Her şey bir geriye sayımdır

İlk işe girdiğim gün, o işten emekli olacağım günlerin de geri sayımı başlamıştı.

Okula başlayınca mezuniyete geri sayımın başladığı gibi.

Doğduğumuz gün, öleceğimiz güne geri sayım başlamıştır.

Ramazan ayının ilk günü, bayrama geri sayımın başladığı gündür.

Corona virüs geldiğinden bu yana, gitmesine geri sayıyoruz.

23 Nisan’ın 100. Yılı kutlamaları için bu köşede 30 Haziran’dan bu yana, her hafta yedi eksilterek geriye saydım.

Bitti.

İlk 23 Nisan’ımı hiç unutmam. Maviydi.

Ne açık, ne koyu gerçek mavi.

“Mavi düşün” deseniz, düşündüğüm o mavi.

Daha ilkokula başlamamıştım.

Babam öğretmen olduğu için 23 Nisan kutlamalarına götürecekti.

Annem diktiği üzeri beyaz çiçekli, mavi elbisemi ilk kez giydirmişti.

Tüm ömrümde giydiğim en güzel elbisedir halâ.

Kutlamaların yapıldığı salonda, sıralar birleştirilerek yapılan platformun etrafında yerimizi aldık.

Bir kaç dakika geçti.

Öğretmenler, babamın kulağına bir şeyler fısıldadılar.

Sonra beni elimden tutup kenara götürdüler ve birkaç dakika içerisinde bir şarkıyı ezberlememi istediler.

Onlar söyledi, ben tekrar ettim:

“Hep mavidir elbiselerim, ben bu rengi pek çok severim.”

Bir ront şarkısı.

Mavi rengi oynayan çocuk hastalanmıştı, benim de üzerimdeki elbisenin rengi maviydi!

Sıramız geldi. Kalbimin o gün yerinden çıkacak gibi atışı, bugün gibi aklımda.

Hepimiz oturuyor, sırası gelen renk eteklerini tutup şarkısını söyleyerek etrafımızda dans ediyor.

Birden arkamdan birileri beni dürtmeye başladı.

Meğer sıram gelmiş. Hiç prova yapmadığım için nereden bileyim!

Fırladım ayağa, dans etmeye başladım:

“Hep mavidir elbiselerim...”

Mavim o mavi, 23 Nisan heyecanım da o 23 Nisan heyecanım oldu hep.

Her 23 Nisan’da çocuklara imrenmem ondandır.

100. yılda yetişkinlerin de içlerindeki çocukları serbest bırakacakları bir festival olsun diye 10 aydır geriye saydım.

Toplumun her kesimiyle, “bu ülke bizim” diyen herkesle birlikte kutlayalım diye.

Geldiğimiz nokta, balkondan İstiklâl Marşı okumak.

Halâ çocuksu sevinçlerden yanayım. Balkonlar balonlarla süslensin, “Bugün 23 Nisan neşe doluyor insan” şarkısı sokaklara dolsun istiyorum.

23 Nisan kutlu olsun.

YAMUK ÜLKELER

Kendi ülkendeki insanların sağlıklı yaşamalarını garantiye alacak bütçe ayırmak yerine, 10 bin kilometre uzaktaki ülkelerde askeri yığınak yapmaya bütçe ayırırsan, yamulursun ABD gibi.

Yaşlılarını koyduğun bakımevlerinde onları ölüme terk edip dünyaya insanlık dersi vermeye kalkarsan, yamulursun Belçika gibi.

“AH EVLADIM BEN SİZE DEDİM” RUH HALİ

Herkes “Şu 2019 gitsin de gelmesin”, “Nerede kaldın 2020” türü cümleler kurarken 2019’un son günlerinde.

30 Aralık’ta “Sen dilek falan dileme” başlıklı yeni yıl yazısında, bu yazarınız aynen şöyle yazmış:

“Sen boşu boşuna dilek falan dileyerek zaman kaybetme. Öğrendiklerini hayata geçir yeter.”

ÇOCUĞA İŞ YAPTIRMANIN YOLU

Telefonda bir arkadaşım sızlanıyordu, “Canıma yetti, ne dersem tersini yapıyor çocuklar.”

Halbuki çocuklar söyleneni yapmazlar, gördüklerini yaparlar.

“Çocuğum kitap oku” demektense elinize bir kitap alıp “Biraz kitap okuyalım” diyerek okumaya başlarsanız, bir süre sonra onun da okuduğunu görürsünüz.

“Çocuğum puzzle yapmaktan sıkılıyor” demektense, göreceği bir yerde puzzle yapmaya başlarsanız, önce düz kenarlar, sonra benzer renkleri ayırmalar vs. onun da size yardım etmeye başladığını görürsünüz.

