'Tek ulus, tek devlet'e karşı çıktı!

CHP’li Adalar Belediyesi, “6-7 Eylül Olaylarının 65. Yıldönümünde Adalet Hakkı” başlıklı anma paneli düzenledi. Panele Adalar Belediye Başkanı Erdem Gül’ün yaptığı konuşma damgasını vurdu. Gül konuşmasında, kendisinden önce Neşe Erdilek adlı panelistin açıklamalarında söylediği “Tek Devlet,Tek Ulus” sözlerine karşı çıkarak ve redderek, HDP ile PKK’nın da savunduğu federatif sisteme atıfta bulundu.

CHP’li Adalar Belediyesi, Kent Konseyi ve Dünya Mirası Adalar ile birlikte, Çelik Gülersoy Kültür Merkezi’nde “6-7 Eylül Olaylarının 65. Yıldönümünde Adalet Hakkı” başlıklı anma paneli düzenledi. Panel, öğretim görevlisi Zeki Coşkun moderatörlüğünde yapıldı ve Kent Konseyi'nden Neşe Erdilek, Dünya Mirası Adalar Girişimi'nden Korhan Gümüş, yazar Osman Balcıgil katılarak birer konuşma yaptılar. Panele katılan Mıgırdıç Timurcuoğlu ile yurt dışında yaşayan ve programa telefonla katılan Niko Uzunoğlu’da, o dönem çocukken tanık olduğu olayları anlattılar.

ADALAR BELEDİYE BAŞKANI ERDEM GÜL’DEN İNANILMAZ SÖZLER!

Panelde, Adalar Belediye Başkanı, eski gazeteci Erdem Gül bir konuşma yaptı. Gül'ün konuşması sırasında, duyanları şaşırtan “şerbetli bir halk gibi” diyerek skandal cümleler kullandığı görüldü. Gül, "Türkiye’de maalesef elimizde çok fazla olan, acı bir tarih ile karşı karşıyayız. 6 ve 7 Eylül... Ama hani neredeyse, şerbetli bir halk gibi, bu meseleyi de, bir şekilde, bu acıyı da yaşamış bir ülkenin çocuklarıyız hep birlikte.” dedi. CHP’li Adalar Belediye Başkanı Gül bu konuşmalarla da yetinmedi, 6-7 Eylül olaylarını, dinsel, etnik veya siyasi nedenlerle bir gruba karşı yapılan şiddet hareketlerinin ifadesi olan pogrom olarak nitelendirdi ve ”Ben gazeteci kökenliyim. Neşe Hoca farkında olmadan konuşurken, 6-7 Eylül olayları diye konuşuyor. Bir haber diline yakın bir söylem bu. Olay diye izah ediyoruz. Halbuki ortada bir olay yok. Bir katliam, bir gasp, bir cinayet, bir ülkesinden kovma girişimi var.” şeklinde konuştu.

“TEK ANLAYIŞLARA KARŞI ÇIKALIM, ÇOKLUĞU SAVUNALIM!”

Başkan Gül konuşmasında, kendisinden önce Neşe Erdilek adlı panelistin açıklamalarında söylediği “Tek Devlet, Tek Ulus” sözlerine karşı çıkarak ve redderek, HDP ile PKK’nın da savunduğu federatif sisteme atıfta bulundu. Başkan Gül, konuşmasında "Ben gazeteci kökenliyim. Neşe Hoca farkında olmadan konuşurken, 6-7 Eylül olayları diye konuşuyor. Bir haber diline yakın bir söylem bu. Olay diye izah ediyoruz. Halbuki ortada bir olay yok. Bir katliam, bir gasp, bir cinayet, bir ülkesinden kovma girişimi var. Bu nedenle belki olay yerine, işte sanırım, konunun uzmanları burada. Birazdan anlatacaklardır. İşte uluslararası dilinde pogrom sanırım. Böyle bir şey ifadesi var. Ama her ne olursa olsun bir acı, bir yas gününde olduğumuzun bilincinde olmamız gerekir. Neşe Hocanın konuşmasında aslında bir vurgu vardı. Tek ulus,tek devlet, tek ee yani tek tek diye giden... Bugünlerde Türkiye siyasetine de egemen olan... Demekki tek olmamak gerekiyor, çok olmak gerekiyor. 6-7 Eylül’de, belki bu ülkenin renklerini bir miktar soldurdular. Tek olmayı savunmazsak, çokluğu savunursak, Türkiye’nin zenginliğini de savunmuş oluruz. O nedenle tek tek anlayışlara karşı çıkalım çokluğu savunalım.” şeklinde konuştu.

