“Kovid-19’u imkan gördüler! Çakal gibi saldırıyorlar!"

SuperHaber Röportaj editörü Hülya Okur, Türkiye’ye karşı Londra merkezli ve 3 uluslararası bankanın başını çektiği dolar manipülasyonunu ve BDDK’nın bunlara karşı aldığı tedbirleri, TİM Genel Sekreteri, İstanbul Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi, MOBİLSİAD YK Başkanı, Akademisyen Prof. Dr. Kerem Alkin ile konuştu.

Son birkaç gündür dolar kurunda özellikle gece saatlerinde bir yükseliş gözleniyordu. Çarşamba gecesi bu hareketliliğin arkasında Londra merkezli bazı finans kuruluşlarının bulunduğu ortaya çıktı. Saldırıyı düzenleyen bu finans kuruluşları ile taktikleri ise bir gün sonra BDDK’nın 3 uluslararası bankaya Türk Lirası ile işlem yasağı getirmesi ile ayyuka çıktı.

SuperHaber röportaj editörü Hülya Okur, BDDK’nın hamlesi ile açığa düşen BNP Paribas, Citybank ve UBS AG’nin Türkiye’de mukim bazı yabancı firmalar ve Türk bankalarını kullanarak gerçekleştirdiği manipülasyonu, benzer saldırılara karşı ekonomi yönetiminin alabileceği tedbirleri ve bu saldırıların arkasındaki ekonomik ve siyasi angajmanları, TİM Genel Sekreteri, İstanbul Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi, MOBİLSİAD YK Başkanı, Akademisyen Prof. Dr. Kerem Alkin ile konuştu.

İşte Hülya Okur’un Prof. Dr. Kerem Alkin’le telefonla gerçekleştirdiği röportajın detayları…

“KOVİD-19’U İMKAN GÖRDÜLER”
“TÜRK EKONOMİ YÖNETİMİ ÖNLEMLER ALDIKÇA ZİHNİ SİNİR HAREKETLERLE YENİ METOTLAR BULDULAR”

Birkaç gündür Türk Lirasına karşı Londra merkezli bir saldırı gözleniyor. Bazı finans kuruluşları ellerinde Türk Lirası olmadığı halde Türk bankalarından hızlı ve yüksek miktarlarda dolar alımı yapıyor. Bu kuruluşların amacı ne? Ellerinde olmayan Türk lirası ile bu hamleyi yapmaları nasıl izah edilebilir?

