DİNK SUİKASTI İKİNCİ ŞEYH SAİT İSYANI MI?

Bugün Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink suikastının 16. yıldönümü. Dink, sık sık tartışmalara ve tepkilere neden olacak sözler söylese de, Türkler ve Ermeniler arasındaki sorunun çözümünün emperyalistlerden bağımsız olacağını vurguluyordu. Bu nedenle sık sık emperyalistlerin tetikçisi olan diaspora ile de kavgalıydı. Irak’ın kuzeyindeki Kürtlere yönelik geçmişte Ermenilerin emperyalistlerce kullanılmasını hatırlatarak söylediği “Amerika bu, gelir o kendi hesabını yapar, işine bakar, işi bittiğinde de çeker gider. İnsanları kendi didişmesi içerisinde bırakır” sözü bir anlamda Dink’in meseleye bakış açısını özetliyordu.

İşte bu nedenle Dink bir taşla birden fazla kuş vurmayı amaçlayan emperyalistler, diaspora ve FETÖ terör ve casusluk örgütünün içinde bulunduğu bir saldırıyla suikasta kurban gitti. Bir taşla birden fazla kuş vurdular:

- Türk ordusu başta olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti devletine kumpasın altyapısını oluşturdular,

- Türk ordusunda tasfiyenin önünü açarak FETÖ militanlarını ordumuza yerleştirdiler,

- Emperyalistler ve onların maşası diasporaya karşı çıkan etkili bir Ermeni’yi devre dışı bıraktılar,

- Türk milletine yönelik psikolojik savaşı, Türkiye Cumhuriyeti’ne yönelik baskıyı yoğunlaştırdılar.

Ardından geldi kumpaslar, açılımlar.

Ta ki bunların içimizdeki unsurlarını temizlemeye başladık, o zaman Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milleti nefes almaya başladı.

Dink suikastında bir boyut daha vardı. O da Türkiye’nin o günlerde Musul vilayetine bağlı Kerkük ile ilgili gelişmelere yoğunlaşması ve hatta TBMM’de gizli oturum düzenlenecek olmasıydı. Aynen suikasttan 82 yıl önce çıkan Şeyh Sait isyanı gibi Dink suikastı da Irak’ın kuzeyinde emperyalistlerin istediği dizaynı yapmak istediği bir dönemde çıktı. ABD’nin bugün bile Irak’ı bir türlü sakinleştirmeyen Anayasa’sına göre Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetim Kerkük’te referandum kararı almıştı. Türkiye işte o referandumu tartışıp, tepki gösterirken gerçekleşmişti suikast. Dediğimiz gibi aynen Şeyh Sait isyanı gibi?

Hatırlayalım:

20 Eylül 1924 tarihinde Musul konusu Milletler Cemiyeti’ne gelmişti. Musul’un, dolayısıyla Musul’a bağlı olan Kerkük’ün, yeni Türkiye Cumhuriyeti’ne katılımı için referandum talebimiz masaya kondu. İngilizler de Musul vilayetinin halkının Türkiye’ye katılım yönünde oy vereceğini hesap etmekteydi. Bu çerçevede süreç ilerlerken hem istikrarı bozmak hem de Musul’daki Kürtleri Türkiye’den uzaklaştırma ihtiyacı belirdi. Şeyh Sait isyanı tam böyle bir dönemde, Şubat 1925’te çıktı. İngiltere bir taraftan Musul’daki Kürtleri kışkırtırken diğer yandan Milletler Cemiyeti’nde “Musul vilayeti iç istikrarını sağlayamayan Türkiye’ye verilemez” şeklinde propaganda yaptı. İsyan bastırıldı ama BM 16 Aralık 1925’te günümüzdeki sınırı belirleyen kararı verdi, Musul, Türkiye’den koparıldı. Sonrasında da İngiltere ile 5 Haziran 1926 tarihli Ankara Anlaşması yapıldı. Türkiye , deyim yerindeyse hem kendi topraklarını hem de petrol yüzyılını ıskalamıştı.

