Ölü su nedir? Suyu nasıl kullanmalıyız?

Ölü su nedir? Her gün saat 15.00'de Show TV ekranlarında izleyicisiyle buluşan Zahide Yetiş'in sunumuyla yayınlanan Zahide Yetiş'le programının bugünkü konuğu olan Mehmet Ali Bulut'un ölü su hakkında yaptığı açıklamalar ve suyu nasıl kullanmamız gerektiği konusunda ki söylemleri vatandaşlarda büyük merak yarattı. Biz de bu konuyu sizler için araştırdık ve haberimize ekledik. Peki ölü su nedir? Suyu nasıl kullanmalıyız? Ölü su ne demek? Detaylar haberimizde...

Ölü su nedir? Her gün saat 15.00'de Show TV ekranlarında izleyicisiyle buluşan Zahide Yetiş'in sunumuyla yayınlanan Zahide Yetiş'le programının bugünkü konuğu olan Mehmet Ali Bulut'un ölü su hakkında yaptığı açıklamalar ve suyu nasıl kullanmamız gerektiği konusunda ki söylemleri vatandaşlarda büyük merak yarattı. Biz de bu konuyu sizler için araştırdık ve haberimize ekledik. Peki ölü su nedir? Suyu nasıl kullanmalıyız? Ölü su ne demek? Detaylar haberimizde...

Ölü su nedir? Suyu nasıl kullanmalıyız?

ÖLÜ SU NEDİR?

Suyu biliyoruz da şimdi bu canlı su nereden çıktı diye düşünebilirsiniz; hatta “Suyun canlısı oluyorsa ölüsü de mi var? Biz bunu nereden anlayacağız?” diye aklınıza birçok soru da gelebilir.

Canlı su uzmanı olarak yıllarca bu konuda birçok makale, kitap ve yazı okudum. Birçok uzmanın seminerine katıldım, videosunu seyrettim. Kendim birçok kez seminer verdim. Birçok kişiye canlı suyu anlattım. Anlatırken öğrendim, öğrendikçe anlattım. Bu yazımda da “canlı su” konusuna kısa bir giriş yapmak istiyorum.

Canlı su nedir?
Günlük içilen sudan farklı olan canlı su, aslında tarih boyunca “ab-ı hayat” olarak da adından çok söz ettirmiştir. Ölümsüzlüğün peşinden koşanların bir kısmı, ölümsüzlüğün suda aramıştır. Canlı suyun varlığı kadar ölü su da vardır. Bunun için en güzel örnek olarak, suda bulunan hastalık yapıcı mikro organizmaların (E.coli gibi) bulunması nedeni ile içen kişileri hasta etmesini gösterebiliriz. Tarih su kaynaklı hastalıklardan hayatını kaybetmiş kolera, tifo, dizanteri gibi hastalıklar ile doludur. Bu suları içen insanlarda toplu ölümler görülmüştür. Kısaca canlı su içen kişinini daha sağlıklı olacağını, ölü su içenlerin ise hastalanma ve hatta ölmeleri söz konusu olduğu için canlı-ölü su kavramları (alive-death water) türemiştir.

Canlı su nedir?
Susuz hayat olmayacağı gibi artık kabul edilen diğer gerçek ise su ne kadar canlı ise o kadar sağlıklı olacağımızdır. Vücudun %70’ini oluşturan suyun kalitesi ne kadar yüksekse, o kadar sağlıklı olduğumuz bir gerçektir.

Gelişen teknoloji ve yapılan çalışmalar sayesinde eskilerin peşinde koştuğu ömrü uzatan suların özelliklerini anlamaya, öğrenmeye ve taklit etmeye başladık. Bilim insanları neden bazı kaynak sularının daha şifalı olduğunu, bazılarının ise sadece temiz içilebilir kaynak suları olduğunu araştırırken bazı farklılıkların suya canlılık kattığını fark etmişler. Bu sebepler:

