Olsun biz dünya üçüncüsüyüz!

Derya Oruçoğlu

Derya Oruçoğlu

2002'de ulaşılan üçüncülüğün ardından Dünya Kupası'nda finallerde temsil edilemeyen Türk futbolunun konuşulduğu hemen her ortamda altyapıdan dem vurulur. Bu konuda istikrarlı adımlar atmadan Türkiye'nin içinde bulunduğu bocalama atmosferinden kurtulamayacağı konuşulur. Altyapı antrenörlüğü konusunda liyakat sahibi insanlara fırsat tanınmamasından, gençlerin eğitimine bütçe ayırmak yerine transfere milyonlarca euro harcanmasından yakınılır. İşin ilginç yanı bu konuda adım atması gerekenler bile dert yanmaktan öteye geçmez...
Oysa yegane çözüm; bilimsel temellere oturtulmuş, psikolojik faktörlerin de göz önüne alındığı, istikrarlı bir altyapı hamlesidir. Bugün dünya futbolunda söz sahibi olan tüm ülkeler işe buradan başlamıştır. Rusya 2018'de hayal kırıklığı yaşayan Almanya; hatta finallere katılamayan Hollanda ve İtalya'da da geçmişte bu yapılmıştır. Sistemin temel unsurlarına bağlı kalmak kaydıyla güncellemeye gitmek yerine mevcut sermayeden nemalanma kolaycılığına kaçan Almanya, İtalya ve Hollanda, bu anlayışın bedelini de ağır şekilde ödemiştir...

Gelelim 'iyilerin' gelişim sürecine... Rusya 2018'de mutlu sona ulaşan Fransa ile birlikte son 4'e kalan Hırvatistan, Belçika ve İngiltere'ye bir göz atalım... Yakaladıkları çıkış tesadüf mü yoksa planlı ve istikrarlı bir çalışmanın, ısrarla uygulanan politikanın sonucu mu?
Dördüncü İngiltere'den başlayalım... Dünyanın en hızlı futbolunun oynandığı ‘futbolun beşiği’ Birleşik Krallık, milli takım düzeyinde bir türlü istenen başarı gelmeyince ‘kendince’ sorunun kaynağına yönelmeye başladı. Dönemin İngiltere Futbol Federasyonu Başkanı Greg Dyke, 2015'te “Geçen yıl Şampiyonlar Ligi'nde mücadele eden İngiliz oyuncu sayısı 23'tü. İspanyollar 78, Almanlar 55, Brezilyalılar ise 51 futbolcuyla temsil edildi. Dünyanın önde gelen milli takımlarıyla mücadele edebilmek için değişime gitmek zorundayız” açıklamasını yaptı.
Sonrasında İngiliz gençlerin önünü açmak için bir rapor hazırlandı. İngiltere'de oynayan yabancıların çalışma iznine yönelik şartların daha katı hale getirilmesi gerektiğine dikkat çekildi. Profesyonel sözleşme yaşının 18'den 15'e indirilmesi, 25 kişilik kadroda yer verilmesi zorunlu olan İngiltere'de yetişmiş oyuncu sayısının 8'den 12'ye çıkarılması gibi başka bazı şartlar dile getirildi. Öngörülen değişikliklerin 2015-2016 sezonundan başlamak üzere 4 yıl içinde aşamalı olarak hayata geçirilmesi ve 2019-2020'den itibaren tamamen uygulanması hedeflendi. İngiltere'nin bu adımları atmaya hazırlandığı dönemde Türkiye'de ise kulüplere 11 yabancı ile sahaya çıkma özgürlüğü getirildi!..

Üçüncü Belçika'nın öyküsü çok daha ilgi çekici... Bizde ‘gelişim için güçlü altyapı şart’ anlayışı hep söylemde kalsa da Belçikalılar bu anlayışı tam 20 sene önce hayata geçirdi. 'Kırmızı Şeytanlar'ın Fransa 1998'de 3 beraberlikle gruptan çıkamaması üzerine Belçika Futbol Federasyonu düğmeye bastı. Antrenörler Michael Sablon ve Bob Browaeys önderliğinde başlatılan devrim, devletin de desteğiyle hedefe ulaştı. İşe eğitmenden başlandı. Tubize kentinde kurulan futbol merkezinde belirli kriterlere sahip kişilere genç takım antrenörlüğü kursları verildi. Mezun olanlar kulüplere yerleştirildi. Brussels Üniversitesi ile Louvain Üniversitesi de devrimin parçaları haline getirilerek, çocukların gelişimi bilimsel tabana oturtuldu.

8 yaş altı takımlarda puan uygulaması kaldırıldı. 14-18 yaş grubu için ülke genelinde 8 akademi açıldı. Milli Takımımız EURO 2000'in ev sahibi Belçika'yı 2-0 yenerek gruptan çıktığında Belçika'da yer yerinden oynadı. Birçok kesim ‘gelişim süreci’ne teki gösterdi. 'Kırmızı Şeytanlar' EURO 2004, EURO 2008 ve EURO 2012'nin yanı sıra 2006 ve 2010’da Dünya Kupası finallerine katılamadı. Buna rağmen değişim sürecinden ödün verilmedi. 2014'e gelindiğinde Dünya Kupası finallerinde boy gösteren Belçika; Rusya, Cezayir ve Güney Kore ile mücadele ettiği H Grubu'nda 3'te 3 ile yaptı. Son 16'da ABD'yi saf dışı bıraktı. Çeyrek finalde Arjantin'e 1-0 kaybetse de futbolu alkışlandı. Şimdilerde Hazard, de Bruyne, Lukaku, Alderweireld, Vertonghen, Carrasco, Courtais, Benteke, Tielemans gibi oyunculara sahip Belçika, yarı finalde Fransa'ya 1-0 kaybettiği karşılaşma dahil ayakta alkışlanan bir takım haline geldi. Yakın gelecekte de her organizasyonda favoriler arasında anılması gerektiğini gösterdi.

