Biraz sakin, sükûn lütfen!

Veda Kılıç

Veda Kılıç

2011’de yakalandığım Van Depremi anları hâlâ zihnimde.

Beş katlı binanın zemin yemekhanesinde, sarsılan duvarları, kopan çığlıkları, kaçmaya çalışırken dar kapıda birbirini sıkan bedenleri; sandalyeye çöküp Allah’a sığındığım dehşet anlarını bugünlerde sık düşünüyorum!

Artçılar sürerken çatırdayan evlere bakakalmak! Korkunun ayazla bir indiği geceye güç yetirememek… Araçlara eğilip bükülerek sığışma çabası…

O nasıl çaresizlikti öyle!..

Tasayı, duruma ait ürkünç duyumları çoğaltırken yenmeğe çalışan halimiz de ayrı bir tuhaftı!.. “Yaşamın güvende sürdüğü dam altında olmak ne büyük nimetmiş meğer!” diye düşünüp durmuştum. Tutulan kemiklerden dillenen istencimin sıcak bir yatağa seslendiği yıkım anları bitip bir daha gelmesindi!..

Aradan on yıl geçmişken yine bir felaket atlatma savaşımı! Ancak bu bela önceki gibi şehirsel değil; küresel boyutta. O gün evlere girmemiz tehlikeliydi bugünse çıkmaktan korkuyoruz! İlk tecrübemde zorlayan rahat uyku istemi, yaralarımızın acısı dindi hamd olsun; fakat şimdi de tembelliğe kapı açabilir fazla dinlenceden muzdaribim.

Sevgi, acı, korku… Zıtlıklarla öğreten bir hayat. Aslolan, erdemle inşa edilen hakikate her durumda asılmak. Nitekim kanayan yaralar, onulmaz görünen kederler zaman rüzgârına değdikçe bellekten ufak ufak uzaklaşıyor. Unutma nimeti hafızayı sükûnla silerken dağdağa yitip gidiyor.

Çünkü İnşirah Suresi’nde buyurduğu üzere Rabbimiz, ”Bunalan göğsümüzü açar, onu genişletir. Ağırlığından sırtımız çatırdamaya başlarken, yükü üzerimizden alıp atar. Şanını yüceltir kulunun. Elbette her güçlükle beraber bir kolaylık da var. O halde düzeltmek, her şeyi yerli yerine koymak için çabalamaktan vazgeçmemeli. Rahman’a doğrulup ümit var olmaya devam etmeli.”

Sn. Mehmet Acet’in çapını “Bir Milimetrenin Milyonda Biri” olarak belirttiği virüse karşı savaşımız büyük.  Küresel ekonomiyi, beşeri gücü elinde tutan odaklar tüm kayıplara karşın; sömürüye yeni teknikler geliştirmekten vazgeçmedi. Korku hükümranlığı, sineması, medyası, taşeronları, devasa korku pazarıyla bu süreçte de endişe pompalıyor.

Farkında olmamız elzem şeyler var, doğru! Fakat izleyici zihnine, ucu kaygıya düğümlenir aktarımlar yapmanın şu halde neye, kime faydası olur diye etraflıca tartıldığı kanısında değilim.  Teskin edici mesajlara en ihtiyaç duyulan zamanda, “Komplo teorisi içeren konuşmalardan ikrah ettim.” diye bağıranları anlamamak mümkün değil; üstelik kendileriyle duygudaşken.

Toplum hakkında sorumluluk bilinci taşıdığı iddiası ile iletişim aygıtlarından bu tip paylaşım yapan; ekran karşısına oturup pervasızca anlatan aydınlıklar, yavaş!

BİRAZ SAKİN!.. SÜKÛN LÜTFEN!

Diğer Yazıları