Göçmenler ve sığınmacılar ve kayyumlar...

Prof. Dr. B. Zakir Avşar

Prof. Dr. B. Zakir Avşar

Hafta sonu Van’da idim. Avrupa Birliği tarafından desteklenen Sığınmacılar ve Göçmenler Dayanışma Derneği (SGDD- ASAM) ve gazetecilik meslek örgütleri tarafından gerçekleştirilen “Medya ve Mülteciler Basın Buluşmaları”nın çok önemli bir ayağını daha tamamladık.

Ağırlıklı bölgeden olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanından çok sayıda gazeteciye ek olarak Suriyeli gazeteciler de toplantılarda söz aldılar, konuştular ve kaynaştılar.

Konu göçmen, sığınmacı ve mültecilere yönelik haberciliğin nasıl olması gerektiği idi. Herkes açısından çok yararlı oldu.

Türkiye’de şu anda 5 milyon 75 bin yabancı var. Sadece 2019’da yakalanan düzensiz göçmen veya sınırlarımızdan kaçak yollarla giren insan sayısı 374 bin. Son üç yılda ülkelerine yollanan kaçakların sayısı 172 bin. Yine 12 Temmuz 2019’dan günümüze İstanbul’da yakalanan kaçak göçmen 46 binin üzerinde. Rakamlar İçişleri Bakanlığı’na ait. Bunları kamuoyu ile paylaşan da Sayın Süleyman Soylu.

Beş milyonun üzerindeki toplam sayı içinde kuşkusuz ki ilk sırayı Suriyeliler alıyor. Kamplarda 62 bin 673 kişi kalırken, kamp dışında 3 milyon 680 bin 603 Suriyeli sığınmacı var. Bir milyon 70 bin Suriyeliye geçici ikamet izni verilmiş. Ülkemizdeki Suriyelilerden 43 bin 670 kişi ise uluslararası koruma başvurusu yapmışlar ve bekliyorlar…

Milli Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü verilerine göre ülkemizde bulunan yabancılardan 1 milyon 301 binin eğitim öğretim çağında yani 5-17 yaş aralığında. Bunlar içinde Suriyelilerin payı büyük: 1 milyon 82.172.

Kayıp nesil oluşmaması için Türkiye çok büyük bir emek ve para harcıyor. Ülkenin hemen her ilinde Suriyeliler başta olmak üzere göçmen ve sığınmacı çocuklarının eğitim öğrenim görebilmesi için tedbir almış durumda. Bu büyük rakamın yüzde altmışına varan bir kısmı okullarda.

Düşünün ki, okul çağındaki yabancı nüfus bile çoğu Avrupa ülkesinin nüfusundan büyük. Türkiye büyük bir iş başarıyor. Tarih bunları kesinlikle kaydedecek.

Vefalı ve dürüst ağızlar gelecekte Türkiye’nin bu hamiyetperverliğini söyleyecekler. Keşke yapılanlar bugün de görülebilse ve Türkiye takdir edilebilse. Sadece Türkiye değil, bu büyük insan kitlesi ile ilgilenen herkesin hakkı teslim edilebilse…

Van’da iken merkez ilçelerden İpekyolu Belediyesi’nin başkanı bölücü örgüte yardım ve yataklıktan gözaltına alındı ve yerine ilçe kaymakamı kayyum atandı.

Toplantılarımızda kayyumla yönetilen yerlerden gelen gazeteciler de vardı. İster istemez gündemimiz arasında kayyum konusu da girdi.

Bazı siyasi partilerimizin değerlendirmelerinde olduğu gibi kayyum konusundan rahatsızlık izhar eden kimseyi görmemek, kayyuma karşı toplumsal ve sosyal hayat içinde en ufak bir tepkiye şahit olmamak gerçekten ilginç oldu.

“Kayyum atandı ama hiç tepki yok” dediğim birkaç kişinin cevabı önemli: “Halk HDP’ye korktuğu için oy veriyor ama kayyumun hizmetlerini de istiyor. Kayyum dönemleri ile şehirlerin görünümü değişiyor, hizmet alınıyor ve örgütün sokaklardaki, esnaf ve tüccar üzerindeki baskısı minimuma iniyor. Bir günlük kepenk kapatmanın maliyetinin bu esnaflar için maliyetini düşünebiliyor musunuz? Bunu kim ister ki?” cevabını aldım.

Ben yine aynı soruyu sordum: Madem bu kadar rahatsızlar neden HDP’li adayları seçtiler? Cevap ise yine önemli idi: “İnsanlar kendilerini güvende, devletin hâkimiyeti tam hissettiklerinde HDP asla seçimi kazanamaz. Nitekim HDP bu belediyeleri almış olsa bile oylarını daha önceki seçimlere göre çok düşürerek almıştır. İnsanlar terörün gölgesi üzerlerinden kalktığında kesinlikle böyle bir seçimi yapmayacaktır…”

Görüştüğüm insanların önemli bir kısmı gazeteci, esnaf ve tüccar idi. Pek çoğunu hayatımda ilk kez gördüm. İtirazı olanlara önerim, kayyumlarla yönetilen yerlere gitmeleri ve kendi gözleri, kulakları ile insanların değerlendirmelerini izleyip, dinlemeleridir.

Ezbere konuşarak, yabancı ülkelere şirin görünmek üzere ülkeyi şikâyet ederek meselenin insanlar üzerindeki pozitif etkisini ortadan kaldırmak mümkün değil.

 

Diğer Yazıları