Hızla değişen gündem içinde Türkiye-ABD ilişkileri

Prof. Dr. B. Zakir Avşar

Prof. Dr. B. Zakir Avşar

Uzaklardan Türkiye gündemini takip etmeye uğraşıyorum.

CHP’de muhaliflerin imza toplama süreçleri, İYİ Parti’de Meral Akşener’in istifasına kadar giden, sonrasında dönüşüyle yeniden şekillenen olağanüstü kurultay kararı, PKK’nın alçak saldırısında şehit olan anne ve bebeği ve buna kimi solcuların ve HDP’lilerin yapmış oldukları kimliksiz, kişiliksiz açıklamalar derken; gündemi Türkiye-ABD ilişkilerindeki büyük kırılma doldurdu…

CHP’de muhaliflerin tüzük gereği lazım olan imzaya ulaşamadıkları ama yakınlaştıkları anlaşılıyor. Bu da demektir ki, kavga sona ermez, durulma olmaz. Yerel seçimlere kadar bir “es” verilecek olsa bile, akabinde çok şiddetli bir kurultay talebi yine gündeme gelir…

İYİ Parti’deki durum ise nedense bana baştan sona kurgusal geliyor. Sayın Akşener’in elini güçlendirecek ve başlangıçta “gelsin de kim gelirse gelsin” mantığı ile partiye dahil ettikleri ama şimdi sıkıntı vermeye başlayan unsurları ayıklamasına yardımcı olacak bir hamle havası veriyor. Ama olası tasfiyenin Meral Akşener dönsün diye evinin önünde yatıp kalkanları da bir şekilde içereceğini düşünmüyor değilim. Gelişmeleri göreceğiz.

PKK’lı terörist katiller el yapımı patlayıcı ile tuzakladıkları yolda, eşini ziyaretten dönen gencecik bir hanımefendi ve kucağındaki çocuğunu şehit ettiler. Dünyanın neresinde meydana gelirse gelsin insanlığın ayağa kalkması gereken eşi az görülür bir vahşetti bu. Ancak, TBMM’ye CHP’nin oylarıyla giren HDP milletvekilleri ağızlarını açıp, PKK’yı açıkça kınayamadılar…

Bir garip ve muğlak açıklama türü PKK’nın siyasi uzantısının resmi dili ama aynı zamanda Türk solunu da esir almış görünüyor: “Nereden gelirse gelsin…” Sanki, nereden geldiği bilinmeyen bir şiddet, vahşet ve terörist eylem gibi, sade suya tirit açıklamalarla zevahiri kurtarma çalışmaları insanlığın onurunu yaralıyor…

Geçtiğimiz yazımızda belirtmiştik, Rahip Brunson olayı, Türkiye-Amerika ilişkilerini zedelemeye devam ediyor, daha da büyüme istidadı gösterecek gibi. Çünkü, Rahip’in ev hapsine alınmasından itibaren ABD tarafından yapılan açıklamalar adeta adamın tahliyesine engel olmak amacı taşıyor. Son derece gereksiz, anlamsız, iyi ilişkileri zehirlemeye dönük adımlar…

Türk kamuoyunun neredeyse hiç ilgisini çekmeyen bir olay şimdi herkesin bildiği bir önemli, milli hassasiyete dönüştü. Halbuki, gereksiz idi. Ancak, işin içinde başka şeyler var.
Malum, ABD’de kasım ayında Temsilciler Meclisi yenilecek. Ayrıca Senato’da da 100 sandalye değişecek. Hal böyle olunca, iç politikaya da dışardan argüman devşirmek gerekiyor. Brunson konusu böyle bir nitelik kazandı.

Brunson üzerinden Türkiye ABD ile karşı karşıya kaldığı diğer meselelerde de hizaya getirilmeye çalışılıyor. Rusya’dan S 400 füzeleri alımı, Türkiye ve İran ilişkileri, PYD/YPG gibi hususlarda farklı yerlerde bulunan iki ülke ilişkileri bir hayli kırılgan gidiyor. Elbette, bizim açımızdan her meselede Türkiye haklı.

Brunson konusunu yargı açığa çıkarmalı. Hakkındaki iddialar ne kadar doğru, ne kadar değil, yargılama neticesinde durum aydınlanacak. Yapılması gereken yargılamayı hızlandırmak ve konuyu bir karara bağlamak. Uzadıkça ilişkileri bozacak bir hal alıyor.

Trump’ın tweetlerle dünyaya ve ülkesine ayar vermeye çalışması, Amerikan halkında da ciddi bir rahatsızlık doğuruyor. Hemen her konuda “tehdit” dilini tercih ederek yazdığı tweetleri kimsenin ciddiye de aldığı yok. Trump öyle konuşunca adamları da aynı şekilde konuşuyor, davranıyor. Aslında böyle bir tarzın Amerika açısından sürdürülebilirliği de yok gibi.

Trump sadece seçimler nedeniyle böyle davranmıyor; aynı zamanda Rusya’nın 2016 seçimlerindeki manipülasyonu, kendisinin özel hayatı gibi hususlarda da çok sıkıntılı. Buna ek olarak, Meksika sınırındaki duvar inşası, ülkelerine gönderilen yabancılar ve parçalanmış aileler konusu da yine Amerikan kamuoyu tarafından ciddi olarak eleştiriliyor.
Cumhuriyetçilerin Temsilciler Meclisi ve Senato seçimlerinde Trump’ın dili ve üslubu nedeniyle ciddi bir hezimetle karşılaşması ihtimali güçlü.

Kısacası, paniğe kapılmadan, sükunetle bu günleri geride bırakmamız gerekiyor.
Siyaset elbette, mukabil tepkileri koyacaktır; haysiyetli açıklamalar yapacaktır, ancak işlerin de bir şekilde devam etmesi için diplomasi de işleyecek; gidişatın içinden çıkılmaz bir hal almaması için tedbirler geliştirilecektir.

Diplomasi, sorunların çözümünde genel olarak aklıselime doğru yol almamızı temin eder.
İki ülke diplomasisi de güçlüdür. İnanıyorum ki, bu günkü keşmekeşe rağmen, diplomatlarımız ilişkilerimizin tarihi derinliğine yakışır şekilde bir neticeyi istihsal edecektir.

Diğer Yazıları