Atatürk’ün cenaze töreni ve bir kırgınlığın zoraki telafisi

Prof. Dr. Metin Hülagü

Prof. Dr. Metin Hülagü

Atatürk’ün cenaze törenine Almanya, A.B.D., Afganistan, Arnavutluk, Bulgaristan, Çekoslovakya, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, Irak, İngiltere, İran, İspanya, İsveç, İtalya, Japonya, Litvanya, Macaristan, Mısır, Milletler Cemiyeti, Polonya, Romanya, Suriye, SSCB Hükümeti, Yugoslavya ve Yunanistan’dan resmi ve askeri temsilciler iştirak etmişti.

Cenaze törenine katılan diğer bir ülke ise ABD olmuştu. Ancak ABD belgelerinde yer alan bilgilere göre ABD’nin Atatürk’ün cenaze törenine katılımı Türk Hükümeti’nin ricası üzerine gerçekleşmişti.

Türkiye’nin ABD Büyükelçisi Münir Ertegün Cumhurbaşkanı Atatürk'ün ölümünden kısa bir süre sonra, aldığı talimat üzerine, ABD Hükümeti’nin Türkiye’deki ABD sefiri başkanlığında Atatürk'ün cenazesine özel bir temsil heyeti göndermesi veya Büyükelçi John Van A. MacMurray’in bu amaçla görevlendirilmesi yolundaki Türk Hükümeti'nin talebini 12 Kasım 1938’de ABD hariciyesine yazılı olarak arz etmişti.

ABD Hükümeti, Türk Hükümeti’nin talebini de dikkate alarak, ABD Başkan Sekreteri Marvin H. McIntyre’nin tavsiyesi üzerine, iki ülke arasındaki mesafeyi ve zaman darlığını da hesaba katarak, Atatürk’ün cenaze törenine ABD Başkanı’nın özel temsilcisi sıfatıyla katılmak üzere 15 Kasım'da John Van A. MacMurray’i görevlendirmişti.

MacMurray’in olağanüstü elçi olarak görevlendirilmesi teamüller gereğince itimat mektubunun sunulması ve kabul edilmesini icap ettirse de zamanın kısıtlı olmasından ötürü, böyle bir görevlendirme mektubu ABD hariciyesi tarafından MacMurray’e iletilmediği gibi MacMurray’in kendisi tarafından da Türk Hükümeti’ne herhangi bir itimat mektubu sunulmamıştı. Görevlendirmenin telgraf yolu ile Türk Dışişleri Bakanlığı’na bildirilmesinin yeterli olacağı Türkiye tarafından istenmiş ve öylece de yapılmıştı.

MacMurray, ABD hariciyesinin kendisine göndermiş olduğu 16 Kasım tarihli telgrafta yer alan yetkiye uygun bir surette Başkan Roosevelt ve ABD Hükümeti ve halkı adına cenazeye kendisinin katılacağını Türk Dışişleri Bakanlığına bildirmiş ve ayrıca cenaze için çelenk de göndermişti.

Oysaki Türk Hükümeti ve Dışişleri Bakanlığı Amerika Birleşik Devletleri'nin cenaze törenine hatırı sayılır bir heyetle katılacağı beklentisi içerisinde oluştu. ABD adına yalnızca özel bir temsilcinin isminin bildirilmesinden hiç de hoşnut olunmamıştı. Gerek Türk halkının gerekse idarecilerinin gönlünde aşikâr surette ortak bir beklenti mevcuttu. Fransa’nın M. SARRAUT’u, Almanya’nın HERR VON NEURATH’ı, Büyük Britanya’nın MAREŞAL LORD BIRDWOOD ve AMİRAL SIR DUDLEY POUND’u, Yunanistan’ın M. METAXAS’ı, İtalya’nın BARON ALOİSİ’i ve Sovyetler Birliğinin M. POTEMKİNE’i göndermesi gibi keşke Amerika Birleşik Devletleri de donanmasından bir savaş gemisi ve deniz müfrezesine ilaveten kabine düzeyinden özel bir temsilci veya Türkiye ile bazı duygusal bağlar içinde olan özel bir ismi cenaze törenine göndermiş olsaydı.

