’nda hiçbir yerde istenmeyen adamlar toplantısı yapıldı ve aşağıdaki isimler seçildi:

Başkan: Cipriano Castro
Başkan Yardımcısı: Abdülhamid
Sekreter: Çılgın Yılan
Resmi Hatip: Emma Goldman

CİPRİANO CASTRO VE ABDÜLHAMİD

Cipriano Castro sade bir ucube ve Abdülhamid ise bir bilmece. Bu, dünya barışının kronik rahatsızlık vericileri arasındaki temel farktır. Her ikisi de mutlak ve acımasızdı. İhanet ve gasp yoluyla iktidara geldiler. Zamanın müsait hale gelmesi halinde Abdülhamid’in Türkiye'deki koşulları daha iyi bir hale getirmesi bir zamanlar muhtemel bir haldi.

Abdülhamid düzeni sağlama konusundaki ihmalleri için çoğu kere mazeret beyan etti ve dış dünyanın bu noktada gösterdiği tepkilere karşı icraat yapma imkânının olmadığını beyan ile mukabelede bulundu. Son yıllarda mağdur uluslar onu birkaç defa şartları yerine getirmesi için zorlamak zorunda kaldı.

Abdülhamid Genç Türkler ile ittifak halinde, onların vatansever olduklarını varsayarsak, Türk devletini uygar bir güç yapabilirdi. Ancak o çoğu zaman kaderci olarak davrandı ve istenilen sonuca ulaşmak için yeterli gücü göstermedi.Dış güçler tarafından bunun hesabı sorulduğunda, Cipriano Castro gibi davranarak, vaatlerde bulundu, yan çizmeye başladı veya blöf yapmaya koyuldu ve nihayet bir ödlek gibi boyun eğmek zorunda kaldı. İnsan hakları fikri, adalet ve uluslararası saygınlık, kendisini duvarları arkasına hapsettiği Yıldız Sarayı’na hiçbir zaman için girmemiş gibi görünüyor. Fransa, Orleans ve Bonaparte prenslerini; İspanya Carlist sahtekârlarını; Sandviç Adaları Kraliçe Lil’i; Haiti Nord Alexis’i; Fas Abdülaziz’i; Venezuela Cipriano Castro’yu; Sırbistan Prens George’u ve Türkiye’de Abdülhamid’i başında defetti. Sıradaki!

UZUN VE SÜKÛN DOLU BİR RÜYA

Cipriano Castro şimdi Venezüella'ya bir hava aracı vasıtasıyla inmeyi bekliyor. Başka bir deyişle, beklenmedik şekilde havaya uçmayı bekliyor.

Sorgulayıcı bir okuyucu, Castro'nun Mombasa'ya inmesine izin verilip verilmeyeceğinibilmek istiyor. İstenilen bilgilere sahip olan herhangi biri, bildiklerini paylaşırsa iyilik etmiş olur vs.

Cipriano Castro, Afrika’da Roosevelt’le birlikte açık denizlerde. Abdülhamit ise serseri hayatı yaşamakta, ABD Kongresi ise gümrük tarifeleri ile meşgul olmakta. Göstergeler yaklaşmakta olan yazın uzun ve sükûn dolu bir rüya olacağına işaret etmekte.

UMARIM UYANMAZLAR

Hem Cipriano Castro hem de Abdülhamid uyku hastalığına yakalanmış gözüküyorlar.

SEÇKİN ÖLÜLER

1909 yılında “Bir Varmışlar Kulübü”ne dört gözde isim eklendiği için tarihte bu yıl hep dikkat çekecektir: Venezuela Diktatörü Cipriano Castro, Osmanlı Sultanı Abdülhamid, Nikaragua Diktatörü Zelays ve kuzey kutbu kâşifi Dr. Cook.

BU İKİSİ BİR ARAYA GELDİĞİNDE

Dünyanın en büyük savaşları, Abdülhamid ve Cipriano Castro'nun birbirlerinden borç almayı denemeleri gerektiği sonucuna varmaları durumunda, orantılı önemsizliğe yol açacak.

DAVET

Bizi en kısa zamanda ziyaret etmeleri için tüm dünyalılara açık bir davet veriyoruz. Herkese hoş geldin. Abdülhamid, Cipriano Castro ve Carrie Nation hariç.

İŞSİZ DESPOTLAR SERGİSİ

Zelaya, Cipriano Castro ya da Venezuela, Abdülhamid ve devrik İran Şahı için en uygunarkadaştır. Dünya daha önce hiç bir zaman işsiz despotlar sergisine aynı anda sahne olmadı.

CASTRO, ABDÜLHAMİD VE İTTİHATÇILAR

Cipriano Castro ve Abdülhamid vakalarını göz önünde bulundurarak, Genç Türklerin büyük sorunluları kilitleme fikrini desteklediğimize inanıyoruz.

HAYAT YAŞAMAYA DEĞER Mİ

Eski Cumhurbaşkanı Cipriano Castro, eski Sultan Abdülhamid ve eski Savaşçı Çılgın Yılanla birlikte, eski ABD Senatörü Hopkins “Hayat yaşamaya değer mi?” sorusuyla karşı karşıya.

CASTRO, ABDÜLHAMİD VE ŞAH

İran Şahı Muhammed Ali Mirza, Cipriano Castro ve yaşlı Abdülhamid'in yönelmek zorundakaldıkları istikamete yönelmiş gibi görünüyor. Muhtemel bir devrim onu da işinden etmek üzeredir.

CASTRO, ABDÜLHAMİD, ŞAH VE ANAYASA

İran Şahı yakında, Abdülhamid, Cipriano Castro ve General Reyes ile uyum içinde olacak. Bu yıl serseri yöneticiler için kötü bir yıl.
İran Şahının başına gelenler, hükümdarların anayasalardan daha üstün olmadığı hususundaki giderek artan düşünceyi doğrulamaktadır.

DÜŞÜKLER KULÜBÜ

Cipriano Castro ve Abdülhamid şimdi "Düşükler Kulübü”nün şanlı üyeleri olarak uygun yerlerini alacaklar.

HAREKETLİ GÜNÜN KORKULARI
"Hareketli Günün Korkuları.” Cipriano Castro ve Abdülhamid'in ortak makalesi.

GERİ DÖNEMEYENLER

Geri dönemeyenler arasında Abdülhamid, İran Şahı, Cipriano Castro, Kont Boni deCasetliane ve Bay Zeylaya ve Dr. Cook sayılabilir.

DALAİ LAMA, ZELAYA, CASTRO, ABDÜLHAMİD VE DR. COOK

Dalai Lama sanki Zelaya, Cipriano Castro, Abdülhamid ve Dr. Cook ile aynı sınıfa girmeye çalışıyor.Dalai Lama, Çin tarafından Tibet hükümetinin başından alaşağı edildi. Şayet kendisi iyi bir tenorsa, Abdülhamid, Cipriano Castro ve Bay Zelaya vodvil turuna çıkmadan önce, dörtlü takımlarını tamamlayabilmek için adam arıyorlar.

PERİŞANLAR KULÜBÜ

Manuel, Abdülhamid ve Cipriano Castro’nun Senor Diaz’a “Perişanlar Klübü”ne hoş geldin etmek için acele etmelerine gerek yok.

Diğer Yazıları