Gazeteci Ulvi Yanardağ son yolculuğuna uğurlandı!

Geçtiğimiz gün İstanbul'da tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden gazeteci Ulvi Yanardağ son yolculuğuna uğurlandı.

Ulvi Yanardağ için ilk tören üyesi olduğu Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC)’nde düzenlendi. Ailesi, yakınları ve çok sayıda meslektaşının katıldığı törende konuşan TGC Başkanı Turgay Olcayto, "Ulvi Yanardağ için konuşacağım hiç aklıma gelmezdi. İlk muhabirlik dönemlerinde birlikte çalıştığım arkadaşlarımdan biriydi. Çok uzun yıllar dostluğumuz sürdü. Çok iyi bir muhabirdi. Ama muhabirlikten öte çok iyi bir insandı” dedi.

TÜRK BASINI TARAFSIZ, CESUR BİR GAZETECİSİNİ KAYBETTİ”

Oğlu Mehmet Yanardağ ise, "Asker iznine geldim. 10 gün boyunca buradayım. Babamın kaybını görevdeyken öğrendim. Türk basını tarafsız, korkusuz, cesur bir gazetecisini, çok büyük duayenini kaybetti” diye konuştu. Ulvi Yanardağ için dualar okundu, helallik alındı.

SULTANAHMET CAMİİ’NDE CENAZE NAMAZI KILINDI

Yanardağ’ın naaşı daha sonra cenaze namazı için Sultanahmet Camii’ne götürüldü. Burada taziyeleri Ulvi Yanardağ’ın eşi Pelin Yanardağ ve oğlu Yanardağ’ın oğlu Mehmet Yanardağ kabul etti. Cenaze törenine Demirören Haber Ajansı(DHA) Genel Müdürü Salih Zeki Sarıdanişmet, Hürriyet Yazarı Uğur Cebeci ve çok sayıda meslektaşı katıldı.

 Öğle namazına müteakip kılınan cenaze namazının ardından Yanardağ’ın naaşı defnedilmek üzere Bakkalköy Mezarlığı'na götürüldü.

UĞUR DÜNDAR KATILMADI

Yanardağ'ın birlikte çalıştığı dönemde haklarını teslim etmeyen, hakkında gündeme getirdiği asılsız iddialarla tepki toplayan Uğur Dündar, cenazeye katılmadı.

MESLEĞİN DUAYENİ ULVİ BABA'NIN BASIN TARİHİNA DAMGA VURAN HABERLERİ...

Genç meslektaşlarının "Ulvi baba" hitabı ile seslendikleri gazeteci Ulvi Yanardağ'ın mesleki yaşam öyküsünü ve imzası bulunan çarpıcı haberleri ile Atilla Güner T24'te kaleme aldı.

İşte Güner'in o yazısı;

* Sultanahmetli delikanlı; Babıâli 'Ulvi Baba'sını kaybetti...

Efsane bir muhabir, şahane bir adamdı, 80 yıllık ömrünün 50 yılını aldı gazetecilik...
Her meslekte vardır aslında; onlar hem işlerini iyi yapar hem de ilkeli, vicdanlı, ölçülü, bilgili ve öğretmeyi seven insanlardır. Ulvi Baba da çok iyi bir gazeteci ve şahane bir adamdı… Haber kokusu almaktaki becerisi, ilişki geliştirmedeki ustalığı, fikri takipteki ısrarcılığı, ayrıntıyı yakalamadaki müthiş zekâsıyla Babıâli’den bir Ulvi Yanardağ geldi geçti.

Hürriyet’ten Güneş’e, Show TV'den Kanal D’ye hep haberlerin prensiydi. Adliye koridorlarında adını duyurdu. Sultanahmet Adliyesi’ne ürkerek girdiğimiz 1980’li yılların ortasında, o en kıdemli adliye muhabiriydi. Savcı ve hâkimlerin hem arkadaşı, hem haber kaynağıydı. Muhabirlerle paylaşmayı severdi. Tam bir öğretmen edasıyla ağır ağır öğretirdi... Kıskanmazdı, gizlemezdi. Rakiplerine saygı duyardı. Örneğin Orhan Kantoğlu’nun, adliyeden o müthiş insan öykülerini nasıl kotardığını şöyle fısıldamıştı kulağıma:"Acayip önsezileri vardı. Kapıdan girenlerin geriliminden, telaşından, hiddetinden yakalardı müstakbel haberi. Gittikleri duruşma salonlarında konuya hakim olur, dosyaya bakar, naif kalemiyle yazar, haber yarım sayfa girerdi gazeteye…”

Ulvi Yanardağ 1976'da cezaevinden 'hasta' diye çıkıp,. eğlencelere katılan cinayet zanlısını sokakta böyle görüntüledi. O tarihte 'Sarı Ulvi' olarak ünlüydü ve müthiş bir gazetecilikle gündem oldu.