“Çocuğum online müze gez” demek yerine, kendiniz bir müze sayfası açıp şaşkınlıkla izliyor gibi yapsanız, bir süre sonra onun da kafasını ekrana uzattığını görürsünüz.

Amir olma, örnek ol.

BENCE

Bir, corona günlerinde kendimiz, çevremiz, mutfağımız hakkında çok şey öğrendik.

İki, şovmenlik için ne yapacağını şaşıran Mehmet Öz “Okullar açılsın, yüzde 2-3 ölüm ne ki” demiş.

İşi insanları yaşatmak olan bu doktora güvensizlikten Hürriyet’in haberi yok ki halâ köşe yazdırıyorlar.

Üç, aşı bulmak için laboratuvara kapanıp, var olan bir ilaç ismiyle ortaya çıkma işinde olsa olsa ilaç firmasının parmağı vardır.

Dört, Ekrem İmamoğlu’na soruşturma açılmasını isteyenler, onun değirmenine su taşımak isteyenler olabilir ancak.

Beş, valilikler denetimlerde buldukları sağlığımızı istismar eden firmaların isimlerini açıklamalı. Ki kimse oralardan alışveriş yapmasın.

Altı, RTÜK tv kanallarına ceza vermek yerine onlarla iletişim kurmaya daha fazla çaba harcamalı.

Yedi, cinayetin işlendiği yere çiçek bırakılması çok saçma. Bana, cinayet yerini güzelleştirme çabası gibi geliyor.

Sekiz, psikologlar fırınlar durmadan çalıştığı halde, insanların neden evlerinde harıl harıl ekmek yapmaya başladığını bilimsel olarak ortaya koymalı.

Dokuz, trafikte daha dikkatli olunsa iyi olur. Yapılan araştırmalara göre, trafik tenha diye hız yapmak ve boş bulunmak kaza oranlarını artmış.

On, Ebru Şallı’nın evladını kaybetmesi sözün bittiği yerdir ve acıya saygıyla susmayı unuttuk.

Onbir, başsağlığı sosyal medyadan dilenmez. Gidersin, gidemiyorsan ararsın. Başsağlığı dileği vitrinde kullanılabilecek en son dilektir.

Oniki, Kenan Doğulu’nun “Bizimdir” şarkısı berbat. Klipteki ünlüleri çıkarırsak geriye bir şey kalmıyor. Sertab’ın yıllar önce yaptığı “Bir çaresi bulunur” nerede, bu nerede.

SPORDA BENCE

Bir, corana virüsün güzel etkileri de var. Egosu şişik insanların egolarını patlatıveriyor.

Bakın Fatih Terim’e, bir ego balonu gibi dolaşan adam “Benim egom, onun egosu yok artık. Ben değişeceğim. Değişmezsek mutlu olamayız” dedi.

İki, madem piyasa ve fiyatlar dibi buluyor. Futbol da eski masum günlerine dönebilir, “mahalle futbolu” naifliğinde bir lig oluşturulabilir.

Üç, her yer dezenfekte edilirken spor federasyonları da kirli ilişkilerden temizlenebilir.

REKLAM BAROMETREM

Ortamı fırsata çevirmek isteyen reklamlarda patlama var.

Acele iş, kiminde iyi kiminde kötü sonuç vermiş.

İşte “iyiler” liginde ilk üç;

10 puan: LC Waikiki’nin “iyi giyinmek herkesin hakkı dedik, şimdi iyi olmak herkesin hakkı diyoruz” mesajlı reklamı.

9 puan: Koç Holding’in “iyileşeceğiz” konulu reklamları.

8 puan: Dimes’in “Hayata başka bak, umudun vitamin olsun” reklamı.

İşte “kötüler” liginin ilk üçü;

Sıfır puan: Evkur’un “Sözleşmelerinizi kapınızda yapıyoruz” mesajlı fırsatçılık kokan kötü vurgulu reklamı.

1 puan: Peros’un arabesk ağdalı ne dediği belli olmayan reklamı.

2 puan: Ülker’in kendisi odaklı “Bu ülkenin Ülker’iyiz” gibi hiçbir şey söylemeyen reklamı.

AKLIMDA KALAN

Ekranlarda ölüm rakamları sıralaması: Her gün döviz kuru gibi virüsten ölenleri sıralamak, insanları virüse karşı daha duyarlı yapmaz tam tersine virüsten ölümleri doğallaştırır. Sıradanlaştırır. Daha kötüsü gerçekle birey arasına mesafe koyar, yabancılaştırır. Uzun hikâye.

Diğer Yazıları