NATO-Türkçüler bir yandan Lawrence tohumları öbür yandan

Bir süredir Y-CHP başta olmak üzere muhalefet partilerinin KCK/PKK terör örgütünün siyasi ayağı olduğu bilinen HDP, KHK’lılar üzerinden Pensilvanya/FETÖ açılımlarına yönelik sert eleştirilerimiz öne çıktı.

Eleştirilerimizde haklıydık. Bir dönem iktidarın yaptığı benzer açılımların sonuçları ortadayken, iktidar partisi bu açılımlardan vazgeçip, PKK terör ve FETÖ terör ve casusluk örgütleriyle mücadeleye yoğunluk vermişken, muhalefetin bu mücadelede varsa eksik yönleri öne çıkarması gerekirken, Y-CHP ve onun ittifak ortağı olması dolayısıyla İP tam tersine bizi yıkandığımız o kanlı yola tekrar sokmaya çalışıyor. Türkiye bu iki örgütle mücadeleyi sertleştirdiğinden bu yana terör saldırısı yaşamamışken, yeni bir dalga peşinde mi koşuyorlar diye sormadan edemiyor insan.

Ancak ben bugün başka bir tehlikeye dikkat çekmek istiyorum.

İktidarı, özünde ise Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni hedef alabilecek bir tehlikeye…

Beğenelim beğenmeyelim, sevelim sevmeyelim Türkiye’nin genel kabul görmüş gerçeği şu: Recep Tayyip Erdoğan, halen Türkiye’nin en etkili siyasi aktörü. Hatta muhalefetin politikaları, programları ile değil Erdoğan karşıtlığı üzerinden konsolidasyon bile bu gerçeği ortaya koyuyor. (ki sözünü ettiğim muhalefet partilerinin Türkiye’nin sorunlarının çözümünü içeren bir programları bile yok. ABD/AB bizden ne istiyorsa onu savunuyorlar. Örn. “Mavi Vatan agresif dış politika, vazgeçin”, “PYD (terör örgütü) vatanını savunan bir örgüt, komşumuz olsun”, “NATO’ya biat edelim”, “Terörle mücadeleden vazgeçelim”, “S-400 almayalım, savunma sanayiimizi geliştirmeyelim”, “KHK’lıların tümü affedilsin, dolayısıyla örgüt KPSS sorularını çalarak yaptığı sızmayı yeniden yapsın” vs.)

Özetle 2023 seçimlerine ilerken bir tarafta Recep Tayyip Erdoğan, diğer tarafta diğerleri (Aday belli olmadığı için çoğul ifade kullandım) var. Zaten bir adayın henüz belirlenememesi bile “Erdoğan’ı kim yenebilir” tartışması ekseninde ele alınabilir.

Peki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en büyük zaafı ne?

Geçmişin yaşanmışlıkları nedeniyle siyaseten güvendiği/güvenmek istediği bazı kesimler. Bu kesimlerin neredeyse tamamı da dindarlar içinden çıkıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a uzun süredir yapılan tüm operasyonların dindarlar üzerinden yapılması da bunu göstermekte. FETÖ bunun en çarpıcı örneği. “Alnı secdeye değiyor” denilerek hizmet hareketi olarak yorumlanan hareket, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük terör ve işgal saldırısını 15 Temmuz 2016’da doğrudan Türkiye Cumhuriyeti’ne ve onu temsil eden en üst makamda oturan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı yaptı. Bu saldırı öncesinde de Erdoğan’ı kuşatmaya çalıştı. Ama saldırıları yaptığı güce erişene kadar da en zayıf noktası dindarlık olan iktidarı etkilemeyi başarmıştı.

Uyarımız da bu çerçevede…

Maalesef son zamanlarda İstanbul’da bazı dini cemaat yapıların Selefi radikal imamlar tarafından ele geçirildiği yönünde bazı ciddi duyumlar alıyoruz. Bu yapıları yönlendiren şahıslar da Atatürk’ü tekfir etmeyi Atatürk’e laf söylemeyi imanın bir ölçüsü olarak söylüyor. Bu gruplar, Cumhuriyetimizin ilanının 100. yılında yapılacak seçimler öncesinde Atatürk’e, Cumhuriyetin değerlerine saldırdığında faturayı kim ödeyecek sizce? Elbette AK Parti ve Tayyip Erdoğan. Çünkü bu grupların provokatif girişimleri sonrasında FETÖ’nün ve başka yıkıcı yapılanmaların algı operatörleri, Tayyip Erdoğan’ı hedef oturtan kara propagandayı piyasaya sürüyor. Ne de olsa bu kadar sert siyasetin yaşandığı ülkemizde bu kara propagandanın alıcısı çok oluyor. Böylece Tayyip Erdoğan’ı destekleyen Ulusalcı, Milliyetçi insanlarımızın kaygılarına oynanıyor, bu kitleler korkutulmuş oluyor.

Son zamanlarda bu oyun bir üst aşamaya taşındı. Atatürk ve Cumhuriyet hassasiyeti yüksek Türk Milliyetçileri, Ülkücülere yönelik bazı radikal İslamcı Selefi grupların tehditleri, bu yönde bildirileri önümüze düştü. Bu bildirilerin gençlik üzerinden piyasaya sürülmesi provokasyonun boyutunu da göstermesi bakımından çarpıcı.

Güvenlik birimlerimizin bu tehlikeye karşı takipte olduğunu da ekleyelim ve şimdilik bu kadarını yazalım.

Türkiye Atatürkçülük adı altında NATO-türkçülük yapanları da gördü, Milliyetçilik görüntüsünde PKK terör örgütünün siyasi ayağıyla dolaylı da olsa ittifak yapanları da… Ama unutulmasın ki, dindarların da içine dindar görünümlü Gertrude Bell’lerin, Lawrence’lerin yetiştirmelerinin torunları sızmış durumda.

Bu ülkenin insanı hangi düşüncede olursa olsun, vatanını sıkıntıya sokacak adım atmaz. Ama kökü dışarıda olandan her türlü saldırganlık bekleyelim. Örnek: FETÖ.

Radikal Selefi grupların Atatürk ve Türk milliyetçileri ile çatışması kimin işine gelir? Bunu isteyen dış mihraklar kimlerdir? Bu çatışma iktidarı devirmek için yeni bir senaryo hazırlığı değil midir?

Bu soruları yanıtladığınızda, uyarımızın önemini de anlarsınız.

Diğer Yazıları