Özlem Zengin... Engin Özkoç'a haddini bildirdi...

Sevda Noyan noyansevda@gmail.com

Dün TBMM genel kurulunda yapılan görüşmeler esnasında AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin'e edep sınırlarını zorlayan ve 28 Şubat sürecini hatırlatan bir üslup ile seslenen CeHePe Grup Başkanvekili Engin Özkoç, hak ettiği cevabı yine Özlem Zengin'den aldı!

Özellikle yerel seçimlerden sonra tekrar 28 Şubat’ı hortlatma çabası içinde olanlara verilecek en içten cevap ve had bildirmeydi dünkü konuşma…

Dün bir kez daha gördük ve tanık olduk ki, bu CeHePe zihniyeti asla ve de kat’a değişmeyecek!

Esas mesele zaten bizim bunların karşısındaki duruşumuz...

Özlem Zengin ile olan dostluğumuz oldukça eskiye dayanır…

Dün, TBMM kurulundaki sesinin titremesi ve duygularının gözle görünür olması bana eski günleri tekrar hatırlattı… 28 Şubat döneminde mesleğini hakkı ile icra edememenin nasıl zoruna gittiğini ve konuda arkadaşları ile birlikte verdikleri mücadeleleri ve her türlü engellemeye yılmadan karşı koyuşları, tesettürlü olarak davalara giremedikleri için çektikleri zorlukları hatırladım ve benim de kalbim bir kez daha titredi.

Daha sonraki yıllarda girdiği siyasi hayatında uğradığı haksızlıkları, verdiği onurlu mücadeleyi ve o dimdik sağlam ve hiç ödün vermeyen duruşunu... Dün Özlem Zengin'i izlerken onur mücadelesi veren Mümine Müslüman kadınlar adına kalbim bir nebze de olsa soğudu...

Teşekür ediyorum sevgili Özlem… Rabbim istikamet üzere olduğun sürece her daim yardımcın olsun....

“İMAMOĞLU” OLDU “LORDOĞLU”...

Türk siyasi hayatında çok değişik ve farklı birçok isim geldi geçti amma ve lakin bu İmamoğlu kadar çabuk kabuk değiştireni, verdiği sözlerin tam tersini yapanı, söylediği sözlerin hükmünün bu kadar çabuk değişenini ilk kez görüyoruz.

Seçildiği ilk günden beri sanki İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığına değil de başbakan seçilmiş edasıyla sürekli gezen, poz veren, atıp, tutan İmamoğlu en son gittiği Londra ziyaretinde olaya iyice tüy dikti diyebiliriz...

Emekli gazeteci Ayşe Arman'ın da başını çektiği kadın ağırlıklı toplantıda verilen pozlar, söylemler, “Cumhuriyet kadını” (!) olan eşi, yapılan tüm eleştirilere verilen tam teşekküllü cevaplar, artık CeHePe zihniyeti klasiği haline gelmiş olan: “Benim de annem başörtülü…” muhabbeti, vs…vs…

Anlaşlan o ki, Ayşe Arman artık İmamoğlu’nun - pardon, Lordoğlu’nun - “kişiye özel” gazetecisi…

Eh, ne diyelim, körlerle sağırlar birbirini ağırlar!

Bize düşen ise bu filmi seyretmek….

Hayırlı seyirler olsun, AK Parti'ye ders vermek isteyenlere...

RÜKÜŞLÜKTE SON NOKTA…

Sosyal medyada izlemek zorunda (!) kaldığımız, son dönemlerde sayıları oldukça artan ve “dindar” diye nitelendirilen topluluğun hanımlarının düzenledikleri bebek mevlütleri, doğumgünleri, kınalar vs… vs… görgüsüzlük ve rüküşlükte en üst seviyelerde seyrederken, düzenlenen bu toplantılara her kesimden her türlü eleştiri ve hakaretler yağarken, bu konuda en çok beğendiğim söylem gazeteci Cüneyt Özdemir'den geldi...

“Al Şeyma'yı vur Büşra’ya... Ne farkı var ?” diye soruyor Cüneyt Özdemir, Şeyma Subaşı'nı kastederek, ayrıldığı eşi Acun Ilıcalı'nın paralarını görgüsüzce ve de afiyetle yerken...

Elbette hiçbir farkı yok! Görgüsüzce harcamanın dini olmaz zaten… Bu kadar korkusuz ve hesapsızca harcayanın da ne kadar dindar olduğu tartışmaya açık!

Bu konudaki tartışma bana yıllar önce okuduğumda çok etkilendiğim bir cümleyi hatırlattı:
Çok sevdiğim ve yazılarını okumaktan zevk alıp bilgilendiğim yazarların başında gelen Fatma Karabıyık Barbarosoğlu'nun şu cümlesi oldukça manidar… Eskiden biz seküler hayat tarzı yaşayanlara şöyle diyorduk: Biz size benzemiyoruz, her şeyimiz farklı, yaşam biçimimiz, yediklerimiz, inandıklarımız…. Ama şimdi ise şöyle diyoruz: Biz de sizin gibiyiz… Farkımız yok! Sadece ibadet ediyoruz ve artık aynı yaşam biçimini paylaşıyoruz!

Ne kadar haklı Fatma hanım….

Aynen öyle, hiçbir fark kalmadı aramızda… Hattâ artık namaz kılanların sayısı da her geçen gün azalıyor… Zaten gençlerimiz de yeni safsatalar peşine düştüler: “Deist” ve “Ateist” (!) olma derdindeler… O yüzden bizim cephede rüküşlük, görgüsüzlük artık tali konu haline geldi maalesef… Buradaki esas mesele bu gençleri yetiştiren ebeveynlerin nerede ve ne şekilde hata yaptıkları, neyi eksik bıraktıkları, maddi imkanları önlerine sunarken gençleri manevi dünyalarında ne tür erozyonlara uğrattıklarını bilmeleri, külahlarını önlerine koyup düşünmeleri ve acilen “Yaşanması Gereken İslam”'ın en güzel örneği olan Allah Rasulünü (ASVS) daha iyi tanıtıp, Rabbimizin son mesajı olan Kuran-ı Kerim’i düzgün bir şekilde anlama ve yaşama gayreti içine girmeleri… Bu “hicret”i yapmak için hiç bir zaman geç kalınmış değildir! Hemen, şimdi, tekrar gerçek ayarlara, asıl hayata dönme zamanı!

Tüm yazılarını göster