HDP bir siyasi parti değildir - 2

Gerek son kitabım “Gladyo-Operasyon Türkiye”nin çıkmasının getirdiği yoğunluk gerekse de M5 Dergisi koşturmacası dolayısıyla “HDP Bir Siyasi Parti” değil yazı dizimin ilk bölümünü yazdıktan sonra bir ara vermiştim. Bugün itibariyle bu yazılarıma yeniden döndüm.

Çünkü gündemde öyle saçma sapan, hatta yer yer terör örgütünü memnun etmeye varacak kadar varan gaflet, delalet ve hatta hıyanet sözleri duyuyoruz ki.

Her zaman söylerim: Muhalif olmak onurlu bir duruştur. Eksikleri, hataları tespit edip bunu cesurca söyledikleri için muhalifler onurludur. Toplumun gözünde de değerlidir. Örneğin benim de her zaman örnek almaya çalıştığım Kalpaksız Kuvvacı Uğur Mumcu yaşadığı dönemde, katillerinin ve destekçilerinin haricinde mücadele ettiği partilerin, iktidarların tabanında dahi saygı ile karşılanırdı. Önemi, şehit edilmesinden sonra daha da iyi anlaşıldı ve bugün (fikirlerine katılsın, katılmasın) Türk insanının büyük çoğunluğu Uğur Mumcu’yu rahmetle, minnetle ve özlemle anıyor. Çünkü inandıklarını yazıyordu ve gerçekleri aktarıyordu.

Yine, bugün suikastının 42. yıl dönümü olan basın şehidi Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi de öyleydi. İnandığını ve gerçekleri yazardı. Bu nedenle kendisini de hedef alan Gladyo aparatları tarafından şehit edilen ve farklı görüşte olduğu MHP’li Bakan Gün Sazak’ın mücadelesine destek veriyordu. Muhalif olmak her şeye değil, haklı olduğun konularda karşı duruşu gerektirirdi. İpekçi de, Sazak’ın haklı mücadelesine karşı çıkmıyor, destek veriyordu. Mumcu, İpekçi ve Sazak’ı rahmet ve minnetle anıyorum.

Günümüzde ise bazı muhalif olduklarını ileri süren, ancak gerektiğinde PKK/PYD terör örgütü yandaşlığına kadar varan muhaliflik dışı bir çizgi görüyoruz. Evet bunun adı muhaliflik değil. Ortada aktardığımız gibi Mustafa Kemal Atatürk’ün o büyük nutkundaki “Gaflet, delalet ve hatta hıyanet” tanımını içeren bir durum var.

İsim vererek söyleyeceğim: Örneğin Can Ataklı isimle zat (artık gözümde pul kadar değeri olmadığı için ne gazeteci ne de muhalif olarak tanımlayacağım bu zatı), çok sayıda şehidimizin sorumlusu bir terör örgütü için şu ifadeleri kullanabilmektedir: “PYD'ye AK Parti'den başka terörist diyen yok. AK Parti'nin ‘terörist’ dediğine ‘terörist’ deme mecburiyetimiz yok. Ben bilmiyorum. PYD terörist mi değil mi elimde belge yok. Ne yaptı, buraya mı saldırdı, adam mı öldürdü, bomba mı patlattı? Bilmiyorum yani. Belli ki AK Parti hükümeti bunu biliyor ve terörist diyor. Ama dünyada PYD'ye terörist diyen başka hiç kimse yok.”

Bazen Nihat Genç ağabey gibi olmayı bu yüzden arzuluyorum. Onun dilinin kemiği yok ya, ben de istiyorum böyle olmayı ve bu açıklamayı okuduktan sonra ağzıma geleni saymak istiyorum. Ama haddim değil. Nihat ağabey gibi olmak için 40 fırın ekmek yememiz gerekiyor. Bu sözde terör örgütünü ve teröristleri aklama meraklısı bu zatı Nihat Genç ağabeye havale ediyorum. Eminim o gerekeni söyleyecektir.

Ama öyle bir döneme girdik ki, bu açıklamalar ve provokasyonlar üzerinden toplum geriliyor. Daha doğrusu gerilmesi ve bir kaosa sürüklenmesi amaçlanıyor. Amaç coğrafyamızı yeniden şekillendirmek. Can Ataklı gibiler de geçmişin Kurtuluş Savaşı ve Kuvayi Milliye düşmanı kalemi olan Ali Kemal ve muadilleri gibi, Türkiye’ye, Türk milletine, Türk bağımsızlığına savaş açmış, aynen Damat Feritlerin, Ali Kemallerin Amerikan, İngiliz mandası sevdası gibi ülkemizi ABD, AB mandası yapmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Zaten ülke ve toplum olarak en büyük sorunumuz, bizden görünüp aslında bizden olmayanların varlığı. Bu her alan ve grup açısından geçerli.