Duyulan hoşnutsuzluk resmi ve aleni bir surette izhar edilmemişse de ABD sefareti çalışanları duruma gayri resmi yollardan muttali olmuşlardı.

Türkiye’de Olağanüstü Elçi sıfatı ile bulunmakta olan MacMurray Türk Hükümeti’nin söz konusu beklentisini kısmen de olsa karşılayabilmek ve duyulan hoşnutsuzluğu olabildiğince giderebilmek adına, kendince bir çözüm yolu olmak üzere, 17 Kasım'da ABD Dışişleri Bakanlığı'na bir telgraf göndermiş, ABD sefaretinde görevli diplomatik üyeler ile askeri ve ticari ataşelerin de cenaze törenine katılmak üzere adlarını Amerikan Heyeti’ne dahil ettiğini bildirmişti.

Dolayısıyla da Atatürk’ün cenaze törenine ABD adına katılan MacMurray başkanlığındaki heyet 5 kişiye yükselmiş olup:

    1. John Van A. MacMurray (Heyet Başkanı ve Olağanüstü ve Tam Yetkili ABD Büyükelçisi),

    2. Bay Robert F. Kelley (ABD Ankara Sefareti Birinci Sekreteri),

    3. Binbaşı Walter L. Kluss (ABD Ankara Sefareti Askeri Ataşesi),

    4. Bay Julian E. Gillespie (ABD Ankara Sefareti Ticaret Ataşesi),

    5. Bay Joseph L. Brent (ABD Ankara Sefareti İkinci Sekreteri).

isimlerden oluşmuştu.

MacMurray ABD hariciyesine gönderdiği konuya dair raporunda Türk Hükümeti’nin beklenti ve izhar ettiği hoşnutsuzluk hakkında GİZLİ kayıtlı tespit ve değerlendirmelerde bulunmuştu.

MacMurray’in tespitine göre; ABD'nin, belki de bir donanma gemisine ve bir deniz müfrezesine ek olarak, yurtdışından -Kabine düzeyinde özel bir temsilci ya da Türkiye ile daha evvelce duygusal bir yakınlık içerisinde olmuş birinin- göndermesi gerektiğine ve gerek halk gerekse idareciler arasında, Fransa’nın (M. Sarraut); Almanya’nın (Herr von Neurath); Büyük Britanya’nın (Mareşal Lord Birdwood ve Amiral Sir Dudley Pound); Yunanistan’nın (M. Metaxas); İtalya’nın (Baron Aloisi) ve Sovyetler Birliği’nin (M. Potemkine)’nin yaptığı gibi ABD’nin de donanmadan bir parça gemi ile cenaze törenine katılmalıydı şeklinde kuşkuya yer bırakmayacak surette yaygın bir his mevcuttu. Daha önemlisi ise resmi ve gayri resmi çevreler tarafından ABD hükümetinin Atatürk'ün cenazesine yönelik tutumunun küçümsenecek derecede gelişi güzel olduğu şeklinde yorumlandığı ve böyle bir yaklaşımın varlığı konusunda kuşku bulunmadığı yine büyükelçi tarafından ABD hariciyesine rapor edilmişti.

 

ABD’ye karşı duyulan hoşnutsuzluk bürokratik düzeyde olduğu gibi toplumsal düzeyde de gösterilen tepkisel davranışlar ile izhar olunmuştu.

Bu anlamda gerek Amerikan gerekse Türk eğitim kurumlarında görev yapmakta olan Amerikalı öğretmenlere karşı öğrenciler tarafından itaatsizlikle mukabele edilmiş; bazı Amerikan ticari faaliyetlerinde vurgulanan iş birliği yerel idare çalışanları tarafından ilgisizlikle karşılık görmüş ve bazı resmi ilişkilerde gözle görülür bir soğukluk yaşanmıştı. Ancak bu soğukluk yahut Türk Hükümetinin ABD’ye olan kırgınlığı uzun ömürlü olmadığı gibi kalıcı türden hasar verici de olmamıştı.

