PKK’nın siyasi ayağı yok mu?

Ceyhun Bozkurt SuperHaber'e yazdı

Ceyhun Bozkurt oceyhunb@gmail.com

Öncelikle deprem gerçeği hepimizin yüzüne bir kez daha çarptı. Elazığ merkezli olan ve çok geniş bir alanı etkileyen depremde hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralı vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum. Umarım yaralar bir an önce sarılır. Deprem gerçeğini, bilimin önemini uzmanlar aktarıyor. Bende bir kez daha hatırlatarak yazımın konusuna dönmek istiyorum.

Günlerdir FETÖ’nün siyasi ayağını tartışıyoruz. Haksız bir tartışma değil. Eğer bu aşağılık terör ve casusluk örgütlenmesinin siyasi ayağının bulunmasında zerre katkısı olacaksa tartışmalıyız. Hatta kısır siyasi çekişmelerden çıkarıp daha sağlıklı zemine oturtarak meseleyi irdelemeliyiz. Çünkü geleceğimiz açısından çok önemli bir konu.

Sonuçta 15 Temmuz gibi bir işgal girişimi yaşadık ve bu gerçekleşseydi kimler görev alacaktı, kimlerin önü açılacaktı gibi sorulara yanıt bulmak, örgütün hareket edemez hale getirilmesi açısından önemli.

“O tarihe kadar kimler örgüte yardım etti” sorusunun yanıtını da 17-25 Aralık 2013’in çok öncesinde, son 50 yıllık bütünde aramak gerekiyor. Siyasi sorumlu bulacaksak bu tek siyasi muhatap olmaz. 1990’lı yıllarda çok sayıda aydın, siyasetçi, yargı mensubu ve güvenlik yetkilisi bu örgüte dair uyarı yapıyordu. 2000’li yıllarda görev yapan, bunların legal görünümlü yapılanmalarına destek veren suçlu da, 1990’larda görev yapan siyasiler ak pak mı? Kesinlikle değil. Jandarma ve emniyet raporlarını, iddianameleri görmezden gelenler, tam tersine örgüte dokunmayıp, o raporları, iddianameleri hazırlayanları tasfiye eden operasyonlara izin verenler de, tüm kumpasların önünü açmıştır. Özetle sorgulayacaksak son 50 yıl soruşturulmalıdır, son 17 yıl değil. Belki o zaman Gladyo dediğimiz yapının ucunu yakalayabiliriz.

***

FETÖ için “terör örgütü” tanımlaması yapıyoruz, değil mi? Yapıyoruz. Kişisel kanaatim, ayrıca “istihbarat, Gladyo örgütlenmesi” gibi tanımların da yapılmasının zorunluluğu… Bu çerçevede de Türkiye’de FETÖ ile bağlantılı espiyonaj/casusluk ve Gladyo örgütlenmelerinin temizliğinin gerçekleştirilmesi e elzem. Tam bağımsız politika yürütecek bir ülke istiyorsak, bunu zorunlu görmeliyiz.

Gelelim yazımızın ana konusuna. Size bir soru soracağım. FETÖ’ye terör örgütü diyoruz dedik. Bu tanımı iktidarı da muhalefeti de yapıyor. Ardından da siyasi ayak tartışmasına girişiyoruz. Peki PKK ne? Bir terör örgütü değil mi? Evet, terör örgütü. O zaman şunu sorarlar insana: PKK’nın siyasi ayağı yok mu?

FETÖ’nün siyasi ayağını tartışıyoruz. PKK’nın siyasi ayağı gündeme gelince “sen iletişime geçtin”, “Hayır önce sen açılım yaptın” diye karşılıklı suçlamalara şahit oluyoruz. 10 yıl önce milletimizin bir kesiminin sessizliğe gömülmesi gibi bir diğer kesimimiz sessizliğe bürünüyor, tiyatrolara, görüşmelere, iletişime, ittifaklara sessiz kalıyor. Nerede o 10 yıl öncesinin “Mehmetçiğe kurşun sıkanla, destekçisiyle görüşülmez” diyen anlı şanlı yiğitler? N’oldu onlara hakikaten? Hani siz PKK ile yan yana durmazdınız? Hani terörist destekçisiyle görüşülmezdi?
PKK terör örgütünün siyasi ayağından bugüne kadar terör örgütünün halka yaptıklarını savundukları için bir özür duyanınız oldu mu? Ya da Diyarbakır annelerine, zorla kepenk kapattırdıkları esnaflara, baskı yaptıkları vatandaşa gidip “Evet biz bir hata yaptık, ancak artık böyle şey olmayacak” dediklerini… Ben duymadım. Tam tersine, onlar 10-20 yıl önce neyi savunuyorlarsa, bugün de aynı pozisyondalar. Hendek/barikat kalkışması sırasında terör örgütü başarılı olsaydı, o kentlerimiz adım adım kopuşa gitseydi, o kentleri kimler yönetecekti? Hiç bu soruyu sordunuz mu kendinize.

Peki size noldu da “Mustafa Kemal’in Askerleri”yken bir anda “Sayın Öcalan’ın heykelini dikeceğiz heykelini” diyenlerin safına geçtiniz?

Yazık oldu size. Hakikaten yazık oldu…

NOT: Mustafa Kemal’in Askerleri demişken yarın (Salı günü) FETÖ’cü alçakların işkenceleri neticesinde Harbiye’den ayrılmak zorunda kalan veya atılan Mustafa Kemal’in gerçek askerlerini yakından ilgilendiren FETÖ İşkence Davası’nın dördüncü duruşması var. Ankara Adliyesi 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek duruşmanın saati 14:30. Ankara’daki dostların dikkatine…

Tüm yazılarını göster