Hırvat futboluna gelince... Yugoslav ekolünün futbolda en yetenekli toplumu olan Hırvatlar, yakın geçmişte bile altyapı konusunda iyi durumda değildi. Aralık 2016'da Hırvatistan'ı ziyaret eden UEFA Başkanı Aleksander Ceferin de buna dikkat çekmişti. 1 Temmuz 2013'te 28'inci üye olarak katıldığı Avrupa Birliği'nin en fakir ülkelerinden biri olan namıdiğer 'Damalılar'ın futbolda yaptığı en büyük devrim, eldeki parayı kötü durumdaki statları yenilemek yerine altyapıda kullanmak oldu. Bu alanda en büyük dayanak ise Dinamo Zagreb'di...
Hırvat yıldızların büyük kısmı Dinamo altyapısında yetişti. Hajduk Split'in de sorumluluk üstlenmesi doğuştan yetenekle kuşanmış Hırvatları önünü iyice açtı. Ve Rusya 2018’de Dünya Kupası finali geldi. İşinin ehli, dünya ile entegre olmuş ve ahlaklı altyapı antrenörlerinin elinde şekillenen Hırvat yıldızlar, Avrupa'nın en önemli takımlarının en önemli oyuncuları arasına girmeyi başardı. Hırvatistan'ın Dünya Kupası kadrosunda yer alan Lovren'in Liverpool, Vrsaljko'nun Atletico Madrid, Modric ve Kovacic'in Real Madrid, Brozovic'in Inter, Mandzukic'in de Juventus'ta forma giyiyor olması da tarihi başarıyı anlamamız konusunda yol gösterici olabilir...

Ve şampiyon... 1984'te Platini önderliğinde Avrupa şampiyonluğuna uzanan, 1998'de de ev sahibi olduğu Dünya Kupası finallerinde en yüksek noktaya ulaşan Fransa, Rusya 2018'de de bu başarısını tekrarladı. Horozlar, aynı zamanda ülke dışında ilk büyük kupasını kazandı.
Fransızların futboldaki gelişimi ile ilgili çok şey söylemek mümkün. Ancak Rusya 2018'deki zaferin altında yatan en önemli etkenlerden biri de bireysel olarak büyük yeteneklere sahip oyunculara takımdaşlık olgusunun küçük yaşta öğretilmesiydi. Ve elbette Clairefontaine... Başkent Paris'e 50 kilometre mesafedeki Clairefontaine, sadece en iyileri eğiten, İngiltere'ye sistem ithal eden dünyanın en önemli futbol akademilerinden biri. Geçmişte Nicolas Anelka, William Gallas, Louis Saha, Thierry Henry gibi oyuncuları dünya futboluna hediye eden Clairefontaine'in son eseri de Kylian Mbappe oldu...

19 yaşında PSG gibi üst düzey bir takımda oynayan Mbappe, biraz uç örnek sayılabilir. Ancak Fransa'nın yıllar önce kurduğu altyapı sistemi sayesinde teknik, fiziki ve psikolojik açıdan üst düzey mücadeleye hazırlanan gençler, PSG'de olmasa da Nice, Toulouse, Montpellier, Lorient, Rennes, Nantes gibi bir tık alttaki kulüplerde rahatça şans buluyor.

1970'lerde donanımlı antrenörler eşliğinde başlatılan ve tüm ülkeyi kapsayan spor atılımının sonucu, 1980'ler ile birlikte hissedilmeye başlandı. Giderek daha etkin hale gelen Fransız ekolü, mevcut anlayışı güncelleyerek sürdürdüğü taktirde gelecekte de her daim konuşulacaktır. Bugün dahi 17-19 yaş arası son derece zengin bir oyuncu havuzuna sahip olan Fransızların Dünya Kupası kadrosunda yer alan Lucas Hernandez (Atletico Madrid-22), Benjamin Pavard (Stuttgart-22), Benjamin Mendy (Manchester City-24), Lucas Digne (Barcelona-25), Presnel Kimbembe (PSG–23), Paul Pogba (Manchester United–25), Corentin Tolisso (Bayern Münih–24), Nabil Fekir (Lyon–25), Thomas Lemar (Atletico Madrid–23), Adrien Robiot (PSG–23), Florian Thauvin (Marsilya–25), Kylian Mbappe (PSG–20), Ousmane Dembele (Barcelona–21) ve Anthony Martial (Manchester United–23) henüz 25 yaşının altında. En az 10 sene daha sahnede olacak bu oyuncuların arasına henüz giremeyen gençler de hesaba katıldığında Horozların durdurmak rakipleri için epey zor olacak... Bilmem anlatabildim mi...

Diğer Yazıları