BAŞKAN ERDEM GÜL KONUŞURKEN YAPTIĞI GAFI DÜZELTMEYE ÇALIŞTI!

CHP’li başkan Gül, konuşmasının devamında da yaptığı gafı fark etmiş olarak söylemini “Herkes kendisi gibi olsun. Farklılık zenginliktir diyelim. En azından bu adalarımızdan da bir örnek verirsek, hepimiz farklı farklı kimlikler, farklı farklı etnik, mezhepsel, dinsel ya da başka türlü kimlikler, bir arada barış içinde yaşayabiliyorlar. Bunu biraz daha geliştirmemiz gerekir diye düşünüyorum. Geliştirecek imkana sahibiz. Belki böyle dünyaya da örnek oluruz. Bu toplantıda da, Kuran hoca başta olmak üzere, emeği geçen herkes, aynı zamanda barışa da kardeşliğe de çok sesliliğe de, renkliliğe de hizmet etmiş oldular. Bir de bir vurgu daha yapalım. Ne gariptir, çok garip bir tesadüf, birkaç gün önce 1 Eylül’de Dünya Barış Günü yaşadık. Aynı haftaya denk gelen, yani barış ve bir de barışa karşı cinayet... Biz barışı savunalım diyorum. İçimizden de o insanların anılarını hatırlayarak, zevkle dinleyelim.” diyerek konuşmasını noktaladı.

SEÇİMLER ÖNCESİ TOPLANTIDA İSTİKLAL MARŞI’NI OKUMAMIŞTI!

CHP'nin İstanbul Adalar Belediye Başkan Adayı Erdem Gül, belediye seçimleri öncesi, İstanbul'da partisinin belediye başkan adaylarıyla katıldığı bir törende de, ilk skandalına imza atmıştı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da katıldığı, 25 Mart 2019’da yapılan toplantıda, Erdem Gül program başlarken okunan İstiklal Marşı'na eşlik etmemiş ve okumamıştı. Gül’ün bu davranışı, CHP’liler arasında dikkati çekmiş ve büyük tepki görmüştü.

BELEDİYENİN SOSYAL MEDYA HESABINDA, GÜL’ÜN KONUŞMASINDAN HİÇ BAHSEDİLMEDİ!

Bu skandal konuşmanın ardından, Adalar Belediyesi sosyal medya hesabından, panel ile ilgili haber yapıldı. Haberde, Erdem Gül’ün,"Tek Ulus, Tek Devlet” hakkındaki sözlerine hiç yer verilmediği görüldü.

İşte Adalar Belediyesi'nin panel haberi;

65. YILDÖNÜMÜNDE 6-7 EYLÜL'Ü UNUTMADIK!

1955 yılında İstanbullu Rumlara karşı düzenlenen saldırıların üzerinden 65 yıl geçti. Adalılar, yaşanılan acı ve utanç verici o günleri unutmadı.

Kent Konseyi ve Dünya Mirası Adalar ile birlikte, Çelik Gülersoy Kültür Merkezi’nde “6-7 Eylül Olaylarının 65. Yıldönümünde Adalet Hakkı” başlıklı anma düzenledik.

"FARKLILIKLARIMIZLA BİR ARADA, BARIŞ İÇİNDE..."

