Cumhurbaşkanı sizi neden arasın Ayşe Baykal?

Hürriyet gazetesi ile yollarını ayıran Ayşe Baykal Oda TV ile anlaştı. Baykal'ın ilk köşe yazısında Cumhurbaşkanı Erdoğan'a "kendisini aramadığı için" sitemde bulunması, "Bu insanlar kendilerini Kafdağı'nda mı sanıyor?" sorusunu da beraberinde getirdi!  

Hürriyet gazetesi Aydın Doğan patronajında iken, Ertuğrul Özkök tarafından "Bizim de başörtülü yazarımız var" minvalinde köşe yazarı yapılan Ayşe Baykal'ın geçtiğimiz günlerde gazete ile yolları ayrıldı.

Sosyal medya hesabı üzerinden konuyla ilgili açıklama yapan Ayşe Baykal, yazılarına "sansür" uygulandığını ve bu yüzden ayrılmak zorunda kaldığını savundu.

Bu gelişmenin ardından, Baykal'ın bugün Oda TV ile anlaştığı ve yazılarına burada devam edeceği duyuruldu.

Cumhurbaşkanı sizi neden arasın Ayşe Baykal?

"ERDOĞAN BENİ ARAMADI" SİTEMİ!

Ayşe Baykal'ın Oda TV'deki ilk köşe yazısının başlığı ise "Tayyip Bey’in aramasını ve destek olmasını beklerdim" oldu. Baykal bu ilginç yazısında oldukça garip ifadeler kullandı.

Önce kendisini, "Bu ülkenin, dürüst ve sorumluluk sahibi bir vatandaşı" olarak tanımlayan Ayşe Baykal, buna karşın hiçbir vatandaşın sahip olmadığı bir imtiyaz talep etti!

Şahsını, "Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından aranması gereken, önemli bir kişi, yani VIP" olarak konumlandıran ve benzersiz kibir emareleri gösteren Baykal şöyle yazdı;

"Kimseye kırgın filan değilim lâkin bir sitemimi dile getirmek istiyorum. Desteğe ihtiyacı olduğu her zaman ve her koşulda yanında olmaya çalıştığım Tayyip Bey’in, benim de ihtiyacım olduğunda aramasını ve destek olmasını beklerdim."

Sıradan bir köşe yazarının, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı sözde "desteklediği" için, işinden ayrıldığında; olağanüstü gelişmelerin yaşandığı bir bölgede ve dönemde ülke yönetmekle meşgul Erdoğan tarafından aranmayı talep etmesi ve destek beklemesi, "Bu insanlar kendilerini Kafdağı'nda mı sanıyor?" sorusunu da beraberinde getirdi.  

İşte Ayşe Baykal'ın Oda TV'de kaleme aldığı o yazı;

- Tayyip Bey’in aramasını ve destek olmasını beklerdim

Bundan yaklaşık beş yıl önce çok istedim yazar olmayı. Yazmayı hep seven biri olmuştum ama yazdıklarımı paylaşma arzusu da peşimi bırakmamıştı. Ben yazarsam ve paylaşırsam dünyanın daha güzel olacağına inancım büyüktü. Eksik kalan cümleleri tamamlamalıydım; zira cümleler, hep eksikti.

İşte bu duygular içinde çırpınırken yazar olan bir büyüğüme bu isteğimi söyledim. Bana “Emine Hanım’la konuş, yardımcı olur belki” dedi.

Konuşamadım, yapamadım. Ne geçmiş günlerin hatırına borç çıkarmak ne de gelecek adına borçlanmak istedim. Oturdum, gazetelerin genel yayın yönetmenlerine mail attım; aradım, randevu istedim… Geri dönen olmadı.

Haklıydılar belki de… Tecrübesi olmayan birine neden yer versinler ki?

Bir gün beni sadece maillerimden tanıyan Ertuğrul Bey “Hürriyet- Sosyal’de bir köşen var artık, yazdıklarının sorumluluğu senin, ne istersen yaz” dedi. Bu cevap karşısında “Acaba Hürriyet okuru, beni kabullenebilir mi?” endişesini yaşamadım değil. Endişemi kendisi ile açıkça paylaştığımda ise “Kendin ol, gerisini düşünme” dedi, Ertuğrul Bey.

Kendim oldum. Oldum ama işin garip tarafı, kendim olduğum yazarlık dünyasında yazılarımı okuyan beni kabullendi, okumayan kabullenemedi.

Eli kalem tutan hemen herkesin yaşadıklarını ben de yaşadım. Eleştirildim, sevildim, sorgulandım vs.

Uzatmayayım; kısacası düşe kalka bugünlere geldim. Tercih yapmam gereken o gün geldi, çattı. Her tercihin bir vazgeçiş olacağı bilinciyle, başlangıçta yaptığım gibi “kendim olmayı” tercih ettim.

“Tarih tekerrürden ibarettir.” demiş ya atalarımız; işte benim de şahsi tarihim tekerrür etti ve yazmaya ilk başladığım günlere döndüm. Medya kulislerine uzak bir dünyam var. Bu, iyi mi kötü mü bilmiyorum ama gözlemlediğim kadarıyla bağımsız yazarlık, yazarlık dünyasında makbul değil. Dün “ifade ve düşünce özgürlüğü”nün mücadelesini birlikte verdiğim arkadaşlarımın, bugün bu mücadeleyi “taraf olma özgürlüğü” olarak algılaması da işin garip tarafı.

Velhasıl; dün Hürriyet’in bana açtığı kapıyı bugün OdaTV açtı. Soner Bey’le telefonla görüştüğümüzde de kendisine üç şey sordum;

- Başörtülü olmam sorun olur mu?

- Yazılarıma herhangi bir müdahale olur mu?

- Tayyip Bey’i seviyor olmam sizi rahatsız eder mi?

Bana verdiği cevapta şu sözler vardı:

“Ne başörtünüz bizi rahatsız eder, ne de kimi sevdiğiniz. Yazılarınıza da hukuki bir sorun olmadığı müddetçe karışmayız.”

Sonuç olarak; prensipte anlaştık. Allah mahcup etmesin.

Farkındayım, biraz uzattım ama son söz olarak eklemek istediğim birkaç cümlem daha var. Kimseye kırgın filan değilim lâkin bir sitemimi dile getirmek istiyorum. Desteğe ihtiyacı olduğu her zaman ve her koşulda yanında olmaya çalıştığım Tayyip Bey’in, benim de ihtiyacım olduğunda aramasını ve destek olmasını beklerdim.

Bu ülkenin, dürüst ve sorumluluk sahibi bir vatandaşı olarak bunu beklememin hakkım olduğuna inanıyorum.

Ayşe Baykal

Cumhurbaşkanı sizi neden arasın Ayşe Baykal? ile ilgili etiketler
GÜNÜN VİDEOSU

Cansız bedeni bulunan eski Bakan Mehmet Ali Yılmaz'ın olaylı TS-FB maçı sonrası verdiği röportaj!

Spordan sorumlu eski Devlet Bakanı ve Trabzonspor Onursal Başkanı Mehmet Ali Yılmaz'ın evinde cansız bedeni bulunmasının ardından olaylı Trabzonspor-Fenerbahçe maçından sonra verdiği röportaj ortaya çıktı.