Müziğin sesini duymayanlar dans edenleri deli sanırlar…

İzzet Çapa

İzzet Çapa

Hayatı hafifletmenin türlü yolları var. Kimi zaman bir kitabın sayfalarında dinlenir ruhun. Kimi gün bir şarkının namelerinde demlenirsin...

Bazı gün yemyeşil ormanlara bakıp, duru oksijenle rahatlarsın. Kimi gün bir martının kanatlarının izinde, denizin iyot kokusuyla nefes alırsın...

Ve fakat öylesine zamanlar da vardır ki ne denizin mavisini, ne de binbir türlü çiçeğin rengini görmez - göremez gözlerin...

Hayat, bir perde çeker zihnine. Seni, sana hapseder. Necip Fazıl’ın ‘Ateşten zehrini tattım bu okun / bir anda kül etti can elmasını / sanki burnum değdi burnuna yokun / kustum öz ağızımdan kafatasımı’ dediği o ıssızlıkta buluverirsin kendini...

İşte böyle zamanlarda, inadına sarılmak lazım içindeki çocuğa...

Yine bir başka büyük yazarın, Borges’in sözleri pusula olmalı böylesi kayboluşlara...

‘Eğer yeniden başlayabilseydim yaşamaya

İkincisinde daha çok hata yapardım

Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım

Neşeli olurdum ilkinde olmadığım kadar

Çok az şeyi ciddiyetle yapardım

Temizlik sorun bile olmazdı asla

Daha çok riske girerdim

Seyahat ederdim daha fazla

Daha çok güneş doğuşu izler

Daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim

Ve görmediğim birçok yere giderdim...’

Şiirlerin, şarkıların peşinden gidince, aslında her şey basitleşiyor.

Nietzsche’nin dediği gibi müziği duymayanlar belki sizi deli zannediyor ama hayat da inadına dans edince, kimi zaman şarkıyı duymasan bile ancak ve sadece öyle güzelleşiyor..

Var mısınız, benimle oynar mısınız?

Diğer Yazıları