'Sarı Ulvi', 'Ulvi Baba' oldu

Yaptığı işin halkın ‘haber alma hakkı’na dair kıymetli bir iş olduğunu mesleğin ilk günü anlamıştı. Babası Reşat Mahmut Yanardağ,1950’li yılların önemli gazetelerinden Yeni Sabah’ı yönetiyordu. Umum Neşriyat Müdürü’nün oğluydu yani. Ama hiç özel muamele görmediğini söyler akranları. Yer olmadığı için otomobil bagajlarında işe giderek, gece gündüz uykusuz haber kovalayarak edinmişti yerini. Anlatılır; cebinde jetonlar, notlar eksik olmazmış... "Topla şu haberi" dedi mi şefi, vesikalığından, olay yeri tutanağına kadar hepsini toplarmış gerçekten... Soruların yanıtını bulmadan gazeteye gelmemeyi biz ondan öğrendik.

Son zamanda okuduğu haberlerle arası hiç yoktu. Bir röportajında çok güzel tarif etmişti, eksik haberi:

"Bazen bakıyorum gazetedeki haberlere eksik çok. Aklımda sorular kalıyor, onların cevabı yok. Yüzeysel habercilik olmaz."

‘Sarı Ulvi’ydi, sonra ‘Ulvi Baba’ oldu. TV yıldızlarıyla da çalıştı. Haber mutfağındaydı hep. İstanbul istihbarat şefliği, yurt haberleri müdürlüğü yaptı, rejiye de girdi, KJ de yazdı… İstihbarat verdi, işi kovaladı, haberi hep “iyi toplattı” gençlere. 80 yıllık ömrünün 50 yılını aldı gazetecilik.

 

Efsane muhabirin haberleri...

Yüzlerce manşete imza atmış, çok sayıda gazetecilik ödülü kazanmış Ulvi Yanardağ keskin bir muhabir refleksine sahipti. Hep haberle yaşadı. Alana çıkmayı severdi. Haberleri anlatılmakla bitmez. Ama, Türkiye'de Coca Cola’yı şişeleyen Has ailesinin bir ferdinin Zincirlikuyu’da öldürülmesi olayıyla ilgili haberi inanılmazdır. Maktulün iş ortağı olan katil zanlısı cezaevindedir, ama hafta sonları Ataköy sahillerinde bir motelde dostlarıyla âlem yapmaktadır. Hastaneye gidiyor gibi çıkıp eğlenceye giderken Ulvi Baba’ya yakalanır. Fotolar çekilir ve ‘iş toplanır.’ Ama zanlının adamları baskına baskınla karşılık verir, Ulvi Baba’yı cezaevine sokar, burada rehin alırlar. Haberin yayınlanmaması istenir. Araya Hürriyet’in ve devletin zirvesi girer, Ulvi Baba bırakılır, Hürriyet bunu tam sayfa yayınlar.

12 Eylül darbesi sonrası, uyuşturucunun esiri olan kişilerin peşine düşer. Metruk bir evde eroin kullananların hikâyesini kaleme alır. Habere konu olanlardan birisi ölünce, Kenan Evren’in talimatıyla hakkında ‘cinayet’ten dava açılır. Davayı açmak zorunda kalan savcı da hâkim de şaşkındır. Ölümden sorumlu tutulan Ulvi Baba ilk duruşmada beraat eder.

Haberlerden biri de ünlü ‘Civangate’ olayıdır. Rüşvet defterini Ulvi Yanardağ alır, yöneticisi olan gazeteciye verir. Ama o haberde hakkı hiç teslim edilmez. O büyük haber sonrası, aynı yerde maruz kaldığı muamele çok kötü bir hikâyedir. Ulvi Abi’yi yaralamıştır.

Tevazu ve bilgelik

Genç gazetecilere aktardığı altın değerindeki öneriler, evrensel gazetecilik kurallarıydı aslında. Ulvi Abi’nin imbiğinden süzülüp geliyorlardı. Vicdan sahibi olmayı, adil davranmayı, haberin karşı tarafını da dinlemeyi, ön yargılı olmamayı, merak etmeyi, soru sormayı, hazırlık yapmayı öğretirdi Ulvi Yanardağ.

Etik kurallara çok duyarlıydı. Bugün hak ihlali yapan, insan onurunu ayaklar altına alan, bel altından vuran gazetecilik anlayışına isyan ediyordu. Yıllar önce, olaya karışan bir kişinin rızası dışında fotoğrafını çekmiş olduğunu gündeme getirip, “Sence bu etik mi? Karakoldan arıyor gibi yaptım. Gelirken köşeden fotoğrafını çektim. Bu beni yıllardır rahatsız ediyor” dediğinde çok etkilenmiştim.

YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYIN

Bu nasıl sol? CHP'li Afyonkarahisar'da faşist uygulama... İran'a ait askeri üsse hava saldırısı! Irak'ta peş peşe patlamalar Ömer'den Cemre'ye Zübeyde Hanım'ın Atatürk'e söylediği ninni olay oldu
Sonraki Haber