Suyun temiz olması: Hem hastalık yapıcı mikro-organizmaların, kimyasalların, ağır metallerin vs. olmaması hem de hafızasının temiz olması.
Suyun oksijen yönünden zengin olması
Suyun mineral yönünden zengin olması: Vücudumuzda 84 mineral bulunmaktadır.
Suyun altıgen yapıda olması: Suyun küme yapısının küçük olması.
Suyun vücut yapısında uygun pH seviyesinde olması
Suyun antioksidan (ORP değerinin) yüksekliği
Suyun Aktive Hidrojen içeriğini
Yukarıda saydığım özellikler bir suyun canlılığını belirlemeye yardımcıdır. Şifalı sulara bakıldığında, yukarıda belirtilen özellikleri içerdikleri görülmüştür. Bu suları tüketen toplumların uzun ve sağlıklı bir ömür yaşadıkları kayıtlara geçmiştir. Uzun ve sağlıklı yaşayan bu toplulukların ileri yaşlarda da bebek sahibi olabildikleri, kanser ve diğer tüm yetişkin hastalıklarından uzak 120 yaşlarına kadar yaşadıkları görülmüştür.

Canlı su ve ölü su arasındaki farklar nelerdir?
Kırsal kesimlerde bulunan 5 farklı bölgede bu şekilde uzun ve sağlıklı yaşan insanların yaşam tarzları ve beslenme alışkanlıkları incelendiğinde hepsinin farklı olduğu görülmüştür. Birbirinden farklı bölgelerde, farklı hayat tarzları yaşan bu toplulukların nasıl böylesine uzun ve sağlıklı yaşadıklarını araştıran uzmanlar içtikleri suyun özelliklerinden dolayı olduğunu fark etmişlerdir.

Zemzem ve Lourdes gibi şifalı suları tüketenlerin şifa kazanmaları nedeni ile de bilim insanlarının dikkatini çekmiş ve araştırılmasına neden olmuştur. Özellikle Fransa’nın güneyinde bulunan Lourdes şifalı su kaynaklarını tükettikleri için bazı hastaların, tıbbın açıklayamadığı şekilde iyileşme göstermeleri neden ile yılda 6 milyonun üzerinde ziyaretçi akınına uğramaktadır.

Canlı su içmek, içen kişilere şifa vermektedir. İlerleyen haftalarda canlı suyun her bir özelliğini tek tek inceleyerek nasıl insanlara şifa verdiğini, hangi uzmanın bu özellik üzerinde çalıştığını, bu özellikleri kendimiz evdeki suya nasıl uygulayabileceğimizi göreceğiz.

İlerleyen teknoloji sayesinde günümüzden canlı su özelliklerini belirlemek kolaylaşmıştır. Kaynağından su içmenin zorluğu nedeni ile bu özellikleri taklit eden cihazlar üretilmektedir.

Metin www.uplifers.com adresinden alınmıştır

SU

Su; Dünya'da bol miktarda bulunan ve hayat için vazgeçilmez olan, kokusuz ve tatsız bir bileşik. Sıklıkla renksiz olarak tanımlanmasına rağmen kızıl dalga boylarında ışığı hafifçe emmesi nedeniyle tabii bir mavi renge sahiptir.

Doğada su katı, sıvı ve gaz hâllerinde görülür. Kimyasal formülü (H2O) 2 hidrojen ve 1 oksijen atomundan meydana gelir. H+ iyonu içeren bir madde ile (ör. asit) ve OH- iyonu içeren maddenin (ör: baz) verdiği nörtalleşme tepkimesi ile oluşur.

Bilim insanları Dünya'daki hayatın suda başladığını düşünmektedir. Su moleküler yapısı oldukça basit ve bol bulunan bir madde olmasına rağmen belirli koşullarda diğer bileşiklerden oldukça farklı davranışlar sergiler.Örneğin katı (buz) hâldeki su sıvı hâldeki suyun üzerinde yüzer. Dünyadaki hemen hemen tüm diğer bileşiklerde ise katı faz sıvı fazdan yoğundur ve katı fazdaki bileşik batar. Suyun bu özelliğin bazı avantajları vardır. Örneğin soğuk bir bölgede göl yüzeyini kaplayan buz tabakası yalıtıcı görevi görür ve dipteki hayatı korur. Buzun çökmesi durumunda canlılar şiddetli soğuğa maruz kalacağından hayatlarını devam ettirmeleri imkansız hâle gelecektir.

