Evsizlik, insan onuru ve Türkiye

19 Aralık 2019 tarihinde Çin/ Wuhan'da başlayan Covid-19 salgını, 2020’den yeni yıla taşan küresel sorun.

Sağlık Bakanlığı’mızın yayılım geciktirme tedbirleri sayesinde, virüse karşı gereken önlemler oturtulurken, ismi cisminden korkunç gerçekle 2020 Mart’ında tanıştık. O günden bu yana peyderpey süren tedbir ve kısıtlamalar; uygulamanın toplumsal ve ekonomik sonuçları bizi de, tüm dünyaya yaptığı gibi silkmeye devem ediyor.

Amansız bir ölümle uzaklaşan binlerce canın geride bıraktığı boşluk; bir başınalıkta acısı dinmeyen yasların travmatik etkisi… Bitmeyen bulaş riski ve virüs mutasyon haberleri malum!

“Maske, temizlik ve mesafe” sözlerini duymadan veya düşünmeden adım atamıyoruz. Eş dost, akraba ziyaretleri bıçakla basılır gibi kesildi. Görmeye tahammül edemeyeceklerimizi bile özleyecek olduk.

Belki bu da bir derstir, kim bilir! Sıcak bir evi, sağlıklı evlatları ve kaynayan tenceresi varken mutlu olmayı başaramayanlara… Zaman sınırlı dünya yaşamına sonsuzluk atfeden ruhlara çağrıdır ya da bilemem!

Şu an belirgin olan tek şey “artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” cümlesinin özetlediği!

Doğrusu pandemiden önce, dünya genelinde yüz bin civarı olarak ifade edilen evsiz oranındaki büyümeyi düşündükçe, zihnime doğan cevaplar da anlamını yitirmiyor değil.

Hani insan dünyadaki en değerli şeydi ve var olan sistemler bu özne için kurulmuştu?

 Ne oldu tüm o insan hakkı söz ve sözleşmelerine?

Nerede demokrasi perdesinin ardında toplanan devasa birikimler?

Bir yanda sayılamayacak kadar varlık; diğer tarafta en temel ihtiyaçlarını dahi karşılamaktan aciz bireyler! Ve olgunun, refaha paydaşlık için ölümün göze alınarak kaçıldığı ülkelerdeki yaygınlığı!

İcracı aklın yerine utanırken söylemekten aciz kaldığımız şeyler pek çok! Hani Amerika’daki evsizlerin otoparklara tıkılıp, zemine çizili kutucuklarda dizilişine şaşmıştık! Dünyanın en güçlü devletinin(!) çaresizine çare olması mıydı!..

Sahi, neydi o öyle?

Ya düşünsel aydınlanma merkezi gösterilen Fransa’nın, sokağa çıkma yasağında, dışarıda olduğu için ceza kestiği evsizlerin durumu!.. Nereye koyalım bunları ve dünya belleğinde asılı duran daha neleri; ne cürümleri?

Keşke diyorum; onca para ve teknolojik imkânla donanmış güçler, kavradıkları kuvveti daha iyi, insanca bir dünya uğruna kullanma becerisine sahip olaydı da varsın yeryüzüne hükümran olsalardı!

Yeter ki küresel düşkünlük daha fazla büyümesin; üşüyen, açlık çeken, korkan, yalnızlığa mecbur talihsiz bireyler varlık içinde yokluk mahkûmu olmasındı.

Bütün o “en güçlü”, ”en sağlam” ifadeleri ile anılan para kaleleri evsizine bir dam, sıcacık aş sağlama kabiliyeti ortaya koyamadıktan sonra, olsa ne olmazsa ne!

Pandemi öncesi Amerika sokaklarında yaşamaya çalışan insan sayısı beş yüz altmış sekiz bindi. Şimdi kim bilir kaça katlandı. Birleşik Krallık’ta üç yüz yirmi bin, Almanya’da atı yüz elli bin civarındaydı.

Üç buçuk milyondan fazla insanın kalacak düzenli bir evinin olmadığı belirtilen Fransa’da ise durum “öjenik siyaset” kodlarıyla, ayrıca ele alınması gerekir vehamette.

Tüm dünyada mevcut problem elbette Türkiye’de de var. Maalesef bu gün 70 bin civarında insanımız kronik evsiz. Fakat ne tuhaftır ki hâline değindiğimiz muhtaçları ezen pandemi alarmı, buradaki kaderdaşlar için büyük bir şansa dönüştü.

Çünkü daha evvel kamu yetkilileri ve sivil toplum kuruluşları çabası ile kısmen dindirilir sorun, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nca başlatılan “Evsizlere Konaklama Projesi” ile kapsamlı bir çözüme evrildi.

Bu çalışmayla 81 ilde kapsama girenler, devlet misafirhanelerine, yurt, pansiyon gibi binalara alındı. Mekânlarda, salgın tehdidi bitinceye dek “temizlik, sağlık, temel gıda, giyim ve diğer ihtiyaçları gideriliyor”.

Dilerim böyle değerli projeler ortaya koyan düşünce, her evsizin sonrası için de kalıcı çözümler bulmayı başarır.

Bütün bu faaliyetler maliyetle olur; doğru ama bakın; para dağken de olamayınca olmuyor!

Belki de ilk sihirli kelime ekonomi değil, her şeyden evvel merhamet ve insan onurudur.

Tüm yazılarını göster