Uzun perspektiften bakarsak, 90’lı yılların sonlarına kadar uluslar arası finans kurumlarının (Londra, New York, Hong Kong vs) Türkiye dahil olmak üzere pek çok gelişmekte olan ekonomiden olağanüstü yüksek kazançları vardı. Çünkü gelişmekte olan ekonomiler stratejik bir hatayla kamu mali dİsiplinine ve pek çok makro ekonomik dengeye yeterince özen göstermiyorlardı veya gösteremiyorlardı. Bu nedenle sıklıkla başımızı belaya soktuğumuz için Uluslararası Para Fonu’nun kapısını çalıyorduk. Zaten IMF’in kapısını çalmak mali açıdan çok sıkışmış olmak anlamına geliyordu. Adamlar da bize yüksek faizle para kullandırıyorlardı. 1980’lerde bu işler başlarken gelişmekte olan ekonomilerin toplam borcunun, gelişmekte olan ekonomilerin milli gelirine oranı; sadece %50. 80’den 90’a bu işler hız kazandığında önce %90’a, 2000’li başlarında %110’a, şu anda da %160’ın üzerine çıkmış durumda. Bu rakam ana paradan dolayı bu kadar yükselmedi. Söz konusu ülkelerin bu dönemde yüksek faizle borçlanmalarından kaynaklandı. Sadece 1990’lı yıllarda gelişmekte olan ekonomiler olarak çok yüksek faizle borçlanmamız nedeniyle bu finans kuruluşlarına kazandırdığımız para trilyon dolarların üzerinde. Fakat 2000’li yılların başlarında dünyada gelişmekte olan ekonomilerde bir uyanış oldu. Bizde de Kemal Derviş geldi, yeni bir ekonomik program oluşturuldu vs. Bütün gelişmekte olan ekonomiler kamu mali disiplinine ağırlık vermeye başladılar. Bunun çok ilginç bir sonucu oldu. Tekrardan gelişmekte olan ekonomilerde kamu borçlarının milli gelire oranı, 2000’li yılların başlarında %60’a çıkmışken %40’a düştü. Yani kamu kendine çeki düzen verdi ve borçlanmadı. Bunun sonucu olarak bu tür uluslararası finans kuruluşları, gelişmekte olan ülkelere eskisi gibi çift haneli anormal pahalı para satamaz hale geldiler. Bizden para kazanamadıklarını görünce 2008 yılında Amerikan Mortgage kağıtlarına saldırdılar, orayı mahvettiler. Ve o dünya ekonomisine küresel finans kriz yaşattırdı. Oradaki manipülasyonları Amerika otoritesi tarafından mortgage manipülasyonları kanıtlandığından dolayı bu bankalara 10 milyar dolar cezalar kesildi. Bu bankaların hazine, portföy birimlerinde çalışan gençlerin sene sonunda alacağı komisyon noktasında inanılmaz aç gözlü, aşırı hırslı saldırgan hareketleri var. Kovid-19’u, gelişmekte olan ekonomilere pahalı fiyattan para satabilecekleri bir imkan olarak gördüler. Aman ülkeler sıkışmıştır. “Bütün ülkelerin algısı sıkıntılıysa biz de bundan avantaj çıkartalım” dediler. Türkiye’nin algısıyla ilgili net bir tartışma var. Yabancılarla bu konuda görüş ayrılıklarımız ve tartışmalarımız söz konusu. Bunu da vesile ederek, Türk ekonomi yönetimi bunları önleyecek şekilde tedbir aldıkça Zihni Sinir hareketlerle her defasında o dövizi alabilmek için, TL’yi bulabilmek için acayip metodlar buluyorlar. Son buldukları metot da, Türkiye’de faliyet gösteren yabancı şirketler aracılığıyla, Türk bankalarından TL alıp, Türk bankasına TL cinsinden alınan krediyi Londra’daki hesaba aktarılmasının istenmesi. Ve oradan ilgili yabancı banka TL cinsinden gelmiş olan kredi ile dolar ve döviz işlemi yapıyor. Bu 24 saat içinde fark edildi. Türk bankalarına ciddi uyarılar bulunulduğu gibi, Türk lirasını elde edip döviz manipülasyonu için kullanan 3 banka da tespit edilerek Türkiye’de işlem yapma yasağı getirildi.

“ÇAKAL GİBİ SALDIRIYORLAR”

Londra merkezli yatırım bankaları 2019 yılının mart ayında da benzer şekilde dolar alıp Türk Lirası karşılığını ödemedikleri için temerrüde düşmüştü. Bu bankalar daha sonra Londra piyasasında yüzde 1000'i aşan faizlerle Türk lirası bulmaya çalışmışlardı.
2018’de de yaptılar. Bunlar ülkelerdeki ekonomik, siyasi tartışmaları takip ederek, döviz kurlarında bir hareketlenme yapabileceklerini gördükleri anda ciddi manada çakal gibi saldırıyorlar. Geçen sefer ekonomi yönetimi swap işlemleri ile ilgili çok akıllıca sert tedbirler aldı. Mart ayında bunlar bir hafta TL ile açığa işlem yapmışlardı. Türk lirası ellerinde olmadan döviz işlemi yapmışlardı. Sonra bunu kapatmak için bulmaları gereken TL’yi bulamayınca %1000 faiz ödeyerek, bir nevi cezalandırılarak o işlemleri kapatmak zorunda kaldılar.

“ONLARIN HAYAT KÜLTÜRÜNDE BU VAR”
“MANİPÜLASYONU SADECE TÜRKİYE’YE YAPMIYORLAR”

Peki bu kadar büyük bir zararı kabullenmelerinin altında nasıl bir ekonomik ya da siyasi çıkar yatıyor?

