Ahmet Davutoğlu'nun planları!

Sevda Noyan noyansevda@gmail.com

Ahmet Davutoğlu ne yapmak istiyor?

Yanında, arkasında kimler var?

Neden dernek dernek, şehir şehir dolaşmaya başladı?

Neden Recep Tayyip Erdoğan’a karşı eleştiri oklarını daha görünür bir halde yöneltti?

Neden söylemleri tam da Recep Tayyip Erdoğan’a “diktatör” damgası vuranların eline tam teşekküllü malzeme verecek şekilde?

Neden neredeyse her konuşmasında “ortak aidiyet bilinci”nden bahsediyor?

Neden konuşmalarını sürekli üstenci bir tonda yapıyor?

Neden sanki kendisi bu iktidarın uzun süre bir parçası olmamış ve başbakanlık yapmamış gibi hep dışardan konuşuyor?

Neden?

Neden?

Neden?

Bu sorular uzadıkça uzar....

Size tavsiyem Davutoğlu zatı şahanelerinin söylemlerini CeHePe adayının söylemleriyle karşılaştırmanız…

Üst üste okuduğunuzda Davutoğlu'nun akademik tarzdaki söylemini CeHePe adayı amiyane-avami üslupta kullanıyor... İkisinin de hedefinde yalnızca ve yalnızca Recep Tayyip Erdoğan var...

Geçmiş dönemlerde de bu tür siyasi figürler hayatımıza girdi ve çıktı…

En çok zoruma giden ise 28 Şubat döneminde ağır bedel ödemiş koca koca abilerin ablaların sadece nefsani olarak Davutoğlu'nun peşine takılmış olmaları…

Aslında bu kişilerin tek derdi Recep Tayyip Erdoğan'ın yanında istedikleri gibi “konuşlanamamış” olmaları...

Ama bile istisna hepsi Recep Tayyip Erdoğan’ın tek bir işareti ile Davutoğlu’nu iyot gibi açıkta bırakırlar! Bu da böyle biline...

Elbette Recep Tayyip Erdoğan’ı ve yürüttüğü politikaları sonuna kadar eleştirme hakkı herkeste var, amma ve lakin uzun süre o politikaların içinde olup, her türlü uyarıyı göz ardı edip, kafasının dikine gidip, başbakanlık döneminde Cumhurbaşkanı’nı hiçe sayıp ülkenin en önemli konularında, ülkeyi zora sokup sonra sanki bu olaylarda hiç bir dahli yokmuş gibi, sütten çıkmış ak kaşık misali bilge adam tavırları sergilemek nasıl bir devlet adamlığı? Nasıl bir ruh hali?

Zaman en güzel gerçektir…

Gerçekler de asla gizlenemez, ne kadar üstünü örtseniz bile…

Son söz olarak Davutoğlu'na şunu diyebilirim: “Sokaklarda ve halkın nezdinde karşılığınız yok! Keşke bunu anlasanız da kendinizi daha fazla ateşe atmasanız… Kimlerin verdiği hâlâ soru işareti olan medya ve sosyal medya paralarını sokağa atmasanız! Yanınızda gezdirdiğiniz adamlara dönüp bir daha baksanız! Neyse… Kendi düşen ağlamaz ya da sizin gibi faturayı hep başkasına çıkartmaz....

CEHEPE ADAYI

Ben ilkesel olarak artık kesinlikle o şahsın adını ağzıma almıyorum…

“Reklamın iyisi kötüsü olmaz!” düsturunun zirvesine çıkmış olan “maskeli aday”ın reklamına dolaylı da olsa aracı olmak istemiyorum…

CeHePe adayı her gün farklı bir olayla gündem olmaya devam ediyor…

Benim burada tek merak ettiğim konu ise sözde aydın, entelektüel ve sanatçı olan CeHePe yandaşlarının bu “aday”ı nasıl içlerine sindirdikleri!

Aslında bu sorunun cevabını bilmeme rağmen hâlâ şaşırıyorum…

Recep Tayyip Erdoğan fobisi gözlerini öylesine kör etmiş ki, kim olduğu hiç önemli değil, hayatında hiç George Orwell'i duymamış ve “1984”ü bir tarih zanneden bir kişiyi kahraman yapıyorlar!

Bu saatten sonra ne desem gerçekten de boş!

Kendi körlüğünüzün ve karanlığınızın içinde yaşayın ve artık sakın bizi gericilikle suçlamayın!

Sizlere verilecek en güzel cevabı sevgili kardeşim İbrahim Paşalı veriyor:

Aynı yolun yolcusu değilken, nasıl birimiz ileride birimiz geride oluyoruz?”

NOT: Son dönemlerde ortalarda “Sevgi Pıtırcıkları” (!) türedi. Ey “Sevgi Pıtırcıkları”, önce kendiniz tahammüllü ve insan olmayı becerin sonra sosyal medya kahramanları olarak topluma akıl vermeye başlayın!

Tüm yazılarını göster