2003 yılındaki ABD işgali sürecinde, Washington’un müttefiki olan Irak’ın kuzeyindeki aşiret liderleri Musul vilayeti ile Kerkük’e yoğunlaştı. Dünyanın en zengin petrol rezervlerinin olduğu söylenen Musul ve Kerkük bölgesinde göz göre göre demografik operasyon yapıldı. Iraklı Türkler ve Araplar göçe zorlanırken, başka vilayetlerden Kürtler bölgeye yerleştirildi. Tapu kayıtları yok edildi.

ABD’nin işgal sonrası yaptığı Anayasa (ki günümüzün Gertrude Bell’i, PYD/YPG terör örgütünün hamisi Brett McGurk’ün büyük katkıları (!) vardır o Anayasa’da) Irak’ı fiilen böldü. Oluşturulan bölgesel yönetim de Anayasa’nın 140. maddesine dayanarak 15 Kasım 2007 tarihinde Kerkük’te referandum kararı aldı. Amaçları, yoğun demografi operasyonu ve dışarıdan göçle Kerkük’ü bölgesel yönetime bağlamaktı.

Türkiye ayağa kalktı. Tepkiler yoğunlaştı. Askeri müdahale bile konuşuluyordu. Bu süreçte hükümet ile muhalefet, 16 Ocak 2007 tarihinde konuyu TBMM’de gizli oturumla konuşma konusunda uzlaştı. Dink suikastı işte bu dönemde, 19 Ocak’ta gerçekleştirildi. Suikast sonrası hazırlanmış kıtaların Türkiye, Türk milleti karşıtı gösterilerini, eylemlerini konuşmaya başladık. Dink’in yukarıda aktardığımız düşüncelerinin tam tersini savunanlar, Dink’in cenazesi üzerinden psikolojik savaş yaptılar. Kerkük gizli oturumu, bu tartışmaların gölgesinde 23 Ocak’ta gerçekleşti. Ama etkisiz bir şekilde. Buna rağmen Türkiye’nin direnci sayesinde referandum gerçekleşmedi. Ancak Dink suikastının gerçekleştiği dönem, Türkiye’yi de parçalamayı hedefleyen sürecin bir sacayağı daha oluşturulacaktı.

Özetle Dink suikastı, adeta ikinci Şeyh Sait vakası işlevi görecekti.

***

MESAJ SADAT’A MI AKŞENER’E Mİ?

Tartışma malum…

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Uğur Dündar’ın TV100’deki ilk programının konuğuydu. Program esnasında SADAT’ın 8 saniyelik reklamı alt şeritte göründü. Sonra kıyamet koptu.

O tartışmalar sırasında Kemal Kılıçdaroğlu bir twit attı. Twitte, programdan alınmış ve reklamın da göründüğü bir ekran görüntüsü ve şu mesaj vardı:

“O az kalmış aklınızı alırım sizin, paramiliter artıkları, siz kimi tehdit ediyorsunuz!”

DİNK SUİKASTI İKİNCİ ŞEYH SAİT İSYANI MI?

 

Herkes bu twiti SADAT’a tepki olarak algıladı.

Bir virgül koyalım buraya.

Kemal Kılıçdaroğlu ile Meral Akşener destekli Ekrem İmamoğlu arasındaki mücadele malum. Son olarak İP Genel Başkanı Meral Akşener’in İmamoğlu’lu propaganda afişleri gündeme geldi. İP’in propagandacıları, muhtemelen parti yönetimi onayıyla ve belki de yönlendirmesiyle Akşener’in “Devlete Adalet Yakışır” sloganlı bir afişte İmamoğlu ile Saraçhane’deki görüntüsünü kullandı. Afişin altında da “#AzKaldı” ifadesi yer aldı.

İşte virgülü bağlayalım.

SADAT ile ilgili tartışmada “az kaldı” tartışması yokken Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi, “O az kalmış aklınızı alırım sizin, paramiliter artıkları” diyerek mesajı SADAT’a değil de, tartışmalı İçişleri Bakanlığı dönemine atıf yaparak Akşener’e mi verdi sorusu ister istemez insanın aklına geliyor.

(NOT: Bu detayı ilk yakalayan gazeteci Cengiz Alçayır. Tebrik etmek lazım.)

Diğer Yazıları