FETÖ ile test edilen proje: Takiyye

Yeni Şafak Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül dünya siyasetinde artık yeni bir döneme girildiğinin işaretlerini bugün köşesinden okurları ile paylaştı.

Gerçek yerine kurgunun, doğru olan yerine imajın öncelendiği "bir tür yeni din" oluşturulduğunu belirten İbrahim Karagül, "'Takiyye' küreselleşti, ilk proje Türkiye’de uygulandı. Ve bunu bize FETÖ öğretti." ifadelerini kullandı.

Bu yeni küresel kirli stratejinin test alanınının Türkiye olduğunu vurgulayan Karagül, "Artık 'FETÖ yöntemi' dediğimiz gerçeklerle karşı karşıyayız. Birçok siyasi çevrenin, sosyal çevrenin, örgütün, sermaye grubunun hatta cemaatin aynı yöntemleri kullandığını, bu yöntemler üzerinden güç ve çıkar aradığını biliyoruz." diye yazdı.

İşte Karagül'ün köşe yazısı;

- Yalanlar çağı ya da “Post-Truth” dönem. Fantastik eğilimler ve toplu aldatma ayinleri. Yeni bir inanç biçimi, yeni bir kişilik modeli, bir siyasi proje üretildi. “Takiyye” küreselleşti, ilk proje Türkiye’de uygulandı. Ve bunu bize FETÖ öğretti.

“Post-Truth dönem” diye bir “durum”la karşı karşıyayız. “Hakikat sonrası”, “gerçeklik sonrası” diye tanımlanabilen, yalanın kurumsallaşmasını anlatan bir durum.

Şahsen ben bunu, kurgunun gerçeğin önüne geçmesi, gerçeği perdelemesi ve bunun bilinçli biçimde uygulanması olarak anlıyorum. İnsanlığın bir tür “toplu aldatma ayini”ne mahkûm edilmesi olarak görüyorum.

YENİ BİR İNANÇ BİÇİMİ, BİR KİŞİLİK MODELİ, BİR TOPLUMSAL FORMATLAMA, BİR SİYASİ PROJE ÜRETİLDİ

Gerçek yerine kurguya, doğru olan yerine imaja öncelik veren bir tür yeni din, inanç yaygınlaşması bu. İnsan ırkını kendi gerçekliğinden koparan, varoluş gerçekliğinden koparan, bugüne kadarki insanlık mirasını toptan imha etmeyi kafasına koymuş görünen, ölümcül bir küresel salgın hastalık.

İnsanlığın doğuşundan beri hep var olan “masum yalanları”, gündelik hayattaki yalanları, sıradan yalanları kastetmiyoruz. Bu, insan ırkının eğilimlerinden bir tanesi sadece. Hep oldu, hep olacaktı.

Ama sanırım, Âdem’den bu yana insanın en güçlü zaaflarından biri olan yalan, 21. yüzyılda bir inanç biçimine, bir kişilik modeline, bir toplumsal formatlamaya, bir siyasi söylem ve projeye dönüştürülüyor.

ZİHİNSEL AMBARGO, İPOTEK, FELÇ ETME HALİ, TAM BİR KÖRLEŞTİRME..

İdeolojilerin öldüğü söylenen çağa yeni bir ideoloji sunuluyor ve küresel ölçekte “çalışılmış ve kitlelere dayatılmış” bir proje ortaya çıkarılıyor. Siyasette, kültürde, dinde, kişilik ve karakterde, inanç ve düşüncede sarsıcı sonuçlara, belki de yıkımlara hazırlık yapılıyor.

Gerçekler örtbas edilir, pervasızlık ve şımarıklıkla pazarlanır. Kitlelerin psikolojisi, tepkisi, öfkesi, beklentileri, arzuları iyi izlenir, yalan projesi bu psikolojinin, tepkinin, öfkenin artında saklanır ve sunulur.

Zihinlerçok dar, mikro alanlara sıkıştırılıp meşgul edilir. Bir tür körleştirme programı uygulanır, gerçeği, fotoğrafın büyüğünü tam anlamıyla görmesi engellenir. Bu bir zihinsel ambargo, ipotek, felç etme halidir.

“TAKİYYE” KÜRESELLEŞTİ. İLK PROJE TÜRKİYE’DE UYGULANDI.

Türkiye, bu projenin en acımasız, en merhametsiz haliyle yüz yüzedir. Yalan haberler, yalan bilgiler, yalan iddialar, yalan projeler, yalan karakter ve kişilikler, yalan adamlar pazarının en sahtekâr olanı bu ülkede kurulmuştur.

Türkiye’yi kişiliksizleştir, insanlara doğru olanı değil, o an o ortamda o psikolojide zayıf anını kullanarak hazırlanan projeyi yuttur, iğfal et, amacına ulaş. Bunu da süslü cümlelerle, içi boş vaatlerle kandır. Uyanmalarını engellemek için aralıksız yalan söyle, aralıksız yalan projeleri devreye al, vaat ve içi boş söylem bombardımanına tut.

Şii inancında, bugünkü İran’ın çok etkili biçimde kullandığı “takiyye”nin küresel ölçekte kurumsallaştığını, prototipinin ilk kez Türkiye’de uygulandığını söyleyebiliriz.

TÜRKİYE; PROFESYONEL YALAN, “ALGI İNŞA ETME”,“ALGI OLUŞTURMA” PROJESINI FETÖ ILE TANIDI.

Türkiye bu projeyle FETÖ ile tanıştırıldı. Din, ahlâk, maneviyat kullanılarak, “yalan” etkili bir söylem, güç olarak kullanıldı. O kadar profesyonel yalan söyleme uzmanıydılar ki, doğru düşüncelere nefes alacak bir alan bile bırakılmıyordu.

