İt mi, köpek mi?

Bugün daha ziyade köpek diye isimlendirilseler de bilinen en eski devirden beri Türk illerinde kullanılan kelime ittir. Orhun Kitabelerinde de böyle geçer. Yakutçası halâ "ıt” şeklindedir. Çuvaşçası da “ida” şeklindedir.

Yakutça ve Çuvaşça Türkçe’nin birbirine ve Anadolu Türkçesine en uzak iki dalıdır. Her iki dilde de it kelimesi mevcuttur. Bu da köpek kelimesinin Türkçesinin it olduğunu ve oldukça da eski bir kullanıma haiz bulunduğunu göstermektedir.

Köpek kelimesi ise Türkiye Türkçesinde 15. yüzyılda kullanılmaya başlanmıştır. 15. asrın başlarında “Kitabü’l-İdrak” isimli bir Kıpçak’ça dil kılavuzunda “itin iri ve tüylü olan cinsine köpek denir” diye belirtilmiştir. Köpek kelimesi muhtemeldir ki “kabarmak” ve “irileşmek” anlamına gelen “köpmek” fiilinden türetilmiştir.

İt daha eski olmakla birlikte köpek kelimesi zamanla daha çok kullanılır olmuştur. İt kelimesi, şehir hayatına nispetle daha ziyade kırsalda ve taşrada kullanımını sürdürse de, yaygınlığı bakımından oldukça daralmıştır. Ayrıca asli anlamını muhafaza etmekle birlikte bir hakaret sözcüğü haline de gelmiştir. Kendisine kızılan birine “it” demekle “köpek” demek arasında ciddi bir fark vardır. İt hitabı daha hakaretamizdir. Aşırı derecede kızgın olunduğuna işaret eder. Muhataba duyulan öfke ve kızgınlığın köpek kelimesi ile beyanı ise daha ölçülü bir hakaret oluşturur. Diğer bir ifade ile it üst perdeden, köpek ise alt perdeden hakaretlerin ifade edilebilmesi için de kullanılmaktadır. Bu nedenledir ki çok kızılan birisine “köpek oğlu köpek” değil, fakat daha ziyade “İt oğlu it” denir.

KÖPEK BEYLER YAHUT KÖPEKZADELER

Köpek kelimesi sonradan kullanım kazanmış olsa da başta Anadolu topraklarında olmak üzere Ortadoğu ve Balkan coğrafyasında, hem mekân hem de insan ismi yahut sıfatı olarak yaygın bir surette kullanılmıştır. Fertler kadar topluluklar da “köpek” şeklinde isimlendirilebilmişledir.

Osmanlı arşiv vesikalarına bir göz atıldığında en azından 16. asırdan 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar kişi ve beldelerin köpek diye isimlendirilmeleri gayet mebzul ve makul bir durum olarak görülür. Bu durumun Kur’an-ı Kerim’de geçen Kıtmir/Köpek kelimesi ile her hangi bir alakası var mıdır bilemiyoruz. Ancak şu var ki, bütün Osmanlı coğrafyasında aslan, kaplan, ceylan, gibi bazı hayvan adları mekân adı olarak kullanılmışlardır. Konu daha geniş perspektifte ele alındığında, Yunanistan ve Roma gibi devletlerde eski isimlerin, başta köpekler olmak üzere, hayvan isimleri ile adlandırıldıklarını söylemek mümkündür.

Osmanlı tarihi ve coğrafyasında köpek isminin kullanımına örnek olmak üzere şu örnekler sıralanabilir:

1562 Ohri-Debrice Nahiyesinde vefat ettiği bildirilen Mustafa Köpek

1565 Cebele sancağının ekseriyetini oluşturan guruplardan birisi olarak Kelbiyyun taifesi (Köpekler topluluğu)

1571’de Hakkâri Beyi Zeynel ile uyum sağlayamayan Hakkâri beyzadelerinden Kilabi Bey (Köpeksi Bey)

1672 Bursa’da bulunan Köpekli Medrese yahut Köpekli Medrese Vakfı

1699 Bursa’da vaki Köpekli Medresesi

1699 Maraş sancağının Elbistan nahiyesine tabi Köpekviranı Köyü

1700 Aclun sancağı civarında olup eşkıyalık eden Beni Kelb (Köpek Oğlu) Kabileleri

1702 Erzurum sancağında Leçik nahiyesinde Köpek Köyü 

1716 Adana eyaletindeki cemaatlerden biri olarak Köpekli Cemaati

1740-1902 Vize, Bergos nahiyesinde veya Bulgar hududu yakınlarında veya Aydos'a yakın bir mesafede bulunan Prevadi kazası Köpekli Köyü

1797 Bursa'da bulunan Köpeklizade Mustafa Çelebi Vakfı

1799’da sürgün edilmesine hükmedilen Üsküdarlı Kahveci Köpek Ali

1867 Hama'da bulunan Cebel-i Kelb (Köpek Dağı)

1889 Beyoğlu'nda Ağahamamı Mahallesi'nde bulunan Köpek Sokağı

1889 Kırkkilise kazasının Kızılcıkdere köyü ahalisinden Köpekoğlu Hüseyin ve Osman

1893 bir arzuhal sunan Köpekçizade, Mehmed Taran

1903 Kırkkilise’deki Köpekyaylası

1914 Erzurum'un Erzincan sancağının Hanzeri karyesi Kilabi (Köpeksi) Ağazade Halil Ağa

1925 Aladağ, Torbalı Dağı… Köpekçi Dağı

1925 Ertuğrul livasının köylerinde eşkıyalık yapan Köpekçi Mehmed

Köpek adı ile tanınan tarihin en meşhur siyasi şahsiyeti ise 1230’lu yıllarda Anadolu Selçuklu Devleti’ne vezirlik yapmış olan Sadettin Köpek’tir. O, köpek kelimesini resmî lakabı olarak kullanmış ve onun bu tutumu hiç kimse tarafından yadırganmamıştır. Öyle anlaşılmaktadır ki bugünkü kullanım ve anlamı ile hiç bir alakası olmayan bu lakap muhtemeldir ki o vakitler “Yavuz” sıfatı ile eşdeğer bir mana ve kullanıma sahip olmuştur.

 Yine pek muhtemeldir ki yirminci yüzyılın başından itibaren, “it” kelimesine olduğu gibi, “köpek” kelimesine de farklı ancak menfi anlamlar yüklenmeye başlanmıştır. Köpek kelimesi de asli kullanımına ilaveten hakaret ve rencide dili olarak kullanılır olmuşturt. Böyle bir kullanımın yaygınlık kazanmaya başlamasından itibaren ise kelimenin belde ve insan ismi olarak verilmesi de tabii olarak giderek azalmış ve neticede bütünüyle tükenmiştir. Günümüzde bu isimle adlandırılan şahıs, topluluk yahut herhangi bir yer adı bulmak pek mümkün değildir.

Lütfen şehrinizin, muhitinizin, cadde ve sokağınızın itleri ve köpeklerine sahip çıkınız. Unutmayınız ki onlar da birer canlı varlıktır.

Tüm yazılarını göster