Anmada konuşan Belediye Başkanımız Erdem GÜL, 65 yıl önce yaşananlardan duyduğu üzüntüyü dile getirirken, kardeşlik ve barış vurgusu yaptı. "6-7 Eylül 1955'te bu ülkenin renklerini soldurdular" diyen GÜL, tekçi anlayışa karşı daima çokluğu savunmak gerektiğini, farklılıklarımızın zenginlik olduğunu söyledi.

Adalarda, bir arada barış içinde yaşadığımızı belirten Başkan Gül, ülkemiz ve tüm dünya için barış temennisinde bulundu.

Anma programında, 6-7 Eylül 1955'te yaşanan şiddet ve vatandaşlık haklarının ihlali nedeniyle Adalar nüfusunun büyük bir bölümünün doğup büyüdükleri yerlerinden koparıldıkları hatırlatılırken; bir şehrin, bir ülkenin vatandaşlarının yaşam ve adalet haklarının neden herkesi ilgilendirdiği, yaşanan şiddet, yıkıcılık ve kayıpların nelere yol açtığı konuşuldu ve telafisi mümkün olmasa da bir daha böyle bir acının yaşanmaması için herkesin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi gerektiği vurgulandı.

Öğretim görevlisi Zeki Coşkun moderatörlüğünde yapılan panelde Kent Konseyi'nden Neşe Erdilek, Dünya Mirası Adalar Girişimi'nden Korhan Gümüş, yazar Osman Balcıgil birer konuşma yapıp saldırıyı lanetlerken, Mıgırdıç Timurcuoğlu da o dönem çocukken tanık olduğu olayları anlattı.

Yurt dışında yaşayan ve telefonla programa katılan Niko Uzunoğlu da İstanbullu Rumların şehirleriyle bağları neden korunması gerektiğine dikkat çekti.

Toplumsal hafıza konusunda araştırmalar ve çalışmalar yapan Christina Zenginoğlu'nun Ahmet Ümit'in romanından kesitlerle 1955'te yaşananları anlattığı anma programı isteyen katılımcıların da görüşlerini belirrmesiyle son buldu.

ALFABETİK SIRA İLE ÇEŞİTLİ TARİHLERDE TÜRKLERE YAPILAN İNANILMAZ KATLİAMLAR...

Agrinio Kasabası Katliamı: Yunanistan’ın Agrinio Kasabasında Yunanlılar tarafından Türklere yapılan katliamdır. Katliamda 500 kişi vahşice öldürülmüştür.

Alaminyo Katliamı: Türkiye 20 Temmuz 1974’te Kıbrıs Barış Harekâtına giriştiği dönemde 183 Türk ve 350 Rum’un yaşadığı Karma Alaminyo köyündeki Rumların Türk bölgesini basarak buldukları kadın, erkek, yaşlı ve çocukları esir alıp köydeki Rum okuluna hapsettikleri ve yaşları 6 ile 80 arasında değişen 20 Türk’ün öldürüldüğü katliamdır.

Anadolu Türk Soykırımı: 1890-1922 yılları arasında Ermenilerin Anadolu topraklarında Türklere yaptıkları soykırımdır. Ermenilere, emperyalist devletlerce, sırasıyla, Anadolu'da; "Kara Haç", "Armenakan" ve "Vatan Koruyucuları", Cenevre'de; "Hınçak", Tiflis'te; "Taşnak" komiteleri kurdurulmuştur. Bu komitelere hedef olarak Doğu Anadolu toprakları, amaç olarak ise Osmanlı Ermenilerinin birliği, denizden denize Ermenistan devleti hedef olarak gösterilmiştir. Ermeni isyan ve katliamları sırasında katledilen Türklerin sayısı belgelere göre 517.955'dir. Olay tarihi ve yeri belli olup da sayı tespiti yapılamayanlarla birlikte bu rakam 2 milyona ulaşmaktadır.

