HDP, PKK/KCK'dan talimatları nasıl alıyor?

Günlerdir, günümüzün Kürdistan Teali Cemiyeti olan HDP’yi tartışıyoruz.

Kürdistan Teali Cemiyeti, büyük lider Mustafa Kemal Atatürk’ün 15. Kolordu Kumandanı Kazım Karabekir Paşa’ya yazdığı “kapatma talimatı”nı bildiren 16 Haziran 1919 tarihli kişiye özel istihbarat notunda ifade ettiği üzere “İngilizlerin teşvikiyle İngiliz himayesinde bir Kürdistan kurulması”nı amaçlayan bir yapılanmaydı. Kuvayi Milliye tarafından kapatıldı, o zihniyet ezildi. Olması gereken buydu.

İşte onun devamı olan HDP de, aynen Kürdistan Teali Cemiyeti gibi PKK terör örgütüyle beraber emperyalistlerin teşvikiyle emperyalistlerin himayesinde bölünme senaryolarının en önemli aktörü.

Bu aktörü terör örgütü ciddi bir şekilde eziliyorken, kendileri de iyice sıkışmışken gündeme getirip başımıza yeniden musallat eden de Atatürk’ün partisinin değiştirip önüne “Yeni” ifadesini koyan Kemal Kılıçdaroğlu oldu. Gerekçe ne: Eee ekonomi kötü, yanlışlıklar var, bu nedenle iktidara gelmeliyiz.

Böyle gerekçe mi olur?

Olmaz.

Ama öyle bir kitle var ki, iktidarın 2023 seçimlerinde yenilmesi için gerekirse Selahattin Demirtaş’ı bile başımıza Cumhurbaşkanı yapacaklar. Demirtaş kim? Atatürk’ün ezdiği zihniyetin bugünkü temsilcisi. Atatürk o zihniyetle geçici olarak bile olsa taktik işbirliğini asla düşünmemiştir. Stratejisi, Kürtleri mücadeleye katmak, Kürtleri kışkırtan, bölünmeye teşvik edenleri de ezmek olmuştur. Her adımında bunu görüyoruz.

Özetle, Y-CHP yönetimi sayesinde HDP yeniden kafasını kaldırıp meydan okumalara başladı. Nasıl yapıyor peki? Taleplerini sıralıyor. Taleplerin temeli ne:

- “Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi” cilasıyla hendeklere gömdüğümüz özerklik hayali

- Yerel yönetimlerin güçlendirilmesiyle paralel yerel kaynakların gelirlerinin kontrolünü ele geçirmek,

- Bir milletin en önemli birlik araçlarından dil birliğini bozacak ana dilde eğitim talebi.

Bu talepler orta vadede talepler. Bir üst bir de alt talepleri var.

Örneğin üst talepleri şöyle sıralayabiliriz:

- Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi adı altında özerklik kazanmaları durumunda, Türkiye’yi federasyondan konfederasyona dönüştürmek. Bu talimat doğrudan doğruya Öcalan tarafından Çözüm Süreci’nde HDP’lilere söylenmiştir. 4 ülkenin sınırlarının gevşetilerek konfederatif bir yapıya kavuşturulması.

- PKK’lı teröristleri (kendi ifadeleriyle) “öz savunma güçleri” adı altında yerel güvenlik gücünü oluşturacak.

- Mali kaynakların kontrolüyle güçlenmiş yapı, konfederasyon parçasının da maliyesini oluşturacaktır.

- Ana dilde eğitim ile eğitim ve sonrasındaki iş yaşamının dil birliği altyapısı da sağlanmış olacak.

Böylece parçalanma hedefi gerçekleştiğinde en önemli altyapı olan siyasi, askeri, ekonomik, kültürel altyapı oluşturulacak.

Bir de bunların en alt talepleri var. Bu talepleri ağırlıklı olarak orta vadeli hedeflere gidecek yolda örgütlenmeyi güçlendirme amaçlı olarak görebiliriz. Bu talepleri HDP’nin 11 maddelik beyannamesinde görebiliyoruz. Örneğin;

- “Demokratik müzakere” denilerek terör örgütünün ve örgütün elebaşının muhatap alınıp, devletle masaya oturması hedeflenir.

