Davutoğlu'nu yerden yere vurmuştu!

Akif Beki, Ahmet Davutoğlu ile ilgili ilk ve en sert yazıyı yazan gazeteciydi. 2010 yılında kaleme aldığı "Davutoğlu'nun 'ben' idraki" başlıklı yazıda dönemin Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun "diplomatik zafer hırsı"na dikkat çekip yerden yere vurmuştu. Ancak sıcak bir gelişme "Kanka mı oldular?" sorusunu akıllara getirdi. Akif Beki yarın sabah 10.00'da gerçekleşecek canlı yayında Yavuz Oğhan ve İsmail Saymaz ile birlikte Davutoğlu'na soru yöneltecek üç isim arasında yer aldı.

Yeni parti kuracağı ileri sürülen ancak halen AK Parti'den istifa etmeyen eski Başbakan Ahmet Davutoğlu yarın (Perşembe) saat 10.00'da canlı yayında üç gazetecinin sorularını yanıtlayacak.

Bu üç isim Yavuz Oğhan, Akif Beki ve İsmail Saymaz. Bu üçlü içinde en dikkat çekeni ise Akif Beki. 

Davutoğlu'nu yerden yere vurmuştu!

Radikal'de yazılar yazdığı dönemde Beki, Davutoğlu'nun dış politika yönetim tarzını yerden yere vuran ilk isim olmuştu. "Davutoğlu'nun 'ben' idraki" başlıklı yazısında dönemin Dışişleri Bakanı'nı ağır bir dille eleştiren Beki, Davutoğlu'nu diplomatik zafer hırsına sahip olmakla suçlamış, "El attığı her işi, illa büyük bir başarı hikayesine çevirmek zorunda. Manşet atar gibi takdim ediyor dosyalarını. Her vesileyi zorluyor, her fotoğrafta boy gösterme ihtiyacı hissediyor. Sonuç; gösteri odaklı bir dış politika." demişti. 

Bir anlamda Davutoğlu'nu show yapmaya çalışmakla suçlayan Beki'nin yarın gerçekleşecek canlı yayında soru soracak gazeteciler arasında yer alması "şimdi kanka mı oldular?" sorusunu akıllara getirdi. 

İşte, Akif Beki'nin 2010 yılında yazdığı ve Davutoğlu'na yöneltilen ilk ve en sert eleştirilerin yer aldığı yazısı...

Davutoğlu'nun 'ben' idraki

Dışişleri Bakanı'nın diplomatik zafer hırsı üzerine konuşmanın vakti geldi.
El attığı her işi, illa büyük bir başarı hikayesine çevirmek zorunda.
Manşet atar gibi takdim ediyor dosyalarını.
Her vesileyi zorluyor, her fotoğrafta boy gösterme ihtiyacı hissediyor.
Sonuç; gösteri odaklı bir dış politika.
Stratejik derinlik, stratejik endama bırakıyor yerini.
Son örnek, Türk-Arap İş Forumu’ndan.
“Yakında Kudüs başkent
olacak” demiş.
Ve hep birlikte gidip
Mescid-i Aksa’da namaz kılacağımızı söylemiş.
Arap dinleyicileri coşturmak için kafi.
Doğrusu, beni de heyecanlandırıyor bu sözler.
Ama çok sorunlu buluyorum.
Sözün kendisinde değil sorun, söyleyenin kimliğinde!
Ya o coşku ters dalgasını da üretirse...İkisi birlikte sel olup taşarsa...
Ya, ‘pan-İslamizm hortladı’ derlerse...
***
Dış politikanın popülizme tahammülü yoktur.
Kim ne veriyorsa, bir fazlasını veremezsiniz.
Her ‘one minute’ çıkışına ‘two minutes’ eklemek, her yangına benzin dökmek demektir.
Diplomatik başarı hırsı, bakarsınız diplomatik felakete sürüklemiş sizi.
Alın size bundan evvelki örnek;
El-Cezire televizyonunda bir Türkiye belgeseli yayınlanmış.
Sözümona, Türkiye’nin modern yüzünü tanıtacaklarmış.
Davutoğlu ve aile efradı görülmüş orada, bir de Pakistan’ı andıran arka sokak manzaraları.
Türkiye’yi, gerikalmış bir
3. dünya ülkesi şeklinde
gösteren o belgeselin mesuliyetini bakalım kim üstlenecek?
Merak ediyorum; acaba dışişlerinde self-promosyon
bütçesi mi var?
Masrafları hangi ödenekten ve ‘ben’ davası uğruna mı karşılandı?
İran’la uranyum takası
anlaşması, aynı misal.
Davutoğlu’nun, imza törenindeki aşırı sevinç gösterisinin karşılığı, Güvenlik Konseyi’nde çekimser kalamamak oldu.
ABD ile ters düştük.
Bu işlerin hepsi, uhuletle suhuletle götürülemez miydi?
Yani şova dönüştürülmeden, yani fazla uçmadan, yani en son söylenecekler en başta sarf edilmeden, yani hayal ile vizyonu karıştırmadan...
***
Hakkını yemeyelim; hükümetin dış politikasını görülmemiş ölçüde başarılı buluyorum.
İran politikasını da, Filistin yaklaşımını da esasta destekleyenler arasındayım.
Gereksiz fazlalıklardan söz ediyorum.
İtirazım, fazladan söylenmiş sözlere, ayarı kaçmış kahramanlık hikayelerine, kıvamı tutturulamamış tavırlara...
Giderek kabaran ‘derin benlik’ idrakine...
‘Bir ben vardır bende, benden içeru’ edasına...
***
Davutoğlu’nun ‘stratejik derinlik’ öğretisi kadar revaçta bir çalışması daha var.
Başlığı, ‘Medeniyetlerin ben idraki.’
Tavsiye ederim, muhakkak temin edip okuyun.
Medeniyetlerin ‘ben’ idraklerini mukayeseli olarak tahlile tabi tutuyor.
Çok aydınlatıcı, istifade edeceksiniz.
Ben okudum şahsen ve işte çıkardığım netice; Medeniyetleri bilmem ama, Ahmet Davutoğlu’nun ‘ben’ idrakinde sorun görüyorum.
Gösteri merakı baldan tatlıdır nefse, anlarım.
Fakat derler ki, balın bile fazlası zehir...
‘Ben’ idrakindeki en ufak bir maraza, çok gaileler açar başa.
Davutoğlu’nun birikimini ve Türk dış siyasetine katkısını önemsiyorum elbette.
Lakin dost acı söyler.
Övgülerin çoğaldığı bir zamanda, acizane hatırlatmak geldi içimden.

Davutoğlu'nu yerden yere vurmuştu! ile ilgili etiketler Ahmet Davutoğlu İsmail Saymaz
GÜNÜN VİDEOSU

Malezya'da askeri geçit töreninde facia! 2 helikopter havada çarpıştı! Çok sayıda ölü var...

Malezya’da askeri geçit töreni hazırlıkları sırasında iki helikopter havada çarpıştı. Korkunç kaza saniye saniye kameralara yansırken, en az 10 kişinin hayatını kaybettiği öğrenildi.