Atina Katliamı: Yunan isyanı sırasında Atina'da, 1821 yılında sadece 190'ı askerlik yapmaya uygun olan 1190 Türk, güvende olacaklarına ilişkin verilen sözler nedeniyle teslim olmuş, teslim olanlar Yunanlılar tarafından vahşice katledilmiştir.

Ayvasıl Katliamı: Aralık 1963’te Kıbrıs’ta Ayvasıl köyünde, Rumların gece yaptıkları baskınla çocuk, yaşlı kadın demeden 21 kişiyi vahşice öldürdükleri katliamdır.

Çavuşlu Çiftliği Katliamı: 1920 yılında Boğaziçi’nde, Beykoz’a bağlı Çavuşlu çiftliğini basan Yunan çeteleri tarafından yapılan katliamdır. Katliamda çiftliğin kâhyası Cevat Efendi ve altı arkadaşı sürüklenerek köy dışına çıkarılmış ve öldürülmüştür.

Dedeağaç Katliamı: 1912 yılında Yunanistan’da Yunanlılar tarafından Türklere yapılan katliamdır. Katliamda 245 çocuk ve 276 kadınla 1387 erkek katledilmiştir.

Doxato Katliamı: I. Dünya Savaşı sırasında, Ekim 1914'te Yunanistan Doxato'da Yunanların bölgedeki Türklere yaptığı katliamdır. Katliamda 400 Türk öldürülmüş, malları yağmalanmış ve sahip oldukları arazileri Yunanlılar’a devrettiklerine dair zorla belge imzalatılmıştır.

Dr. Nihat İlhan: Kıbrıs Türk Kuvvetleri alay doktorudur. Nihat İlhan’ın eşi ve üç çocuğu, Dr Nihat İlhan’ın evde bulunmadığı bir sırada, korunmak için sığındıkları banyo küvetinde Eokacı Rumlar tarafından kurşunlanarak öldürülmüştür.

Esenboğa Havalimanı Saldırısı: Ermeni silahlı örgütü ASALA tarafından 7 Ağustos 1982 tarihinde Ankara Esenboğa Havalimanı’na yapılan bombalı saldırıdır. ASALA tarafından Türkiye'de yapılan ilk ölümlü eylem olan Esenboğa Havalimanı saldırısında 9 kişi hayatını kaybetmiş, 72 kişi de yaralanmıştır. (bkz: ASALA)

Etea Köyü Katliamı: 1898 yılında Girit’te Yunanlılar tarafından Türklere yapılan katliamdır. Katliamda küçük bir kız çocuğu dışında tüm köy halkı katledilmiştir. Ölü sayısı net olarak bilinmemektedir.

Geçitkale Katliamı: Kasım 1967 tarihinde Kıbrıs Geçitkale’de Rum askerleri tarafından yapılan katliamdır. Köylerini terk etmeyen 80 yaşlarında bir çift, evleri basılıp kurşuna dizildikten sonra üzerlerine gaz dökülerek vahşice yakılmışlardır.

Girit Katliamı: 16 Ağustos 1866 tarihinde, sadece bir gecede 30 bin olmak üzere devam eden süreçte 40 bin civarında Türk, Yunanlılar tarafından katledilmiştir.

Guba Katliamı: 1918 yılında Ermeniler tarafından Azerbaycan’ın Guba şehrinde yapılan katliamdır. 122 köy yakılmış, 30 bin insan vahşi bir şekilde öldürülmüştür. Katliama ait toplu bir mezar 2007 yılında şehir stadının onarımı sırasında yapılan kazı çalışmalarında bulunmuştur.

Hocalı Katliamı: 26 Şubat 1992 tarihinde Azerbaycan Cumhuriyeti'- nin Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kasabasında yaşanan ve Azerbaycan sivillerinin Ermenistan'a bağlı kuvvetler tarafından toplu şekilde öldürüldüğü olaydır. Katliamda 613 kişi öldürülmüş, 1275 kişi esir alınmıştır. 110 kişinin akıbeti ise hâlen bilinmemektedir.