 

MacMurray’e göre Türk Hükümeti’nin söz konusu beklenti ve yaklaşımı mantıksız olduğu kadar duygusal olup gerçekçi değildi. Zira öncelikle iki ülkeyi birbirinden ayıran mesafe ve iki ülke arasında hemen hemen her türden yakın bağların yokluğu göz önüne alındığında böyle bir beklenti büyükelçilik için olduğu kadar ABD Hariciye Bakanlığı için de anlaşılmaz bir durumdu.

Diğer taraftan, Türkiye'de fazlası ile anlatılıp dillendirilmiş olan bir husus varsa o da iki ülke cumhurbaşkanları arasında özel ve hatta neredeyse efsanevi bir kişisel dostluğun olduğu inancıydı. Ayrıca böyle bir hoşnutsuzluğun yaşanmasında, ek özel temsilcilerin atanacağı veya ABD donanmasından bir geminin törene iştirak edeceğine ilişkin bir duyurunun ABD tarafından nihai olarak bildirileceği umudunun etkili olmasının ötesinde, cenaze töreninde Amerika’nın özel bir surette temsil olunacağının yeterince duyurulmamış olması da belirleyici olmuştu.

Söz konusu efsanevi dostluğun varlığına inanılmış olmasında şüphesiz ki bir dizi faktörün etkisi vardı. Öyle anlaşılmaktadır ki Mustafa Kemal’in daha evvelce Roosevelt’e gönderdiği mektupta ona olan hitap şekli bu faktörlerden birisini oluşturmuştu.

Mustafa Kemal daha kısa bir süre önce 1 Mart 1935’te Türkiye Cumhuriyeti riyasetine dördüncü defa seçilmesi üzerine seçilişini 2 Mart 1935’te Amerika Birleşik Devletleri başkanı Franklin Roosevelt’e Büyük ve Aziz Dost hitabı ile haber vermiş ve bütün mesaisinin Türkiye ile ABD arasında mevcut güzel suretteki dostane münasebetleri idame, inkişaf ve artırmaya yönelik olacağını yolunda kendisini temin etmiş ve ayrıca hem Roosevelt’in şahsi saadeti hem de ABD milletinin refah ve ikbali için temennilerde bulunduğuna lütfen itimat edilmesi ricasında bulunmuştu. (1)

Roosevelt’e karşı kullanılan yukarıdaki hitap biçimi Atatürk ile sınırlı kalmamış, İsmet İnönü tarafından da devam ettirilmişti.

 

Türk Hükümeti öncelikle ABD’ye karşı sergilenen hoşnutsuzluk ve soğukluğun daha fazla sürdürülmesinin doğru olmayacağı kanaatine ulaşmış olmalıdır ki cenaze töreninden birkaç gün sonra, ABD hariciyesine teşekkür edilmesi için harekete geçmişti.

Bu maksatla ABD Türkiye Büyükelçisi ve Müsteşarı Mehmet Münir Ertegün 28 Kasım 1938’de MacMuray ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirmiş ve yüz yüze görüşme talebinde bulunmuştu.

Münir Ertegün, hükümetin talimatı gereği, Cumhurbaşkanı Atatürk'ün ölümünden sonra gösterdiği özel onur ve özellikle hususi bir ismin cenaze töreninde görevlendirmiş olmasından ötürü ABD Başkanı’na, Türk Hükümetinin derinden minnettar olduğunu ifade etmiş ve duyulan minnettarlığın ABD Başkanı’na lütfen iletilmesini istemişti.

MacMurray de Ertegün’e, Türk Hükümeti’nin bu son derece nazik mesajını Başkan'a iletmekten büyük bir memnuniyet duyacağını ve ayrıca Cumhurbaşkanı Atatürk'ün ölümünün ABD Hükümeti ve halkı tarafından büyük bir vatanseverin ve büyük bir liderin kaybı olarak görüldüğünden emin olabileceğini ifade etmişti.

