En güvenli ortam: Ev...

Prof. Dr. B. Zakir Avşar

Prof. Dr. B. Zakir Avşar

Ev sözcüğünün dilimizde “üy”,”ök” kökünden geldiği, “ök”ün anne olduğu, “öksüz” sözcüğünün de annesini kaybeden anlamına buradan türediğini okumuştum, yıllar önce bir makalede…

Şimdi Covid 19 namı diğer coronavirüs salgını nedeniyle bütün dünyada sosyal irtibatların minimize edilmesi ve evlerden dışarı çıkılmaması biçiminde geliştirilen önerilerle birlikte aklıma geldi.

Tıpkı anne kucağı gibi, baba ocağı gibi kendilerini en güvende hissedeceği, hissetmenin ötesinde olacağı yer olarak insanlara evlerinde kalmaları öneriliyor.

Hastalığa sebep olan virüs çok hızlı bulaşıyor ve bu insanların birbirleri ile irtibatı ile gerçekleşiyor.

İrtibatın illa fiziksel temas ile olması gerekmiyor, aynı ortamda olmak bile yetebiliyor. Böyle olunca da inanılmaz bir hız içinde yayılıyor.

Sayılar üzerinden gidersek ürkütücü bir manzara çıkıyor. Kimsenin bize bir şey olmaz deme lüksü yok. Oluyor.

İtalya’da ilk vaka sonrası 6. Günde 26 vaka olmuş, şu anda otuz binlerde ve ölümler iki bini aştı. Bizde ilk vaka sonrası altıncı günde 47 oldu.

Uzmanların açıklaması artacağı yönünde, inşallah İtalya gibi acı neticeler vermez ama bu işin trendi böyle oluyor.

Uzmanlara kulak vermekte yarar var. Bizim ülke olarak avantajımız, birçok tedbiri erken almak ve dünyayı bu süre içinde izlemek oldu, onların acı verici birikimleri bize ders ve örnek olmalı.

Sosyal irtibatları azaltma, sınırlandırma noktasında geciken ülkelerin şu anda en sıkı tedbirleri almak zorunda kaldıklarını olağanüstü hal veya sıkıyönetim ilanına gittiklerini görüyoruz.  İnsanları cadde ve sokaklardan, sosyal irtibatlardan uzak tutabilmek için asker ve polis ile önlem alıyorlar.

İşler kesinlikle bu noktalara gitmemeli. Gönüllü bir şekilde kurallara uymak, ilgili mercilerce duyurulan tedbirleri günlük hayatımıza aktarmak ve en önemlisi panikten gerçekten uzak olmak zorundayız.

Bu iş sonsuza kadar sürmeyecek ama anlaşılan o ki, zaman zaman benzer teyakkuzları yaşayacağız.

Yenidünya artık böyle bir dünya.

Okulları tatil ettik ve uzmanlar sürenin gözden geçirilip artırılabileceğini söylüyor. Hızlı bir şekilde tüm okullarımızın teknolojiden yararlanarak çocuklarımızın öğrenim hayatlarının devamını sağlamaları gerekiyor.  Uzaktan eğitim bu dönemde kurtarıcı olacak.

Bazı sosyal buluşma ortamlarını kapattık, evet bu işkollarında çalışanlar bakımından gerçekten üzücü bir şey ama hem onların hayatı, hem de toplum sağlığı bakımından bu da zaruri.

Hükümet zaten tüm sektörler bakımından bir destek paketi ortaya koyacak, bu dönemin milletçe üstesinden gelebilmenin imkân ve kabiliyetlerini genişletecek.

Umutsuzluğa gerek yok. Sonuçta sosyal izolasyon ve kişisel hijyen bu virüsten kurtulmak için ilk ve en önemli adım ise, bunu yaptığımız sürece yakalanmama, etkilenmeme ihtimalimiz çok yüksek.

Aşı çalışmaları tüm dünyada hız kazanmış durumda. İnşallah aşı, söylenenlerden, belirtilenlerden daha erken bulunur ve uygulanır ve dünya bu badireyi atlatır.

Gereksiz tartışma, polemik, özgüven ise çok zararlı. Bunlara girmeyelim. Sosyal medya üzerinden birtakım amacı kaos, kargaşa çıkarmak olan bilgiler sahte belgelerle de takviye edilerek servis ediliyor.

Bu ahlaksızlıkların etkisi ile alış veriş merkezleri ve marketlere hücumlar oluyor, bazı fırsatçı ve vurguncular hemen fiyatları şişiriyor, bunlara da meydan vermeyelim.

Bu ülkede tüketim maddelerinde kıtlık olmaz. Yiyecek içecek bitmez. Bitmesini gerektirecek bir şey de yok. Dolayısıyla hem gereksiz stok ile son kullanım tarihi gelince çöp olacak malzeme almamak lazım, hem de fırsatçılara, vurgunculara kapı aralamamak lazım.

“Evde kalın” önerisi mantıklı. Kalmalıyız. Fiziksel olarak az irtibat iyidir. ilişkiler telefon üzerinden olmalı. Hijyen mecburi, hem kendi sağlığımız, hem de diğer insanların sağlığı için bu çok önemli.

 

Diğer Yazıları