Bugün 23 Nisan… Bir sonraki gün neydi? Bilmeyenler için ipucu: Emperyalizm ve işbirlikçileri

Ne güzel derdik çocukken…

“Bugün 23 Nisan… Neşe doluyor insan.”

Evet güzeldi.

Hala güzel.

Çünkü her 23 Nisan bize umutsuzluğun düşmanını, yani umudu aşılıyor.

Birilerinin politik hesapları için topluma dayattığı “çaresiziz, önümüzü göremiyoruz” söylemlerinin aksine, bir toplumun yokluktayken bile bir araya geldiğinde neleri yapabildiğini gösteriyor.

Günümüze yönelik de dersler var o tarihte.

Örneğin, Birinci Dünya Savaşı’nda kaybedilmiş topraklar. Anadolu’ya işgalciler çıkmış. Bir mütareke şartları var ki, Anadolu’da Türk varlığını istemedikleri çok açık.

O şartlarda Osmanlı’nın işgali kabullenmeyen askerleri, Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde Anadolu’da hazırlığa başlamış.

Ancak doğrudan cepheye gitmemişler. Çünkü öncelik, iç cephenin, yani milletin ve onun liderlerinin örgütlenmeye ihtiyacı var. Yani siyasi birliğe…

Anadolu’nun çeşitli yerlerinde kurulmuş ancak birbiriyle de çok da koordineli olamayan örgütlenmelerle iletişim kurulmuş.

Mustafa Kemal, 19 Mayıs’ta Samsun’a çıktıktan sonra toplantılar, kongreler toplamış. En sonunda da bu mücadeleyi yürütecek ana karargâhı, yani milletin Meclisini oluşturmuşlar. O kongrelerle şekillenen siyasi birlik, artık cephede mücadeleye hazır olmuş.

Beka mücadelesi yürütürken, en önemli şeyin iç cephenin tahkimi, siyasi birlik olduğunu ders niteliğinde tarihe not düşmüşler.

Tek başına askeri başarılar yetmemiş, siyasi başarılar da kazanılmış.

Yer yer çok sert tartışmalar yaşanmış, ancak “Vatanın birliği ve bütünlüğü” ilkesi etrafında kırmızı çizgi çekmişler.

23 Nisan bu şekilde tarihe geçti.

Sonrası Kurtuluş Savaşımız, zaferimiz ve yeni Türk devleti: Türkiye Cumhuriyeti.

Bu nedenle bu zafere giden yolda önemli bir zincir olan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu olsun…

***

PEKİ BİR SONRAKİ GÜN NEYDİ?

24 Nisan 1920 elbette.

Ancak birileri o bir gün sonrayı takvimi geri sararak, 24 Nisan 1915’e getirmekte, simgeselleştirmekte.

Önce o tarihle ilgili hatırlatma yapalım. Bu tarih, (sözde) soykırımcılar tarafından Ermeni tehcirinin başlangıcı olarak kabul ediliyor. Bu tarihte, Osmanlı içinde Ermeni çetelerinin eylemlerini destekleyen sözde Ermeni aydınlarının İstanbul’dan alınarak yine Osmanlı toprakları içinde bir başka yere, Ankara yakınlarında iki merkeze sürülmelerinin yıl dönümü. Emperyalist merkezlerin desteklediği gruplar, bu tarihi (Sözde) Ermeni Soykırımı Anma Günü ilan ettiler.

Peki bu grupların ve arkasındaki emperyalistlerin Türkiye’den istekleri ne? 3T. Yani (Sözde soykırımı) Tanıma, Tazminat ve Toprak.

Her türlü belgeyle çürütülmüş, Doğu Perinçek-İsviçre davasıyla mahkemede de kanıtlanmış bu yalanı hala önümüze koyuyorlar. Çünkü, yukarıdaki satırlarda aktardığımız Anadolu’nun Türksüzleştirilmesi planlarını iptal etmediler, sadece rafa kaldırdılar.

Zannediyor musunuz ki, sadece Osmanlı’yı suçluyorlar. Hayır, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını da suçluyorlar.

Bakın ABD’de hazırlanan tasarılara… Ne diyor? “1915-1923 yılları arasında gerçekleştirilen soykırım”. Yani (sözde) soykırımın Anadolu’ya Kuvayi Milliye güçlerinin hakim olduğu 1919 sonrasında da devam ettiğini ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bir soykırım üzerine kurulduğu zehrini bilinç altlarına zerk etmeye çabalıyorlar. ABD Başkanı Joe Biden’ın bu yıl 24 Nisan’da “Büyük Felaket” yerine “Soykırım” ifadesini kullanmasını isteyen 100’ün üzerinde ABD Kongre üyesinin Biden’e yazdığı mektupta da aynen “Ermeni Soykırımı’nın, 1915’ten 1923’e kadar Osmanlı İmparatorluğu tarafından 1 milyon 500 bin Ermeni’nin sistematik olarak öldürülmeleri” ifadesinin kullanılmasının nedeni de bu.

Biden, yarın işte bu yalanla sınav verecek. Ya yalan söyleyecek ve Türkiye’yi artık tamamen kaybetmeyi göze alacak ya da her yıl Amerikan başkanlarının kullandığı ifadeyi yineleyecek ve Türk-Amerikan ilişkilerinde yine aşılabilecek küçük bir gerilim oluşturacak. Seçim onların.

Bitecek mi? Hayır.

İşte 23 Nisan ile Biden’ın 24 Nisan ifadesinin kesiştiği nokta da bu.

Çünkü bölgemizde, iç cephemizin sıkı sıkıya birlikte olması gereken gelişmeler ve sıcak çatışmalar yaşanıyor. Adeta herkes kartlarını açıyor ve yeni küresel paylaşım mücadelesinde mevzi kapmaya çalışıyor. Türkiye de, bu süreçte gücünü tahkim etme ve bu paylaşım mücadelesinde zarar görmeme çabasında. Ermeni meselesi, son Karabağ Vatan Savaşımızda ve soykırım yalanı meselesinde görüldüğü gibi bu büyük oyunun bir ayağı. Daha çok fazla ayağı olan bir mücadele içindeyiz.

Bu mücadelenin detayları üzerine değerlendirmemizi ve gelecek öngörümüzü yarın yazalım.

Diğer Yazıları