“Post-Truth” çağını FETÖ ile tanıdık. Siyasi projeleri, tezleri, toplumsal kimlikleri yalan üzerine kurgulanmıştı. “Algı oluşturma”, “algı inşa etme” kavramları onlarla türetildi. Bir küresel, çokuluslu proje, Türkiye toplumu adeta felç edilerek FETÖ üzerinden uygulandı.

Maalesef bu vahim durum, FETÖ sonrası yaygınlaştı. Dini değerler istismar edilerek örgütlenen ABD istihbaratının Türkiye’deki taşeronu bu örgütün ülkemize bıraktığı en büyük miras, yalanın normalleşmesi oldu.

15 TEMMUZ’DAN SONRA 3. DENEME 31 MART’TIR.

Artık “FETÖ yöntemi” dediğimiz gerçeklerle karşı karşıyayız. Birçok siyasi çevrenin, sosyal çevrenin, örgütün, sermaye grubunun hatta cemaatin aynı yöntemleri kullandığını, bu yöntemler üzerinden güç ve çıkar aradığını biliyoruz.

Bu anlamda FETÖ’nün, ülkemize yaşattığı yıkım ve tehlikelerden çok daha büyüğü, gerçekliği dinamitlemesi, zihinsel bir hastalığı topluma bulaştırması, “yalan ve kurgu” üzerinden siyasi projelere kapı aralaması oldu.

17-25 Aralık ve 15 Temmuz atlatılmış olsa da, etkileri uzun süre devam edecektir. Şahsen 31 Mart yerel seçimlerinin, bu anlamda, proje uygulama anlamında, 17-15 Aralık ve 15 Temmuz’dan sonra “üçüncü” proje denemesi olduğunu düşünüyorum.

FETÖ’CÜ SÖYLEMLER,YALAN, KURGU, EKREM İMAMOĞLU..

Açıkçası FETÖ yöntemlerinin, kurgularının, yalanlarının gerçeğin önüne geçirildiği, zihin oyunlarıyla toplumsal eğilimlerin yönetildiği, Türkiye gerçeklerinden ve bağlamından koparılan içi boş vaat ve süslü sözlerle kitlelerin yanıltıldığı bir seçim dönemi oldu.

Bu açıdan Ekrem İmamoğlu’nu bir proje olarak gördüm. PR çalışmalarıyla, çalışılmış söylemlerle üretilmiş bir figür olarak gördüm.

Konuşma biçimi, ses tonu, söylem ve vaatleri, “hiçbir şey yapmama” üzerine kurulu programları, toplumsal öfke ve şikayetleri kullanma biçimi, gerçeklikle alakası olmayan iş tutuş tarzı, giyimi, kuşamı, tatil anlayışı..

YALANLARI DIŞINDA HİÇBİR SİYASİ MİRASI OLMAYACAK.

Hepsi önceden çalışılmış, programlanmış. Aslında ortada bir siyasi figür yok, ortada birkurgu, proje, program var. Bütün bunlar Ekrem İmamoğlu üzerinden servis edildi, pazarlandı.

Dikkat ederseniz, seçim döneminde bütün söylemleri yalan üzerine kurgulanmıştı. Seçimden sonra da bunların madde madde yalan olduğu ortaya çıktı. Ama bütün o vaatlerin boş çıkmasına aynı “çalışılmış”lıkla, aynı pişkinlikle cevap veriliyor şimdi.

Yalan ve kurgu üzerinden İstanbul’a bir proje dayattılar. Sanırım Türkiye’nin siyasi tarihinde “yalan”ın sembolü olma dışında ona hiçbir miras kalmayacak.

FANTASTIK EĞILIMLER,

TÜM ÇAĞ DEĞIŞIMLERİNİN EN SARSICI OLANI.

Söylemek istediğim şu:

Fantastik eğilimler, kurgular, bir tür küresel eğilime, ilgi alanına dönüştü. Bu doğru. Belki de insanoğlu, fizikötesine yöneliyor, alışılageldik bilgi ve gerçekliğin ötesini merak ediyor. Sinemada, siyasi dilde, dini söylemde, toplumsal çevre oluşturmada artık bu ilgi kendini hissettiriyor.

Oysa dünya tün zamanların en acı, sert fırtınasına hazırlanıyor. Tüm çağ değişimlerinin en derini, en büyüğü, en baş döndürücü olanına hazırlanıyor. Siyasi kimlikler, ideolojiler, kökünden sarsılabilir, insan ırkının sosyal durumu, aidiyet duyguları temelden çökebilir.

BİRİLERİ BU GÜCÜ İSTİSMAR EDİYOR

“İÇ CEPHE” TAM BURADA KURULUYOR.

Ancak bu kitlesel eğilimleri yönetiyorlar ve bu gücü kullanıyorlar. İstismar ederek kullanıyorlar. İnsanoğlunun ilgi ve eğilimini kendine karşı kullanıyorlar. Yolundan saptırıp bir hükümranlık projesine dönüştürüyorlar.

Türkiye’yi içeriden körleştirme, en güçlü cepheyi içeri de kurma planları da bu çerçevede yürütülüyor. Tehlike burada…

İsmail Kartal Beşiktaş maçı planını belirledi! Rakibini böyle yıkacak Milli Savunma Bakanlığı duyurdu! Hudut Kartalları sınırda yakaladı Mehmet Büyükekşi TFF başkanlığına yeniden aday olacak mı?
Sonraki Haber