Böylesi bir gelişmenin hemen akabinde, yaklaşık bir ay sonra, Türk Hükümeti tarafından yeni bir adım daha atılmış ve Amerika Birleşik Devletleri Anayasası'nın 150. yıl dönümünü anmak üzere Başkan Roosevelt ve Cumhurbaşkanı Atatürk'ün birleşik portreleri tasarımlı bir posta pulu çıkarılmak istenmiş ve söz konusu tasarımın sakıncası olup olmadığına dair ABD hariciyesinden görüş istenmişti. (2)

Türk Hükümeti ikili ilişkilerinde siyasi bir soğukluğa sebebiyet vermemek üzere ilişkileri sıcak tutacak adımlar atmış olsa da ABD cephesinde konu bütünü ile unutulmuş değildi. ABD hariciyesi hakikaten de MacMuray’in daha evvelce göndermiş olduğu ve GİZLİ kaydı ile raporunda yer vermiş bulunduğu:

Her ne kadar mantıksız görünse de ABD hükümetinin Cumhurbaşkanı Atatürk'ün cenazesine yönelik tutumunun resmi olarak -ve gayri resmi olarak- neredeyse küçümsenecek kadar gelişi güzel olarak yorumlandığında kuşku yoktur

şeklindeki tespiti ve ayrıca:

Öncelikle iki ülkeyi birbirinden ayıran mesafe ve iki ülke arasında hemen hemen her türden yakın bağların yokluğu göz önüne alındığında, bu durum, yapılacak araştırma ve soruşturmalar neticesinde bu beklentinin nedeni açıklığa kavuşuncaya kadar, büyükelçilik için olduğu kadar ABD Hariciye Bakanlığı için de anlaşılmaz görünebilir

suretindeki değerlendirmesini göz ardı etmemiş, Türk Hükümetince ABD’ye karşı sergilenen ve Türk toplumunda da geniş mikyasta yansıma bulan hoşnutsuzluğun gerçek sebebini öğrenmeye çalışmıştı.

ABD Türkiye Olağanüstü Büyükelçisi MacMurray 7 Ocak 1939’da Ertegün ile yaptığı görüşmede vuzuha kavuşturmak üzere hoşnutsuzluk konusuna temas etmişti.

 

Türk Büyükelçisi Ertegün ABD’nin cenazeye katılımının gelişi güzel surette olduğu şeklindeki değerlendirmeye öncelikle gerçekten şaşırmış görünmüş ve Türk Hükümeti'nin böyle bir kanaat içinde bulunduğu düşüncesinin tamamen temelsiz olduğuna kani bulunduğunu belirtmişti.

Ertegün bu görüşünü desteklemek için de Cumhurbaşkanı Atatürk'ün ölümünden kısa bir süre sonra, Türk Hükümeti’nin talimatları doğrultusunda hareket ederek Atatürk'ün cenazesine katılmak üzere ABD Hükümeti’nin özel bir temsilci gönderilmesi veya MacMurray’in bu amaçla görevlendirilmesi yolundaki Türki Hükümeti'nin talebini iletmek üzere ABD Dışişleri Bakanlığına yaptığı ziyareti hatırlatmıştı.

ABD Dışişleri Bakanlığının Bay MacMurray'i cenazeye katılmak üzere özel büyükelçisi olarak atama kararından Türk Hükümeti’nin bütünüyle memnun olduğunu ve bunun kanıtı olarak da cenaze töreni için özel bir büyükelçi atamak üzere ABD hariciyesinin ivedilikle almış olduğu kararlardan ötürü Türk Hükümeti’nce ABD hükümetine duyulan derin takdirin Dışişleri Bakan Vekiline ve uygun bir zamanda Başkan Roosevelt'e iletmek üzere kendisinin Türk Hükümeti’nden almış olduğu talimatı hatırlatmıştı.

Büyükelçi ayrıca Türk Hükümeti’ndeki hiçbir sorumlu yetkilinin, Cumhurbaşkanı Atatürk'ün cenazesi ile ilgili olarak Büyükelçi'nin talebi üzerine ABD Hükümeti tarafından gerçekleştirilen harekete karşı herhangi bir kızgınlık duyamayacağını da vurgulu bir surette belirtme gereği hissetmişti.

Özel şahısların tutumu konusunda ise Cumhurbaşkanı'nın ölümünün ardından Türk halkının müthiş bir duygusal baskı altında olduğuna İstanbul'daki ziyaret ve törenler sırasında ayaklar altında kalıp çiğnenmiş çok sayıdaki kişinin trajik ölümünün tanıklık ettiğini hatırlatmıştı.

