Herkes gider bir gün

Hüseyin Kaya

Hüseyin Kaya

Bir ağlamakla merhaba diyoruz dünyaya.

Ana rahminden düşerken ağlamayan yoktur.

Nedir ağlatan insanoğlunu birçok şey sorarız ama tam olarak bilgisine sahip değiliz.

Bir başka yaşamın şartları mıdır bizi avazımız çıktığı kadar bağırtan?

Yoksa yaşamlardan geçişte insanoğlu hep ağlar mı?

Yoksa yeni dünya dediğimiz yere düşmek bir kaza mıdır?

Yazmaya başladığımızdan beri denk gelen bayramlarda bayramı anladığımız kadarıyla yazılar yazdık.

Bu sefer büyük bir acı ile bayramdan vazgeçtik yakinen hayatı da anladık biraz da olsa.

Sıla-i rahim önemlidir bunu da yaşlandıkça idrak ediyoruz her halimiz gibi.

Babamız vefat ettiğinden beri anamızın yanında olalım diye bayramlarda bir niyetle hareket ediyoruz koyuluyoruz yola.

Genelde uçakla geldiğimiz memlekete bu sefer aracımızla gelelim dedik ve beklenmedik engellenemez bir kazayla karşılaştık.

Biz Karadenizliler için Samsun'u bu yana geçmek gurbeti azaltmak gibi bir şey heyecanlanırız seviniriz biraz da acele ederiz.

Bu yüzden olabildiğince Samsun'dan bu yana Rize'ye kadar aracı ben kullanmam.

Bu sefer de öyle oldu olabildiğince dikkatli seyrederken ve artık baba ocağında saydığımızda kendimizi gecenin on birinde yakaladı kader bizi bisikletli iki genç fark etmedikleri bir şekilde aracımızla çarpışmak zorunda kaldılar.

Kaza anında yaşadıklarımız bir ömür boyu unutulur gibi değil.

Secdeye bütün teslimiyetiyle kapanmış gibi iki genç hemşehrimiz.

"Azıcık dikkatli olsalardı" diyorsun. "Kaskları olsa kurtulurlardı" diyorsun. "Ortam çok karanlık biraz ışıklandırma olsaymış" diyorsun. "Trafik ışıkları fasılalı hale getirilmeseydi" diyorsun. "Bisiklette iki kişi olmasaydı" diyorsun. "Diğer taraftan sen olabildiğince kurallara uygunum" diyorsun. Diyorsun da diyorsun.

Sonuç: Olacak oluyor ve engelleyemiyorsun.

Genelde kemer bağlamayan oğlum nasılsa kemerini bağlamış ölümden kurtuluyor bu sayede.

Ölüm geleceği zaman sanki dönüştürür halleri.

Bilmezsin ama hissedersin gidişin bir teslimiyete dönüşür sanki.

Yaşam sana ait sebeplerin birleşmesinden senin müdahale edemeyeceğin bir sonucu çıkartır karşına. Yeni sebepler için seni imtihan eder ve bir başka büyük sonuç hazırlanır kader aleminde.

Hayat bir sınamadır oysa herkesin ağlayarak doğduğu bu arz üzerinde birlerini ağlatarak gideceğimiz bir mekan yani.

Kimsenin engel olamayacağı ve mutlaka gideceği durağın adıdır Dünya.

Bu duygularla üç gün geçti biz bayramda burada kaldık kurban. Daha çekeceğimiz var.

Hayatının başında tertemiz çekmeden çile şimdi cennette üryan kocaman bir ömür.

ACIYI ALIR ALLAH!
Doğrusu kaza olmasaydı Arakan'daki insanlık zulmünü yazacaktım ve kısa bir kurban ve anlamı ile irtibatlandıracaktım.

Bir gün önce Arakanlı çocukların parmaklarına ve özellikle kaval kemiklerine acımazsızca ve sürekli vuran zalimlerin kısa videosunu izlemiştim. Bu görüntüyü izleyin ve intikam sahibi olun. Ya Muntakım sıfatından üzerinize düşeni alınız.

Öyle ısrarla küçük parmaklara vuruyorlar ki siz sanki kendi parmaklarınız kırılıyormuş gibi hissediyorsunuz. Dayanılmaz bir duygu kaplıyor her bir tarafınızı. Utanıyorsunuz insan olmaktan.

Yaşamak sadece bu yavruların intikamı oluyor gözlerinizde.

Lakin çocukların esrarengiz bir tavrı var. Bağırmıyorlar debelenmiyorlar. Kıpırdamıyorlar.

Sanki o imanlı teslim olmuş halleri onları acıdan azad etmiş. Sanki onurlu bir direnişe dönüşmüş acıları. Kırılan kaval kemikleri üzerine bir medeniyet inşa ediyorlar. Acıdan kuralları olan bir medeniyet.

Selam duruyorum ey çocuk görünümlü büyük ruhlar. Sizin sahibiniz olamadık. Lakin sizin duruşunuzdan biz yeniden bir anlam sahiplenebilir miyiz bilmiyorum?

O zalimlerin başına barış ödülü veren iğrenç dünya. Size verilmiş kısa bir mühlet daha olabilir.

Ama bu gözlerinizin şaşkına düşeceği zamanın gelmeyeceği ihtişamlı azabın alınlarınızdan sizi yakalamayacağını mı sanırsınız?

Zalimin durulduğu zulmün sürüldüğü bayramlar dileğiyle.

Diğer Yazıları