ERDOĞAN AİLESİ'NE NEDEN SALDIRIYORLAR?

İstanbul Sözleşmesi üzerinde devam eden tartışmaları bağlamından çıkararak, sözleşmeyi destekleyen AK Parti'li kadınlara ağza alınmayacak hakaretler eden Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak ve onu destekleyen gazetesine öfke çığ gibi büyüyor..

Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik tehditkâr ifadelere kadar vardırılan bu çirkin üslup AK Parti tarafından kurumsal bir saldırı olarak algılanarak konu yargıya taşındı.

Dilipak ve destekçileri ise bu çirkin sözlerden geri adım atmayarak, hakaret ve tehditlerini sürdürdü.

ERDOĞAN AİLESİ'NE NEDEN SALDIRIYORLAR?

Bu edepsizliğe ve tehditlere Sabah Gazetesi'nden bir isim sesini yükselterek itiraz etti. Sabah yazarı Bercan Tutar "Bağnaz aydınların Erdoğan kompleksi" başlıklı yazısında, Dilipak ve avanesinin bu saldırılarının arkasında yatan motivasyonu analiz etti.

Kendilerini "muhafazakar kesimin fikir önderi" olarak lanse eden bu kişileri çok sert sözlerle eleştiren Tutar, "İmamdan önce secdeye giden bu aydınlar, her fırsatta ailesi veya hükümete yakın STK'lar üzerinden Erdoğan'a saldırmayı adeta 'ibadet' haline getirmiş durumdalar. 2016'da da yazdığımız gibi sorun, Erdoğan'a yönelik eleştiriler değil. Asıl mesele kendine aydın diyen bazı Müslümanların meramlarını paranoyakça ve manyakça bir pespayelikle dile getirmesidir." ifadelerini kullandı.

İŞTE SABAH GAZETESİ'NDE YER ALAN O MAKALE;

- Bağnaz aydınların Erdoğan kompleksi

Ertelenen işe kar yağarmış. Bu yüzden düşmanlarımız hiç boş durmuyor. 'Erdoğan efsanesi'ni bitirmek için ellerini ovuşturan iç ve dış odaklar her saniyeyi bile değerlendiriyor. Çünkü Reis, destansı direnişiyle sadece Türkiye'nin değil İslam dünyasının da geleceğini çalmak isteyenlerin kirli hesaplarını mecalsiz bırakıyor.
Ne yazık ki pavlovcu muhafazakâr enteller ile kimi şuursuz Müslüman aydınlar, Batılıların değirmenine su taşıyarak Türkiye'nin emperyalizme karşı verdiği amansız savaşta, bilerek veya bilmeyerek Erdoğan'ı hedef seçen Haçlı zihniyetini vaftiz yarışına girebiliyorlar. Ancak her saldırıda politik ve kültürel sefaletleri biraz daha deşifre oluyor. Boşuna her şey aslına rücu eder dememişler.

Özellikle bazı Müslüman aydınların kullandığı sefil dil, Batılıların 'haydut devlet veya İslami terör' yaftalamalarında da görüldüğü üzere hedef alınan kesimlere 'dürüst ve adil bir düşman/justus hostis' statüsü tanımamalarını hatırlatıyor. Kovboylarla 'Faustvari bir mimesis' içindeki bu pespaye retorik her şeyden önce ne insani ne de İslamidir.

***

Ve ne acıdır ki dünyayı hâlâ 20. yüzyılın parametreleriyle kavrayan aydınlarımız çoğunlukta. Oysa Sayın Erdoğan bugün geçmişin işlevsiz paradigması yerine 'Osmanlı evrenselciliği' diyebileceğimiz bir akılla hareket ediyor. Bu yüzden gerçek Erdoğan'ı görmek isteyenler, İstanbul Sözleşmesi'ne değil bir devlet adamının gerçek kimliğinin göründüğü en net ayna olan dış siyasete bakmalıdır!

Fakat imamdan önce secdeye giden bu aydınlar, her fırsatta ailesi veya hükümete yakın STK'lar üzerinden Erdoğan'a saldırmayı adeta 'ibadet' haline getirmiş durumdalar. 2016'da da yazdığımız gibi sorun, Erdoğan'a yönelik eleştiriler değil. Asıl mesele kendine aydın diyen bazı Müslümanların meramlarını paranoyakça ve manyakça bir pespayelikle dile getirmesidir.

Bu isimlerin sabah akşam Erdoğan'ı ve ailesini hedef alan karanlık odacılar, halka bidon kafalı diyen Özdiller ve liberal terörün taşeronu Özköklerle aynı dili ve jargonu kullanması zaten başlı başına bir utanç vesilesidir.

***

Bu nedenle Türkiye'nin en büyük açmazı, ufku alçak siyaset ve kişisel çıkar dünyasıyla sınırlı 'bağnaz aydın' sorunudur. Bakmayın siz Kur'an, İslam ve ahlaktan bahsetmelerine! Bu kalem erbabı, ilk kez sadece gelecek seçimler yerine gelecek nesilleri düşünen bir devlet adamıyla karşılaşmanın dilemması içinde. Okyanus ötesi veya berisinden gelen bütün saldırıların asıl nedeni Erdoğan'ın bir siyasetçi gibi değil bir devlet adamı gibi davranıp ülkesini kurban vermemesidir.

Ama bizim aydınlar çıkarcı, partizan, ideolojik ve imtiyaz müptelası siyasetçiye aşinadır. Hâlbuki devlet adamının stratejisi uzun vadelidir. Başkan Erdoğan'ın 2023 ila 2073 ve 'dünya beşten büyüktür' söylemlerini hatırlayın. Bu anlamda devlet adamının yönetimi, hükümet etmekten de daha fazlasıdır.

İlahiyatçı William Alger'in ifadesiyle, devlet adamının asıl görevi 'bir ulusu veya devleti olduğundan olması gerekene dönüştürme işi'dir. İşte Sayın Erdoğan, insanüstü bir gayretle "Türkiye'yi olması gerekene dönüştürmeye çalıştığı için" içeriden ve dışarıdan her kesimden aydın müsveddesi ile her tür alçak siyasetçinin oklarına hedef oluyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Steinmeier'den basın açıklaması Avrupa Birliği, Türk dönerini tescile hazırlanıyor A101 399 bin 900 TL'ye ev satıyor! İşte, 25 Nisan A101 aktüel ürünler
Sonraki Haber