Büyükelçi Ertegün ayrıca cenazeye katılım sağlayan bazı Avrupa devletlerinin özel temsilcilerinin sergilediği olağanüstü gösteriyi izleyen bilgisiz ve düşüncesiz kimselerin cenazedeki ABD temsili ile ilgili olarak haksız sonuçlara varmalarının kolaylıkla mümkün olabileceğini belirtmişti.

Ertegün; Türkiye’ye yakın bir mesafede olmalarına rağmen diğer devletler tarafından çok az sayıda savaş gemisi gönderildiği ve ABD'nin Türkiye'ye olan uzaklığı malumken, ABD hükümetinin ABD’den özel temsilciler göndermiş olmasını bu tür kişiler elbette bütünüyle anlayamazlar, diye belirtiş, ABD'nin konuyu daha fazla nazar-ı dikkate almamasını ve bu tür aptalca söylentilerin ortadan kaldırılması için gerekli görülebilecek adımların atılması için Türkiye Başbakanı'na konuya dair kişisel bir mektup yazma fırsatı bulacağını umduğunu ifade ederek sözlerini tamamlamıştı.

Ertegün bu görüşmeden bir müddet sonra, hoşnutsuzluk konusunun tekrar ele alındığı bir görüşmede bulunmak üzer 9 Ocak sabahı ABD sefiri Wallace Murray’i tekrar ziyaret etmiş ve sefire, daha evvelce yaptıkları konuşmayı müteakiben Türk Dışişleri Bakanı’na kişisel bir mektup yazdığını ve az önce bir cevap aldığını belirtmiş ve mektubunun Bakan’a ulaşması sonrası vuku bulan gelişmelere dair bilgi vermişti.

Ertegün bütün bunları ifade ettikten sonra, Amerika Birleşik Devletleri'nin Türkiye'de sahip olduğu yüksek itibarda en ufak bir azalma olmadığı ve Türk Hükümeti’nin iki ülke arasında halihazırda var olan yakın ilişkilerin daha da güçlendirilmesine büyük önem vermeye devam ettiği konusunda Wallace Murray’i ve dolayısıyla da ABD hariciyesi ve hükümetini temin etmeye çalışmıştı.

Bu bağlamda Türk Dışişleri Bakanı Şükrü Saraçoğlu ABD Ankara Maslahatgüzarı Robert F. Kelley ile bir görüşme gerçekleştirmiş ve Kelley'ye, Türk yetkililerin veya önemli mevkilerde bulunan Türklerin Cumhurbaşkanı Atatürk'ün cenazesindeki Amerikan temsilini eleştirdiği yönündeki söylentilerin tamamen mesnetsiz olduğunu vurgulamıştı. Dışişleri bakanı ayrıca, Kelley'ye aksine bir durum söz konusu ise bu durumu kendisine açıklamasını istemişti. Ancak Kelley'nin, söylentilerin kulaktan dolma bilgilerden başka bir şeye dayanmadığı konusundaki ifadeleri üzerine Dışişleri Bakanı ile Kelley nihayet fikir birliğine varmışlardı.

Türk Dışişleri Bakanı Şükrü Saraçoğlu hoşnutsuzluk konusunu ele almak üzere Kelley ile bir görüşme daha gerçekleştirmişti.

Saraçoğlu, Türk Hükümeti’nin Amerikan Hükümeti'nin komşu ülkeler tarafından gönderilenlere benzer özel bir heyet göndermesini veya savaş gemileri ve askeri personel göndermesini sadece aradaki mesafenin imkânsız kıldığının farkında olduğunu ve Amerikan Hükümeti’nin Cumhurbaşkanı Atatürk'ün cenazesinde temsil edilmesinden herhangi bir memnuniyetsizlik duymadığını, Türk Hükümet üyelerinden hiç kimsenin Amerikan Hükümeti’nden yapılandan daha fazlasını yapmasını beklemediğini Kelley’ye 6 Şubattaki görüşmede tekraren ifade etmek zorunda kalmıştı. Ancak konu bir türlü kapanmamış, Kelley ile Saraçoğlu arasında 10 Şubat’ta gerçekleşen yeni bir görüşmede kaçınılmaz olarak gündeme gelmişti.