Bu zevat özellikle Joe Biden seçildikten sonra iyice hareketlendiler. Şu an açıkça mütareke basını işlevi görüyorlar. İşte yazı dizimi bu çerçevede okumanız gerekiyor. Çünkü ilk yazımda da hatırlattığım Kürdistan Teali Cemiyeti denen ve Kurtuluş Savaşımızın büyük Komutanı, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk liderliğindeki Kuvayi Milliye güçlerince çok sert bir mücadele yürütülen bölücü yapılanma da benzer şekilde yeni bir paylaşım döneminde ortaya çıkmıştı. Aynen bugünkü HDP’nin ilk çıkış partisi olan HEP’in ortaya çıktığı dönem gibi…

Halkın Emek Partisi (HEP)’nin kuruluşu, 7 Haziran 1990 tarihinde ilan edildi. HEP’in kuruluşunda, 1989 yılında Paris’te Kürt Enstitüsü tarafından düzenlenen "Kürtler: İnsan Hakları ve Kültürel Kimlik" adlı konferansa katılan ve Erdal İnönü liderliğindeki Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) milletvekilleri olan Ahmet Türk, Mahmut Alınak, Adnan Ekmen, Mehmet Ali Eren, Salih Sümer, İsmail Hakkı Önal ve Kenan Sönmez’in tüm kamuoyu ve SHP içinden büyük tepki çekmesinin ve partiden ihraç edilmesinin ciddi bir etkisi olduğu söylenir. Yani bu duruma tepki olarak siyasal bir duruş olarak yansıtılır. Oysa kazın ayağı öyle değil. Bu siyasal oluşumun geçmişi, PKK terör örgütünün cephe örgütlenmesi ERNK’yı kurmasına uzanır. Çünkü örgüt silahlı propaganda eylemlerine başlamış ve başta reddettiği legal ve siyasal alanda zemin kazanmak ve devleti hedef bölgede etkisizleştirmek için bir cephe örgütlenmesine ihtiyaç duymuştur. ERNK (Eniya Rızgariya Netawiya Kürdistan-Kürdistan Ulusal Kurtuluş Cephesi) isimli terör örgütlenmesi de 21 Mart 1985 tarihinde kurulmuştur. Bu cephe örgütlenmesinin görevi, legal ve illegal çalışmaları örgütlemektir. Bu terör örgütlenmesinin teorik anlamda ilke ve hedefleri örgüt elebaşı Abdullah Öcalan’ın 1982’de yazdığı “Kürdistan Ulusal Kurtuluş Problemi ve Çözüm Yolları” isimli metinde şöyle sıralanmaktadır:

- Güvenlik güçlerinin bölgedeki faaliyetlerine son verilmesi,

- Devletin tüm sivil yönetim kurumlarının tasfiye edilmesi,

- Devlete ait tüm ekonomik kurumlara el konulması,

- Devletin tüm eğitim kurumlarının tasfiye edilerek, Kürt dili ve kültürünün geliştirilmesi.

- Büyük tüccar ve toprak ağalarının malvarlıklarına el konularak kamulaştırılması,

Sözde halk iktidarının inşası için;

- Ulusal Meclis ve halk hükümetinin kurulması,

- Bağımsız bir ekonominin örgütlenmesi,

- Ulusal dil, eğitim ve kültür kurumlarının geliştirilmesi,

- Bir yargı sisteminin geliştirilmesi,

- İnsan haklarının güvence altına alınması,

- Milli azınlıklara özgürce gelişebilecek bir ortak sağlanması.

Özetle terör örgütü PKK, kendisini silahlandıran güçlerin desteğiyle bir taraftan silahlı örgütlenmesini tamamlarken, diğer yandan 1980’lerle hareketlenen Ortadoğu coğrafyasında, Türkiye’yi de parçalayacak planın siyasi veya daha terminolojik ifadeyle legal ve illegal ayaklarını oluşturmak için ERNK’yı kurdu. ERNK terör yapılanması bir taraftan Avrupa’da farklı örgütlenmelerle iletişim dahil olmak üzere bölücü faaliyetler yürütürken, yurt içinde de çeşitli örgütlenmelerin kurulması veya kurulu bulunanların desteklenmesi çalışmalarını sürdürdü. Yurt içi faaliyet alanlarından biri de siyasi zemindi. İşte Halkın Emek Partisi, Ortadoğu’daki kaos, gerilim, yeniden paylaşım döneminin arifesinde, örgütün ve arkasındaki güçlerin bu planlaması çerçevesinde oluşturuldu.

Devam edeceğiz…

Diğer Yazıları