Bundan sonra kimler kazanır?

Nuran Yıldız nuran@nuranyildiz.com

Trump’a “popülist lider” tanısı koyan, üzerine de “popülist liderliğin sonu geldi mi?” tartışmaları yapanlar var.

Neresinden tutayım?

Bir kere Trump “popülist lider” örneği olamaz, çünkü o “narsist lider” örneği.

Sonu gelen de “narsist liderlik” anlayışı, “popülist liderlik” değil.

Liderlik kavramı var oldukça “popülizm” kavramı da var olacak.

Popülizmin işe yaramadığı liderlik türü “karizmatik liderlik”tir, ki o da Mustafa Kemal gibi bin yılda bir ancak ortaya çıkar çıkarsa.

Elbette artık yeni tür bir liderlik söz konusu.

O da ABD seçimlerine değil, kimsenin dışında kalamayacağı yeni zamanların niteliklerine bakarak analiz edilebilir.

Yeni zamanlarda siyasette ve de iş dünyasında yükselecek liderlerin özelliklerini sıralayayım;

Bir, daha çok konuşan değil, daha çok dinleyen,

İki, bölen bir üslup değil, birleştiren bir üslup kullanan,

Üç, “ben” diyen değil, “biz” diyen,

Dört, umut pompalayan değil, gerçekçi olan,

Beş, farklılıkları öne çıkaran değil, benzerliklerin altını çizen,

Altı, çözümü yasaklamada değil, özgürleşmede bulan,

Yedi, kendini dev aynasında değil, aynayı sıradan insanın gözünde bulan,

Sekiz, kasıntı değil, içten konuşan ama vıcık vıcık da olmayan,

Dokuz, gelişmeyi betonlaşmada değil, doğayı korumada bulan,

On, tüketimi değil, tarım odaklı üretimi önceleyen,

On bir, hoyrat bir zenginci değil, empatik bir yoksulcu olan,

On iki, kendisini önemseyen değil, kendisiyle barışık,

On üç, kendisini hatasız gösteren değil, hataları olan, ancak hataları bireysel dünyasıyla sınırlı kalan,

On dört, kendisini onaylayanların yanında, eleştirenlerden de takım arkadaşı kuran,

On beş, sorunları konuşan değil, çözümleri sunan liderler kazanacak.

NEDEN HERKES ÖLDÜĞÜ HALDE KİMSE KORONAYI TAKMIYOR?

İstiklal Caddesi’ndeki kalabalığın haber olmadığı gün yok.

Sosyete partilerinin biri bitiyor biri başlıyor. Onlar sadece haber olurken, garibanın kına gecesine ceza yazılıyor.

Magazin ünlüleri sosyal mesafesiz sosyal medyada.

Ev gezmeleri tam gaz devam.

Spor ortamları lakaytlığın dibinde.

Kafelerde, restoranlarda önlemler gayri ciddinin de ötesi.

Sanki virüs, 65 yaş üstü için saat 10.00- 16.00 arasında siestaya mı yatıyor gibi, o saatler dışında sokak yasak.

Kurumlara girişte ateş ölçümü gibi bir saçmalık, ateş düşürücü ilaç piyasasına yaramaktan öteye gitmiyor.

Sağlık Bakanlığı’nın uyarı filmleri, iletişim bilgisi alt yapısına sahip değil.

Bir HES kodu tutturulmuş gidiyor.

Bir “miş gibi”dir gidiyor.

İnsan, herkesi öldüren virüsün kendisine bir şey yapmayacağına inanıyor.

Hastalıklı bir tutum.

Acilen, bu tutumu analiz eden sosyo-psikolojik araştırma sonuçlarına gerek var.

İlgililerin elinde böyle bir araştırma sonucu var mı?

Varsa, bizlerle paylaşmaları gerek.

Ya yoksa? Durum o zaman vahim Osman Müftüoğlu hocam. Kaygılanmakta sonuna kadar haklısınız.

TRUMP’IN ANLAMADIĞI

Sonuçlar ortaya çıkalı beri Trump “seçim hileli” diyor da başka şey demiyor.

Seçimlerde hile olmuyor mu, oluyor elbette.

Lakin “seçim hileli” şikâyetini iktidardakiler yapmaz, muhalifler yapar.

Zira hile varsa, süreçleri kontrolü altında tutanlar yapabilir.

Demek ki, ya hile yok ya da Trump iktidarının parçası olanlar karşı tarafa çalışmış.