Su yanıcı bir madde değildir. Bu özelliği nedeniyle ateş söndürücü olarak kullanılır. Fakat suyun bileşimindeki Oksijen yakıcı bir gazdır, Hidrojen ise yanıcı bir gazdır. Oksijen ve hidrojen birleşerek söndürücü olan suyu oluşturur.

H2O saf suyu temsil eder, saf suya tabii en yakın örnek yağmur suyudur. Saf su canlılar için içilebilir su değildir, insanlara yararı yoktur. Suyun akışkan olması dışında insanlar ve canlılar için içinde taşıdığı mineraller çok önemlidir. Canlıların içmesi gereken suda mineral olması gerekmektedir. Yağmur suyu yani saf su, yağdıktan sonra toprağa düşünce toprağın yapısındaki mineralleri toplar, yeryüzünde bu yağmur suları bir akarsu oluşturur bu içilebilir bir sudur. Genelde toprak altındaki suları kirleten bina yapılaşmaları, sanayiden, insan hayat alanından vs uzak sağlığa uygun olması için çok yüksek yerlerde, dağlardaki akarsu ya da tabii su kaynağı bulunup buralara su doldurma tesisi yapılır, bu tabii mineralli sular şişelenip marketlerde "tabii kaynak suyu" olarak satılır. Her bölgedeki toprakta mineraller ve oranları farklıdır, bu yüzden suyun faydaları bölgelere göre değişebilir.

Kohezyon ve adezyon
Su, kendi molekülleri arasındaki çekim kuvveti (kohezyon) sayesinde dağılmadan kalabilir. Moleküllerinin dipol (kutuplaşmış) olması nedeniyle su, birçok maddeye yapışabilir ve ıslatma özelliği buradan gelir.

Su aynı zamanda adezyon (farklı iki maddenin molekülleri arasındaki çekim kuvveti) kuvveti yüksek bir maddedir. Hidrojen bağı nedeniyle su molekülleri birbirlerini de çekerler yani su molekülleri arasında kohezyon gücü de çok yüksektir. Suyun kohezyon ve adhezyon yetenekleri, suyun belirli kılcal yapılar içinde kopmadan yükselmesine ve taşınmasına yardımcı olur. Bu da bitkilerin karada hayatlarını sürdürmeleri açısından önem arz eder. Örneğin; civanın dağılmamasıdır.

Suyun sekliğini sağlayan kohezyon maddesi, adezyon kuvveti ile çarpışarak suyu daha sek hâle getirir. Molekülleri sekleşen su, artık daha yumuşak ve saftır. Suyun rengini ve tadını sekliği belirler.

Yüzey gerilimi
Su, molekülleri arasındaki güçlü kohezyon kuvveti nedeniyle oluşan yüksek yüzey gerilimine sahiptir. Bu görülebilir bir etkidir, örneğin, küçük miktardaki su çözünemez bir yüzey üzerine (örn: polietilen) konduğunda, su, diğer madde ile beraber düşene dek kalacaktır.

Bu kuvvetin kaynağı temel olarak su moleküllerini bir arada tutan moleküller arası çekici kuvvetlerdir. Suyun içinde olan moleküller her yönden komşu moleküllerle kuşatıldıkları için, üzerlerine etkiyen toplam kuvvet sıfırdır. Buna karşın, yüzeydeki moleküllerin sadece bir tarafı diğer su molekülleriyle çevrili olduğu için, bunlar içeriye doğru net bir kuvvetle çekilirler. Bu durum yüzeyde bir gerilme oluşturup yüzeyin minimum olmasını sağlar. Hacimleri eşit birçok geometrik şekil içinde yüzey alanı en az olan küredir. Su damlalarının küresel bir şekil alması da yüzey geriliminin en az yüzey oluşturacak şekilde molekülleri hareket ettirmesidir.