- Yine “Siyasi davalar” denilerek PKK ile bağı ortaya konan HDP’lilerin yanı sıra PKK’lı teröristlerin de siyasi olarak yargılandığı yönünde algı yönetimi yaparlar.

- Bir de “tecrit” ifadesi kullanılarak teröristbaşı Öcalan’ın avukatlarıyla görüştürülmesini isterler.

- Kayyumlara karşı çıkarak, tekrardan örgüte destek verebilecekleri bir güç olan Belediyelerin kontrolünü tekrar kazanmak da bir hedeftir.

Bunlar kazanılacak mevzilerdir. Kazandıklarında, önceki satırlarda yazdığı ileri hamleleri yapmaya çalışırlar. Yani sırayla giderler. Eylemliliklerinde ve söylemlerinde Kandil Dağı’ndaki PKK/KCK terör yapılanması/örgütlenmesi ile son derece koordinelidirler. Bu koordinasyon, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bilgilerini paylaştığı mektuplarla talimat gibi yöntemlerle sağlanır. Yani Kandil emreder, HDP genel merkezi de bu çerçevede harekete geçer.

Bazen de mektuplaşmaya gerek olmaz. Şu şekilde yöntem de izlenir:

- Kandil’deki elebaşları toplanır ve bazı kararlar alır.

- Bu kararlar örgütün yayın organları üzerinden duyurulur.

- Alınan kararlar bir süre sonra HDP’nin söylem ve eylemlerine yansımaya başlar.

O zaman anlarız ki, HDP Kandil’in satır aralarındaki talimatları almış ve uygulamaya başlamıştır.

Güncel bir örnekle açıklayacak olursak…

Başında Cemil Bayık ve Bese Hozat isimli elebaşlarının olduğu Kandil merkezli KCK terör yapılanmasının elebaşı kadrosu, 7 Ekim’de bir açıklama yaparak teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla görüştürülmemesini tecrit olarak niteleyerek bundan sonra siyasi alanda bu çerçevede mücadele yürütülmesinin talimatını verdi. Aslında bu anlamda çok önceden söylemler geliştirmişlerdi ancak 7 Ekim’deki açıklamada bu çerçevede tüm kadroların harekete geçmesi şu sözlerle söylendi:

“…başta Kürt gençleri ve kadınları olmak üzere, Kürdistan’ın tüm parçalarında ve yurt dışında yaşayan Yurtsever Halkımızı ve Değerli Dostlarını; mutlak tecridi kırmanın ve komployu yenilgiye uğratmanın kararlılığıyla, Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü sağlayıncaya kadar, ‘Dem dema Azadiyê ye’ sloganı etrafında mücadeleyi yükseltmeye, örgütlülüğünü büyütmeye, iradesini güçlendirmeye, direniş ve eylemselliğini süreklileştirmeye çağırıyoruz.”

Aynı tarihte PKK terör örgütünün elebaşı kadrosu da tabanına ve destekçilerine benzer bir çağrı yaptı:

“… tüm partili yoldaşları, yurtsever halkımızı ve demokratik dostlarımızı komplo gerçeği karşısında kendini yenileyerek 24’üncü yılda Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü için mücadeleyi her alanda çok daha etkili bir biçimde geliştirmeye, komployu yenip özgürlüğü kazanmaya çağırıyoruz!"

Bu talimatların verilmesinin ardından HDP ile DBP, DTK ve HDK isimli diğer siyasi ayakların yöneticileri, KCK ve PKK elebaşlarının açıklamaları ile aynı çerçevede beyanatlar vermeye başladı. Bazı HDP, HDK, DTK, DBP yöneticilerinin ve yönetimlerinin 9 Ekim’den sonraki açıklamalarını alt alta sıralayalım:

- Muhataplık meselesinden önce Kürt sorununa yaklaşımın turnusol kağıdı olan “Milli İmralı politikalarının” lağvedilmesi, Öcalan üzerindeki tecrit ve işkencenin son bulması, Kürt barışının asgari koşuludur. (HDP MYK Üyesi Av. Cengiz Çiçek-9 Ekim 2021)

