İsmail "basitlik" yapmıştır!

Sevda Noyan noyansevda@gmail.com

Dün gece “dağ fare doğurdu” misali, İsmail Küçükkaya'nın batırdığı ve işkenceye dönüştüğü İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı adaylarının katıldığı ucûbe formattaki programı izledik...

Programın ilk dakikasından son dakikasına kadar İsmail gerçekten müthiş bir "basitlik" örneği sergilemiş, tabiri caizse sunuculuk hayatına tüy dikmiştir...

Dün gece, dersini doğru dürüst çalışmamış, çapsız ve tecrübesiz bir sözümona “moderatör”ün yönettiği bu ucûbe yayın, onu veren her kanalda, sosyal medyada, evlerde, kahvelerde neredeyse tüm Türkiye’de öncesinde ve sonrasında uzun uzun konuşuldu… Herkes programı kendi penceresinden izleyerek yorumlarda bulundu...

Açıkçası benim programa tahammül etmemin tek nedeni, CeHePe adayının mal varlığı meselesine bir açıklık getirilmesi, yâni gerçek mal varlığının açıkça ortaya konması ve bu mal varlığının nasıl elde ettiğinin sorgulanması umuduydu…

Neredeyse üç saat saat boyunca, her zaman yaptığı gibi kendisine sorulan her soruyu sürekli isteği şekle sokarak cevap yerine laf kalabalığı ile geçiştieren CeHePe adayı bu mal varlığı meselesini de geçiştirdi…

Şimdi bu işi bilenlere soruyorum: İstanbul’da yaşayan bir vatandaş olarak iki adayın da gerçek mal varlıklarını ve onları nereden ve nasıl elde ettiklerini kimden ve nereden öğrenebilirim? Cehaletime verin ve beni lütfen bu konuda aydınlatın...

Şayet yazılıp çizildiği gibi CeHePe adayının mal varlığı kayıtlarını gizleme kararı alındıysa, bu nasıl oluyor onu da öğrenmek istiyorum...

Bu konuya çok acayip takıldım, bu meraklı kardeşinizi lütfen kurtarın!!!

DAVASI MADDİYAT OLAN BİR GENÇLİK Mİ ?

Dünyanın en kolay işi yaşadığımız olumsuzlukları başka birine fatura etmek… Hele bu konu çocuklarsa işin boyutu daha da facia hale geliyor… Tüm iş hayatım boyunca hep gençlerle çalışmayı, onları tanımayı, onlara elimden geldiğince destek olmaya ve yapabildiğim kadar farklı bakış açıları kazandırmaya  çalıştım…

Sahip olduğunum dost-arkadaş çevremin çocukları ile hep bir “kanka” durumumuz oldu...

Gördüğüm en acı gerçek ebeveynlerin çocuklarını yeterince tanımadıkları ve kendi nefslerini çocukların üzerinde tatmin etme çabaları…

Elbette hiç bir sağlıklı ebeveyn çocuğunun kötülüğünü asla istemez…

Bu gerçekler ışığında maalesef yine çocuklarının hayatını karartan yine ebeveynler… Atalarımızın tam isabetli, derin hikmetli sözleri var, işte bunlardan biri tam da bu duruma cevap niteliğinde: Armut dibine düşer”!

Elbette istisnalar vardır ama onlar da kaideyi bozmaz… Bu yüzden ebeveynlere tavsiyem şayet çocuklarınızda hoşlanmadığınız hal ve hareketler varsa mutlaka kendinizi çok ciddi gözden geçirin!

Ayrıca şu “geyik” söylemi bir tarafa bırakın: “Benim gençliğimde….." diye başlamayın sözlerinize! Artık devir çok hızlı değişiyor ve eğer çocuklarınızla sağlıklı ilişki kurma trenini kaçırdıysanız diyeceğim tek söz “Geçmiş olsun!”...

Şu anda yönetim kurulu üyeliğini yaptığım Assalam Derneğinin gönüllülerinin büyük bir kısmı genç evlatlardan oluştuğu için onlarla bir çok meseleyi konuşma ve tartışma imkanım oluyor...

Hemen hemen hepsi ebeveynlerini her konuda aşmış durumda ama her ne hikmetse ebeveynler çocuklarını "adam yerine" koymama tuzağına düşmüş vaziyetteler… Geçtiğimiz günlerde bir anne ve kızı ile uzun bir sohbet sonunda içimden gelen tek şey, kızcağızı alıp o anneden kurtarmak isteğiydi… Evladına iyilik adına resmen bir tür “mobbing” uyguluyor ve bunu toplumun içinde yapıyor! Zavallı kızcağız bu “mobbing”e farkında dahi olmadan sadece kendini eve kapatarak karşılık vermeye çalışıyor…

En çok üzüldüğüm nokta ise gençleri suçlarken yetişkinlerin aynı suçlayıcı değer yargılarını kullanmaları: tembel, sorumsuz, çok israf eden, değer bilmeyen, dünyayı umursamayan vs vs...

Ama benim Assalam derneğinde, iş hayatımda, çevremde konuştuğum gençlerin hepsi de bunun tam tersini ortaya koyuyor… Muhteşem evlatlar bila istisna hepsi! Tek problem ise aileleri ile olan iletişimleri… Bunun da tek sorumlusu yine o ebeveynler…

Neyse…

Bu konuda çok dolu olduğum için sayfalar dolusu yazabilirim…

Sonuç olarak evlat sahibi kardeşlerim, lütfen evladınızı daha doğru yöntemlerle tanıma çabası içine girin… Değer verdiğimizi sadece maddiyatla değil hal ve tavırlarınızla gösterin… Bir insanı kurtarmak dünyayı kurtarmak ise bu işi başkalarına bırakmayın… Bilumum kurslar, okullar vs bu işi yapamaz! Gerçek Müslüman ve duyarlı insan sadece evde yetişir! Dış dünya yalnızca evde kazanılmış olan bu vasıfları geliştirmeye yardımcı olur… O da belirli şartlar altında…

Sarılın evlatlarınıza ve sorun onlara, nasıl bir hayat tasavvurları var, hayalleri neler, sıkıca sarılın onlara ve tekrar tekrar sorun: “Seni mutlu etmek için ne yapabilirim?”…

Bırakın kendi nefslerinizle boğuşmayı ve evlatlarınıza dönün…

Unutmayın, bu dünyadaki en büyük acı evlat acısı…

Kardeşimin vefatından beri kendini toplayamamış ebeveynlerim var….

Kendini ve toplumu seven, sayan bir evlat yetiştirmenin güzelliğini yaşayın!

NOT: Ebeveynlere bir önerim de çocuklarını mümkünse at denilen o muhteşem varlıkla tanıştırmaları… Artık at binmek öyle sosyetik ve pahalı bir spor değil! Bir çok olanak var… Kendilerini zorlayıp kendilerine ve çocuklarına yepyeni ve çok özel bir dünya hediye etsinler derim… Merak edenler bana başvurabilir!

Tüm yazılarını göster