Hüseyinli Köyü Katliamı: 1920 yılında bir Yunan taburu, Boğaziçi’nde, Beykoz kazasına bağlı Hüseyinli Köyünü kuşatarak mitralyöz ve yaylım ateşiyle halkı katlettikten sonra her şeyi yağmalamış ve otuz beş haneli olan bu köyü ev, ahır, samanlık, cami, mektep ve hatta harmanlardaki ekinleriyle yakmışlardır. Katliamda şehit olan Türk sayısı, naaşlar yakıldığı için net olarak bilinmemektedir.

Hydra Adası Katliamı: 1821 yılında Yunan adası olan Hydra adasında, Yunanlılar tarafından Türklere yapılan katliamdır. Katliamda 90 Türk vahşice katledilmiştir.

Kanlı Noel: 21 Aralık 1963 tarihinde Kıbrıslı Türklere karşı başlatılan silahlı saldırılara verilen isimdir. Kıbrıs adasındaki çatışmaların başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Olaylarda toplam 364 Kıbrıs Türk’ü hayatını kaybetmiştir.

Karatepe Katliamı: 18 Şubat 1922 akşamı, Aydın Karatepe Köyü’nde Yunan işgali süresince bölgede gerçekleştirilen en büyük sivil katliam olarak kayıtlara geçmiştir. Köydeki evlerin dağınık oluşu ve savaş sırasında kayıtların sağlıklı tutulamaması gibi sebeplerle, katliamda ne kadar insanımızın şehit edildiği kesin olarak belirlenemese de, resmi belgelere ve tanıkların anlatımlarına göre, hayatını kaybedenlerin sayısının 200’ün üzerinde olduğu saptanmıştır.

KIBRIS 1931 Olayı: Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması için başlatılan ayaklanmadır. Yunan Konsolosu Kyrou’nun kışkırtmalarıyla “Milli kurtuluşumuz Yunanistan’la birleşmektir.” diyen Papaz Nikodimos’un peşine takılan Rumlar, ilhak sloganları atarak hükümet binalarına saldırmış ve Vali Konağı’nı yakmışlardır. Saldırıda 7 Türk ölmüş, 67 Türk ise yaralanmıştır.

Menemen Katliamı: 16-17 Haziran 1919'da İzmir Menemen'de Yunan askerlerinin Türklere yaptığı katliamdır. Katliamda Avrupa kaynaklarına göre en az 200 Türk ölmüş ve 200'den fazla Türk de yaralanmıştır. Bazı Türk kaynakları ise ölü sayısının 1000 civarında olduğunu belirtmiştir.

Mistras Katliamı: Yunanlılar, 1770 yılında Mistras kentinde 400 Türk'ü öldürmüştür. Türk çocukları, minarelere çıkarılıp aşağıya atılmışlardır.

Mora Yarımadası Katliamı: Yunanistan’ın bağımsızlığını kazanması ile birlikte Mora Yarımadası’nda yaşayan Türkler, büyük zulüm görmüş ve kaçma fırsatı bulamayan 20 bin Türk hunharca katledilmiştir.

Muratağa, Sandallar ve Atlılar Katliamı: 14 Ağustos 1974 tarihinde EOKA-B tarafından Kıbrıs'ın Muratağa, Sandallar ve Atlılar köylerinde Kıbrıs Türklerine karşı gerçekleştirilen katliamdır. Katliamda en genci 16 günlük, en yaşlısı ise 95 yaşında olmak üzere 126 Türk öldürülmüştür.

Muratlı Köyü Katliamı: 1920 yılında Boğaziçi Beykoz’a bağlı Muratlı köyünde Yunanlıların yaptığı katliamdır. Köy halkı çeşitli işkenceler yapılarak öldürülmüştür. Şehit sayısı net olarak bilinmemektedir.

Navarin Katliamı: Yunanistan'ın bağımsızlığını kazanması sırasında yaşanan katliamlar dizisinin bir parçası olan bir katliamdır. Katliam 19 Ağustos 1821 günü Mora Yarımadası'ndaki Navarin şehrinde gerçekleşmiş ve yaklaşık 3 bin Türk katledilmiştir.