- Hem kendi hukukunu, hem de uluslararası hukuku yok sayarak bugün İmralı’da Sayın Öcalan’a karşı yürütülen bu ağırlaştırılmış tecrit ve ablukayı kırmak, Türkiye halklarını kuşatan faşizm zincirini de kıracaktır. (HDP Merkez Yönetim Kurulu açıklaması – 9 Ekim 2021)

- Sayın Öcalan üzerindeki tecrit koşullarının ağırlaştırıldığı zamanlarda Kürdistan, Türkiye ve Ortadoğu’da paralel olarak savaş koşulları da derinleşiyor. O yüzden de Sayın Öcalan’ın şartlarının düzeltilmesini talep ediyoruz. (HDP Mardin sözde Eşbaşkanı Salih Kuday – 15 Ekim 2021)

- İmralı'daki Öcalan üzerinde bir tecrit var. 22 yıldır avukatlarıyla görüştürülmüyor. Bu tecrit sadece İmralı'da değil, her cezaevinde var. (HDP Şırnak Milletvekili Nuran İmir – 16 Ekim 2021)

- Yürütülen bütün kirli politikaların nedeni tecrittir. İmralı’dan Abdullah Öcalan’ın sesi yükseldiğinde demokrasi gelişecek. (DBP sözde Eşbaşkanı Saliha Aydeniz – 16 Ekim 2021)

- 9 Ekim 1998 uluslararası komplosundan bugüne kadar Sayın Öcalan’ın İmralı cezaevindeki tecrit koşulları devam etmektedir. Ortadoğu halklarının özgürlük ve siyasi talepleri bu tecrit durumuyla bastırılmaya çalışılmaktadır. Mücadelemizin en önemli ayaklarından biri de bu tecridi kırmak ve tüm halkların özgür ve bir arada yaşamın temel garantisi olan Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünü sağlamak olmalıdır. (DTK Sağlık Meclisi – 23 Ekim 2021)

- Türkiye’deki adaletsizliğini en somut şeklini İmralı’da 23 yıldır tecrit koşullarında tutulan Sayın Abdullah Öcalan’a yönelik uygulamalarda görüyoruz. (…) Türkiye’ye demokrasi getirme iddiasında olan herkes ilk önce bu uygulamalara dur diyebilmelidir. (HDP Sözcüsü Ebru Günay – 28 Ekim 2021)

- Bugün sadece Kürtler değil Türkiye’nin tüm halkları da tecrit altında. Kimse hiçbir sorunu dile dahi getiremiyor. Bunun adı tecrittir. Zulmün en büyüğü bugün İmralı Cezaevi’nde sürüyor. (DTK sözde Eşbaşkanı Berdan Öztürk – 29 Ekim 2021)

- 20 yılı aşkındır İmralı’da süren bir tecrit var. Son 7 aydır hiçbir avukat, aile, vasi görüşmesi, telefon ve mektup işlemi gerçekleşmiyor. 20 yılı geçen tecrit işkencesi bugün bütün cezaevlerine yayılmış durumda. Biz tecridin bir insanlık suçu olduğunu her yerde söyledik, ve bugün bütün ülkeye yayıldı. Bu tecrit Abdullah Öcalan’ın barıştaki rol ve misyonunun ne kadar önemli olduğunu, Öcalan’dan gelecek bir çözümün önü kesilsin diye yapılan bir işkencedir. (HDP sözde Eşbaşkanı Pervin Buldan – 1 Kasım 2021)

Bunlar en çarpıcıları. İHD gibi bazı yapılar da aynı şekilde söylemlerini geliştirmiş ve söylem adeta bir örgüt kampanyasına dönüşmüştür. Yani talimat alınmış ve harekete geçilmiştir.

Yıllardır örgütü tanıdığımız için bu söylemleri gayet iyi biliyoruz. Kandil’de karar alınır, bu karar talimat olarak siyasi ayağa gizli mektuplaşmalar/görüşmelerin yanı sıra açık kaynaklar üzerinden iletilir ve kampanya genişletilir.

Zaten HDP de bunu hiçbir zaman reddetmedi. Türkiye’nin sorunu onları meşru gören zihniyette.

Diğer Yazıları