Başka açıklaması yok.

BİZ BİLGİ OLARAK DAHA İLERDEYİZ

Biz bilgi olarak daha ilerdeyiz ama onlar uygulama olarak daha önde.

12 Ekim 2020’de “Kimler sosyal medyada kafasına göre takılamaz” başlığı altında yazmıştım:

“Haberci niteliği taşıyan gazeteciler sosyal medyada kafasına göre takılamaz.”

Hatta o yazıdan sonra, bir medya grubunda gazetecilere uyarı yollu bir mail yolladığını biliyorum.

Tam bir ay sonra, BBC gazetecilik hocası Prof. Sambrook’u görevlendirip gazetecileri için sosyal medya ilkeleri belirlemiş:

Gazeteciler sosyal medyada kişisel kanaatlerini belirtemez.

Biz bilgide eksik değiliz, bilgiyi uygulamaya dökme cesaretimiz eksik.

BİLMEM Kİ NEDEN

Bir:

Zarif ve mütevazı Vaniköy Camisi yanınca Cumhurbaşkanı Erdoğan “yeniden yapacağız” dedi.

Bilmem ki neden beni bir telaş aldı.

Yeniden yapılan şeylerin eskisini çok arattığından belki.

İki:

Partileriyle sorun yaşayan Muharrem İnce, Ümit Özdağ yeni bir hareket başlatmak için halka gitmeye karar verdiler.

Bilmem ki neden bunu yapıyorlar?

Yeni hareket dediğin, gücünü önce kendisinden alıyorsa anlamlıdır.

Üç:

Malatya Film Festivali, “en iyi oyuncu” kategorisinde cinsiyetsiz ödül vereceğini açıklayınca festival iptal edilmiş.

Bilmem ki neden bu sert tepki?

Eşitlik diyorsanız, oyunculuğa bakarsınız, cinsiyetine değil. Yazık olmuş.

Dört:

Bilmem ki neden Formula 1 pilotu Hamilton’u pek seviyorum. Belki başarı tutkusundan.

Beş:

Oyuncu Çağlar Çorumlu’nun, “İyi bir dram oyuncusundan komedyen olmaz ama komedyenler dram oynayabilir” demesini saçma buldum, bilmem ki neden?

Dram oynayan komedyenlerin fiyaskosunu bildiğimden belki.

Altı:

“Pinokyo” filminin vizyona girmesine pek mutlu oldum, bilmem ki neden?

Belki İtalyan masalı Pinokyo’nun, İtalyan yapımı olarak çekilmesinden.

NASIL BİR ERKEK OLMALI?

19 Kasım Dünya Erkekler Günü’ymüş.

Hiç sakıncası yok. Kadınlar günü olduğuna göre erkekler günü de olmalı.

Üstelik erkek olmak, gittikçe zorlaşan bir serüvene döndü.

Kadınlar hızla değişti, erkekler mental olarak o kadar değişmedi.

Kadınların değişimine ayak uydurmakta zorlandılar, kafaları karıştı.

Mesela, çocuklarını uykuda, eşlerini kuytuda sevmeye alışmış erkeğe “sevgini göster” deniyor.

Gösterse “yılışık”, göstermese “hırt” etiketini yiyor.

Mesela, “salon erkeği”, “sokak erkeği” gibi düz ayrımlara alışkındı.

Şimdi, salon erkeği olsa bayıcı, sokak erkeği olsa itici.

Mesela, ya maço ya kılıbık olmayı bilirlerdi.

Şimdi, maço olsalar öküz, kılıbık olsalar sıkıcı.

Erkekler ya o ya bu olmaya kurgulanmışlardı asırlardır.

Şimdi, hem o hem bu olmaları isteniyor.

Durumları zor ki ne zor.

AKLIMDA KALAN

Bir kişiye bu kadar yük yüklenmemeli düşüncesi: Ben parlamenter sistemden yanayım. Pek çok neden sayarım. Geçen hafta baktım Cumhurbaşkanı Erdoğan bir yığın atama kararı imzalamış. Başmüfettiş de atamış, SGK Sigorta Primleri Genel Müdürü de,Tapu Kadastroda Bölge Müdürleri de atamış. Ülkeyi yönetenler için ne büyük bir angarya bu. Madem parlamenter sisteme geçilmiyor hiç değilse bu soruna bir çare bulunsa fena olmayacak. Bırakın alt bürokrasiyi üst bürokrasi atasın.

Tüm yazılarını göster