Depremle geçti çocukluğum

Sevda Noyan noyansevda@gmail.com

Dün 5.8 şiddetinde bir depremle sarsıldık…

İlk aklıma gelen çocuklarımızdan ve torunlarımızdan sağlıklı haber almak oldu…

Daha önce bu tür durumlarda operatörlerin yetersizliğini yaşadığımız için hiç telefonu denemeden “Whatsapp”tan aradım…

Çocuklarımıza ulaştık onların iyi oldukları haberini aldıktan derin bir nefes aldık... Yaşantımıza kaldığımız yerden devam etmeye başladık…

Daha sonra şöyle haberleri okumaya başlayınca ruh halimin kaldırmayacağını görerek gelecek felaket haberlerini dinlemeyi kendime yasakladım… Sadece kendimle kısa bir hesaplaşmaya girdim....

Ölüme hazır mıyım?

Bu soruyu bir süre düşündükten sonra hazır olduğuma kanat getirdim…

Amaa velakin hazır olmadığım diğer olaylar vardı…

Yakınlarımın ölümüne hazır değilim!

Onlara ulaşamamaya hazır değilim!

Göçük altında kalmaya hazır değilim!

Bu liste uzadı gitti…

Aklıma yaşadığım diğer depremler geldi…

Geçmişte yaşadığım depremlerle ilgili bilgileri okumaya başladım…

Özellikle çocukluğumda yaşadığım 1974 yılındaki İzmir depreminin şiddetinin 5.2 olduğunu okuduğumda çok şaşırdım… Dün yaşadığımız depremin şiddeti ve etkisi ile karşılaştırılmayacak kadar büyük gelmişti bize… Bu depremde, yaşadığımız evimizin bir duvarı yerle bir olmuştu… Gece saatlerinde meydana gelen deprem ailece hepimizi derinden etkilemişti… Deprem gecesi kaçtığımız evimizde bir daha yaşayamadık… Bir yıla yakın bir süre bahçe içinde, tek katlı bir evde yaşayan dedemlerin evine sığındık…

Daha sonraki yıllarda yine bir kaç kez oldukça şiddetli depremler yaşadık İzmir’de...Bir süre sonra buna alışmaya başladık gibi geldi nedense bana…

17 Ağustos depremini ise Bursa'da yaşadık…

Çok acayip bir geceydi…

Çocuklarımla tek başımaydım…

Bu depremde ise ilginç olan gecenin geç saatlerinde uyanık olmamdı… Deprem anında balkondaydım ve gökyüzüne baktığımda yıldızların yakınlığı ve berraklığı beni depremden çok daha fazla etkilemişti...

Sonuç olarak deprem yaşantımızın bir gerçeği…

Bu konuda bireysel olarak yapabileceklerimiz oldukça kısıtlı…

Devletin depremin zararlarını önlemek konusunda çok ciddi yaptırımları var gibi görünsede kalbim mutmain değil…

Yaptırımları uygulayacak, kontrol edecek, ceza kesecek kişiler, işlerini ne kadar doğru yapıyorlar bilmiyorum ve hiç güvenmiyorum…

Maalesef sorumluluk bilincinin yerini kişisel çıkarlar ve bilimum saçma nedenler alabiliyor…

İşte bu yüzden ben depremden değil alçak ve haysiyetini kaybetmiş insanlardan korkuyorum...

RECEP TAYYİP ERDOĞAN GİBİ BİR ÖNDERE SAHİP OLMANIN ŞÜKRÜNÜ EDA EDİYORUM

Başkasını bilmem, ben kendi adıma Birleşmiş Milletler’de gösterdiği tavır ve duruş için, başkanım, önderim Recep Tayyip Erdoğan'a teşekkür ediyorum…

Ayrıca Rabbim'e de şükrediyorum…

Zalimin karşısında dik durarak, tüm dünya sessiz kalırken yada kısık sesle korku içinde birşeyler gevelerken, çıkıp haykırmak her babayiğidin harcı değildir!

“Sabr", Allah'ın bizlere en çok önerdiği bir duruş biçimi…

Maalesef genellikle "sabr" kavramı “tahammül”le karıştırılıyor…

"Sabr" etmek “şartlar ne olursa olsun, Hakk Dîn’e îmânın gereği olan duruşunu bozmadan, ödün vermeden, gelen ve gelecek olan her türlü tepkiye karşı koymak” demek...

Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan da bu "sabr" kavramının en güzel örneğini görüyoruz…

Elbette anlayana...

FETÖ BİTMEDİ BİTMEYECEK

Ahkam kesmek hiç harcım değil ama görünen o ki, her geçen gün bize şunu gösteriyor: FETÖ ile mücadele maalesef her türlü çabaya rağmen hak edildiği gibi yapılamıyor…

Mücadele topyekün olmadığı sürece çok zor sonuç alınacağı zaten aşikar… Sadece çevremde gördüğüm ve takip ettiğim kadarıyla bile bu zaferin beşer eliyle olması neredeyse imkansız… Kişisel çıkarlar bu müdaleye çok ciddi sekte vuruyor… Yaşadığımız sitede sayıları oldukça fazla olan ve kaçan FETÖ tarafgirlerinin de artık evlerine bir şekilde döndüklerine şahit oluyoruz… Bu konuda bireysel olarak dah neler yapabilirim, açıkçası kestiremiyorum…

Bu hain FETÖ zombileri at izi ile it izini öyle birbirine karıştırdılar ki, ayır ayırabiliyorsan…

Peygamberimiz (ASVS) müminlerin ferasetli, yâni bir durum, bir olay ya da bir kişiyle karşılaştıklarında onun gerçek yüzünü hızlı, doğru ve derinlemesine kavrama yeteneğine sahip olduklarını söylüyor…

İnşalllah o bahsettiği müminlerden oluruz...

NOT: Bu sabah canlı yayına katılan Mehmet Ali Erbil'i izledim… İbret alınacak çok manidar sözler sarf etti… Özellikle İbrahim Tatlıses hakındaki sözleri beni çok eskilere götürdü… Eski hayatımda o dünyanın kıyısında-ucunda çalışan biri olarak bir çok olaya şahit oldum… Bir mümin iddiasında olmam açık açık yazmam konusunda beni kısıtlıyor… İşte bu yüzden bir çok olayı açık açık yaşayan bu iki tanınmış kişinin ilerideki yaşlarında bu durumda olmaları bence çok manidar ve o derecede ibret verici… Boşuna denmemiş atalarımız “bir musîbet bin nasihattan evladır” diye...

Tüm yazılarını göster