Ekonomik, siyasi dediğin onların kendi hayat kültüründe bu var. Bu operasyondan tutturabilseler de 50-60 milyon dolar kazanacaklarına ya daha az kazandılar ya da 30 milyon dolar zarar ettiler. Ama bu işlemlerin tümünü dünyanın bütününde her gün yaptıklarını düşün. Her gün milyonlarca dolarlık zarar veya kârı göze alıyorlar. Dolayısıyla bizdeki operasyon tutmuyor, Brezilya’daki, Güney Afrika’daki tutuyor, oradan elde ettiği 100 milyon dolar karşısında, bizde 30 milyon dolar zarar etmişse yine 70 milyon dolar kârda. Onu sadece Türkiye’ye yapmıyorlar.

 “BÖYLE DURUMLARDA ULUSAL TEDBİR ALIRSIN, ULUSLARARASI TEDBİR ALAMAZSIN”

BDDK, Türk bankalarına karşı TL yükümlülüklerini vadesinde yerine getirmeyen Londra merkezli BNP Paribas, Citybank ve UBS AG adlı bankalara döviz ve işlem yasağı getirdi. Türkiye yasak getirmek dışında ne yapabilir?

Fazla bir şey yapamazsın. Londra, derinliği olan güçlü bir pazar. Böyle durumlarda ulusal çapta tedbir alırsın, uluslararası tedbir alamazsın. Uluslararası çapta tedbir alabilmen için uluslararası para fonu olmalı. 2009’un Nisan’ında mortgage krizi patladığında Londra’da çok önemli bir G20 zirvesi yapıldı. G20 zirvesinde Almanya, İngiltere, Amerika başta olmak üzere bir daha bankacılık manipülasyonlarının yaşanmaması için çok ağır tedbirler alınmasını savundu. Almanya, mortgage krizi patladığında o kararları aldı.

Hatta BNP Paribas'ın geçtiğimiz yıllarda gelişmekte olan ülke para birimlerinde yaptığı manipülatif işlemlerden ötürü ABD bankacılık otoritelerine 350 milyon dolar ceza ödemek zorunda kalmıştı. Biz de ellerinde Türk Lirası olmadan yüksek miktarlarda ve hızlı bir şekilde dolar alan bu bankalara karşı böyle bir müeyyideyi uygulayabilir miyiz?

Olabilir. BDDK ve Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası yasal düzenleme yaparak gelecekte bu işler için karar alabilir. Bu tür parasal cezaları kesmekte olan kurum, Sermaye Piyasası Kurulu. Amerika’da da Sermaye Piyasası Kurulu’nun muadili olan Amerikan Sermaye Kurulu Otoritesi kesiyor cezaları. BDDK’nın kendi yasal düzenlenmesinde bu tür cezaları kesme protokolü olabilir. Yabancı bankalara belki olmayabilir, belki onları eklerler.

“TÜRKİYE’NİN PERFORMANSINI GÖLGEDE BIRAKMAK İSTEMİŞ OLABİLİRLER”

Bu saldırıyı Türkiye'nin koronavirüse karşı verdiği mücadeleyi gölgelemek için bir yol olarak seçmiş olabilirler mi?

Türkiye’nin şu dönemde elde ettiği imajı, ekonomi ile ilgili tartışmaları arttırmak suretiyle biraz gölgede bırakalım diye kendilerine talimata gelmiş olabilir. Çünkü 2018 Ağustos’unda Başkan Trump’ın talimatıyla Türkiye’ye kur saldırısı yapıldığında, kur saldırısı yapıldığını söylediğimizde ben ve birkaç kişiyle dalga geçildi. Sonra Başkan Trump kendi ağzıyla bunu itiraf edince olayın rengi değişti. Aynı ekonomist arkadaşlar “Hoca sen haklıymışsın” demediler maalesef. Bu virüsle mücadelede ortaya koyduğu iyi iletişim stratejisi ve iyi bir algı yönetimi ile Türkiye iyi bir performans ortaya koyarken ekonomi ile ilgili tartışmalar kabarsın diye yapılmış olabilir.

Jandarma üniformasıyla esnafa GBT kontrolü yaparken yakalandı! Mesut Özil'den Arda Güler'e destek mesajı Diyarbakır'ı kazanan DEM Parti'den skandal karar!
Sonraki Haber