Rahip meselesi nasıl çözülür?

Prof. Dr. B. Zakir Avşar

Prof. Dr. B. Zakir Avşar

Türk kamuoyu artık Rahip Brunson meselesine derinden hakim. Bir süre öncesine kadar sadece Amerikan kamuoyunda diri tutulmaya çalışılan konu, şimdi topyekün Türkiye’nin bildiği, sıkıntı duyduğu bir boyuta ulaştı.

Diplomasi yoluyla, kapalı kapılar ardında rahatlıkla çözülebilecek bir olay iken, artık herhangi bir çözüm bulunması neredeyse hiç istenmeyen bir mahiyet aldı.

Aslında, ABD yönetimi bakımından konu Rahip’in serbest bırakılması olmaktan çıktı, Türk hükümetinin sıkıntıya düşürülmesi ve millet nezdindeki siyasal gücünün ekonomik manipülasyonlar suretiyle azaltılması yönüne girdi.

Türkiye’nin uzun bir zamandan beri ABD ile taban tabana zıt, hatta çatışan politikalar izliyor olması, İsrail ile, Arap ülkelerinden daha fazla kavga içinde bulunması, İran ile yakın ilişkileri, Rusya ile geliştirdiği ekonomik ve siyasal irtibatlar, Suriye konusundaki görüş ayrılıkları gibi başlıklar Rahip Brunson konusu üzerinden birleştirildi ve şimdi büyük bir gerilim var.

Türk heyeti Washington’a ulaştığında ciddi ciddi sorunların konuşulup derhal çözülebileceğine dair bir beklenti hatta daha ötesinde inanç vardı. Ancak, görüşmelerin bitmesi ve Türk heyetinin açıklama yapmadan dönmesi üzerine kafalar karıştı. Akabinde anlaşılan o ki, ABD tarafı kendilerine yakın isimler üzerinden bir psikolojik harekata giriştiler ve Türk heyetine hiçbir pazarlık veya görüşmeye Rahip bırakılmadan başlamayacaklarını söylediklerini fısıldayıverdiler.

Fısıltı doğru mudur değil midir, önümüzdeki günlerde ortaya çıkacak. Ancak, içinde bulunulan durum her ne kadar vahim görünürse görünsün, hatta devletin itibarını zedelemeye matuf gibi izlenim verirse versin, sağduyu ile ve sükûnetle düşünüp hareket etmekten vazgeçmemek gerekmektedir.

Böyle durumlarda yangına körükle gidenler çok olur; sürekli misliyle mukabele ve sertliğe sertlik gibi çağrılarda bulunanlar çıkabilir. Bunların hiç birisini netice getirmeyen, tersine zarar doğuracak hareketler olduğu içindir ki, dikkate almamak ve akıl rehberliğinde hareket etmek şarttır.

Ülke dışında maalesef, Türkiye’ye yönelik ciddi bir karalama çabası var. Çabanın birincil kaynağı malum: Fetö yapılanması. Türkiye dışında bir hayli etkili, güçlerini çok kaybettikleri söylenemez. Onun dışında Yahudi toplumu da artık Türkiye’nin karşısında yer alıyor. Ermeni lobisinin yaptıkları ortada ve geçmişte birlikte yaşadığımız toplumların pek çoğunun Türk korkusu ise diri.

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ile ilgili olarak sistematik bir şekilde yerleştirilmek istenen algı ise 'diktatörleştiği' iddiaları üzerine bina ediliyor.
Hal böyle olunca, Türkiye’nin Amerika ve Avrupa kamuoyunu daha ciddi ve gerekçi bir şekilde bilgilendirmesi, netameli konularda haklılığını ortaya koyacak ciddi argümanlara sahip olmasının önemi artmaktadır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi, bu günlerde geçecek, bu zorlukları da aşacağız. Onların doları varsa bizim imanımız var, inancımız var, ülke ve millet aşkımız var.

Kimseye pabuç bırakmamak fevkalade güzel, ancak ekonominin bu kadar kırılgan olduğu bir dönemde olup bitene sanki sıradan ve basit şeylermiş gibi bakmak da doğru değildir.

Rahip meselesi behemehâl çözülmelidir. Yargılama hızlandırılmalı, suçu var veya yok tespit edilmeli, ceza ise ceza, özgürlük ise özgürlük bir neticeye varılmalıdır.

Türkiye bu belirsizlik üzerinden operasyonlara açık hale getirilmemelidir.

Şu anda görünen o ki, Gezi ile, 17-25 Aralık süreci ile, 15 Temmuz kanlı darbe girişimi ile başarılamayan bir ekonomik kriz üzerinden yeniden denenmek istenmektedir.

Diğer Yazıları