Kılcal hareket
Kılcal hareket, suyun çok dar (kılcal) bir boru/kanalda yerçekimi kuvvetine karşı hareketini ifade eder. Bu hareket oluşur, çünkü su boru/kanalın yüzeyine yapışır ve daha sonra boru/kanala yapışan su, kohezyon kuvveti sayesinde üzerinden daha fazla suyun geçmesini sağlar. İşlem, yerçekimi adhezyon kuvvetini yenecek kadar su boru/kanaldan yukarı geçinceye dek tekrarlanır. Bu olayı doğada da görmek mümkündür. Örneğin ağaçların kılcal damarlarında su en yüksek dallara kadar yerçekimine karşı hareket edebilmektedir.Buna aynı zamanda kapiler etki denmektedir.

Erime
1 gram buzu eritmek için 0 °C'de 80 kalori gerekir. Erime ısısının yüksek olması suyun donmasını geciktirir; böylece biyolojik sistemler düşük sıcaklıklara dayanıklı olabilen özelliklerini kazanırlar.

Özgül ısı
Suyun Isınma (özgül) ısısı yüksektir. 1 gr suyun sıcaklığını 1 °C arttırmak için 1 kalori'lik enerji gereklidir. Bu özgül ısı, amonyak dışındaki tüm maddelerinkinden yüksektir. Böylece su sıcaklıklarda fazla artış olmadan daha fazla enerji depolayabilir ve böylece canlı sistemde sıcaklık ve metabolik olaylar daha kararlı olabilmektedir.

Buharlaşma
Suyun gizli buharlaşma ısısı yüksektir. 100 °C'de 1 g suyu 1 g su buharı hâline dönüştürmek için 539 kaloriye ihtiyaç vardır. Gizli buharlaşma ısısının yüksekliği canlı sisteminin izotermal olmasında en önemli katkıya sahiptir. Suyun gizli buharlaşma ısısı, H bağlarından dolayı yüksektir.

Donma
Suyun basit fakat çevre açısından son derece önemli bir özelliği de suyun sıvı hâli üzerinde batmadan yüzebilen, suyun katı hâli olan buzdur. Bu katı faz, (sadece düşük sıcaklıklarda oluşabilen) hidrojen bağları arasındaki geometriden dolayı, sıvı hâldeki su kadar yoğun değildir. Hemen hemen tüm diğer maddeler için, katı form sıvı formdan daha yoğundur. Standart atmosferik basınçtaki taze su, en yoğun hâlini 3,98 °C'de alır ve aşağı hareket eder, daha fazla soğuması hâlinde yoğunluğu azalır ve yukarı doğru yükselir. Bu dönüşüm, derindeki suyun, derinde olmayan sudan daha sıcak kalmasına sebep olur, bu yüzden suyun büyük miktardaki alt bölümü 4 °C civarında sabit kalırken, buz öncelikle yüzeyde oluşmaya başlar ve daha sonra aşağı yayılır. Bu etkiden dolayı, göllerin yüzeyi buz ile kaplanır. Hemen hemen tüm diğer kimyasal maddelerin katı hâlleri, sıvı hâline göre yoğun olduğundan dipten yukarı donmaya başlarlar.

Suyun hacmi, bilinen tüm sıvıların aksine, belirli bir sıcaklığa (+4 °C'ye) düşene kadar azalır, daha sonra tekrar artmaya başlar. Donduğunda ise hacmi sıvı hâle göre daha fazladır. Bu nedenle suyun katı hâli, sıvı hâlinden daha hafiftir. Bu yüzden buz, suyun dibine batmayıp su üstünde yüzer. Suyun bu özelliği hayatın kış aylarında ya da her zaman soğuk olan bölgelerde sudaki hayatın devam etmesine olanak tanır. Deniz, nehir ve göllerin üst kısmı donar, buz üst kısımda kaldığı için su içindeki canlılar hayatlarını sürdürmeye devam edebilirler.

Ölü su nedir? Suyu nasıl kullanmalıyız? ile ilgili etiketler
GÜNÜN VİDEOSU

30 bina ve 114 kişi tahliye edildi... Gaziosmanpaşa’da yaşanan toprak kayması kamerada!

Gaziosmanpaşa'da akşam saatlerinde meydana gelen toprak kayması nedeniyle bölgedeki 30 bina ve 114 kişi tahliye edildi. Toprak kaymasının yaşandığı anlar saniye saniye kameralara yansıdı.