Örümce Köyü Katliamı: 1920 yılında Yunanlıların Anadolu’da yaptıkları katliamdır. 20’den fazla günahsız Türk, iplere bağlanarak yerde sürüklenmiş ve bıçaklanmıştır.

Paralimni Katliamı: 1964 yılında Kıbrıs Mağusa limanında işçi olarak çalışan 13 Kıbrıslı Türk’ün Kıbrıslı Rumlar tarafından öldürüldüğü katliamdır. Katliama ait toplu mezar, 2015 yılının şubat ayında tespit edilmiş ve kimlik belirleme çalışmalarına başlanmıştır.

Sakız Adası Katliamı: 1821 yılının Mart ayında, Yunanlar tarafından Sakız Adası'na bir saldırı düzenlenmiş ve adadaki bütün Türkler vahşice katledilmiştir.

Sinde Katliamı: 12 Temmuz 1958’de Kıbrıs’ta işlerine gitmek üzere 4 araçlık bir konvoyla köylerinden ayrılan Türklerin yolunun Rumlar tarafından kesildiği olaydır. Rumlar ateş ederek 5 Türk’ü şehit etmişlerdir.

Taşkent Katliamı: Kıbrıs Harekâtı sırasında ikinci harekâtın başlatıldığı 14 Ağustos 1974'te Taşkent (Tohni) köyünün erkeklerinin topluca öldürüldüğü katliamdır. Rumlar 14 Ağustos 1974'te Taşkent köyünde 89 Kıbrıslı Türk'ü evlerinden topladıktan sonra vahşice öldürmüş ve inşaat araçları ile açtıkları çukurlara toplu olarak gömmüştür.

Tripoliçe Katliamı: Yunan bağımsızlık savaşı sırasında yapılan Tripoliçe kuşatması esnasında Türklerin ve Yahudilerin katledilmesi olayıdır. Katliamda 35.000 insan hayatını kaybetmiştir.

Tripolitza Katliamı: Mora’da Yunanlılar tarafından Türklere yapılmış bir katliamdır. Binlerce insan vahşice katledilmiştir. Kolokotrones’in anlatımına göre: “Yukarı hisar kapısından başlayarak atımın ayağı hiç yere değmedi. İlerlediğim zafer kutlama töreni yolu cesetlerden bir örtüyle döşenmişti.” ifadeleri katliamın boyutlarını, yapanların sözünden gözler önüne seren en özet Tripolitza katliamı itirafıdır…

Üç Şehitler Katliamı: Rumların 1958 yılının Temmuz ayında Kıbrıs’ta Goşi diye bilinen köyün sakinlerinden üç genci vurarak şehit ettikleri katliamdır.

Vodina Katliamı: 1914 yılında Yunanistan Vodina ve civar bölgesinde demir sopalarla dövülmek suretiyle 300 Türk Yunanlılar tarafından vahşice katledilmiştir.

Yalova Katliamı: Mayıs 1921'de Yunanlılar, yerli Rumlar ve Ermeniler tarafından Yalova bölgesinde, Müslümanlara uygulanan mezalimdir. Bölgedeki Müslüman Türk köylerinin neredeyse tamamı yakılmış, binlerce insan öldürülmüş ve mülteci durumuna düşürülmüştür.

Pogrom; dinsel, etnik veya siyasi nedenlerle bir gruba karşı yapılan şiddet hareketleridir. Bu şiddet hareketleri genellikle evleri, işyerlerini veya ibadet yerlerini tahrip etmek, insanları dövmek, yaralamak, tecavüz etmek veya öldürmekten oluşur.

Bakanlık koruyucu giyim konusunda açıklama yaptı! İşte detaylar... 1. Lig'de play-off tarihleri belli oldu! Avcılar'da metrobüste çıkan yangın söndürüldü
Sonraki Haber