Görüşmede Saraçoğlu, Amerikan Hükümeti'nin cenazeye yönelik tutumundan Türk Hükümeti'nin memnun olmadığı konusunun resmi bir beyana dayanmadığını, Türk Hükümeti cenaze töreninde Amerikan Hükümeti'nin temsil edilmesinden herhangi bir memnuniyetsizlik duymadığını, bilakis ABD’nin cenaze törenine katılımını Türk Hükümeti’nin istemiş olduğunu ifade etmek zorunda kalmıştı.

Nihayet Kelley de konunun esasında bütünüyle halkın muayyen bir kesiminin, Başkan Roosevelt ile Atatürk arasındaki dostluk dikkate alarak, Amerikan Hükümeti'nin yapması gerekeni yapmadığı hissine kapılmış olduğuna işaret eden çeşitli olayların varlığının ABD Büyükelçiliğinin dikkatini çekmiş olmasından kaynaklandığını ifade etmişti.

Kelley’ye hak veren Bakan Saraçoğlu da Türk insanının o dönemde duygusal baskı altında bulunduğunu, normal şartlar altında söyleyip yapmayacağı şeyleri yapmış veya söylemiş olabileceğinin elbette oldukça mümkün bulunduğunu belirtmiş ve Kelley’i Cumhurbaşkanı Atatürk'ün cenazesindeki Amerikan temsilinin karakterinin Türk Hükümeti’ni hiçbir şekilde gücendirmediği konusunda bir kez daha temin etmişti.

Saraçoğlu ayrıca, Türk Hükümeti'nin ABD'ye karşı en dostane duygulardan başka bir şey duymadığını ve siyasi amaçlarından birisinin de ABD ile daha da yakın ilişkiler geliştirilmesi olduğunu belirtmişti.

ABD Ankara sefaretinin bu tarihlerde meşgul olduğu konulardan biri ise Ankara Büyükelçiliği için arazi satın alma arzusuydu. Arazi alımı konusunda tabii olarak Türk Hükümet yetkililerinin yardımına ihtiyaç duyulmaktaydı. Nihayet arazi meselesi de yetkililerin yardımları ile kısa b,r süre içerisinde halledilivermişti.

ABD sefiri Murray arazinin satın alınmasında Türk makamlarının sağladıkları yardıma teşekkür etmek üzere 10 Şubat 1939’da Türk Dışişleri Bakanı Saraçoğlu ile bir görüşme gerçekleştirmişti.

Görüşme sırasında Amerika Birleşik Devletleri’nin Cumhurbaşkanı Atatürk'ün cenazesindeki temsili konusu bir kez daha gündeme gelmişti.

Saraçoğlu konuya bir kez daha değinerek; Amerikan Hükümeti'nin bu amaç için özel bir delegasyon veya askeri veya deniz kuvvetleri birlikleri göndermesini yalnızca mesafe gerçeğinin imkansız kıldığı açıklamasında bulunmuş, ancak durumu kavrayamayan bazı düşüncesiz kişilerin bu noktadaki söylemlerine devam ettiğini belirtmiş, kendisinin Kelley ile yaptığı son görüşmeyi hatırlatmış ve Türk Hükümeti’nden hiçbir yetkilinin böyle bir duygu beslemediğine dair Murray’e güvence vermiş ve meselenin akılları daha fazla kurcalamayacağı ümidini belirterek sözlerini tamamlamıştı.

 

1- National Archives (United States). Central File: Decimal File 867.001, Internal Affairs Of States, Political Affairs., Turkey, Chief Executive. Sovereign. Visits., Dec. 8, 1932 - February 15, 1939. DETAIL: Records of the Department of State Relating to Internal Affairs of Turkey, 1930- 1944. DETAIL: Dec. 8, 1932 - February 15, 1939. 421pp. COLLECTION: Turkey: Records of the U.S. Department of State, 1802-1949.

2- National Archives (United States). Central File: Decimal File 867.001. ATATUK / 77.

 

Diğer Yazıları