27 Mayıs...

Kara gündür. Gelip geçmiyor.

İzi kalıyor. Tam altmış yıl olmuş…

Demokrat Parti’nin iktidardan uzaklaştırılması ve demokrasinin üzerinden tanklarla geçilmesinin üzerinden günümüze tam altmış yıl…

Sözde bir yargılamadan sonra ise Menderes, Zorlu ve Polatkan idam edilmiş. Menderes ve arkadaşlarının idamına bütün ülke karşı çıkmış.

Maşeri vicdan bunu kabul etmemiş, Milli Birlik Komitesi’nden uzaklaştırılan Alparslan Türkeş ve arkadaşları idama şiddetle karşı çıkmış ama maalesef yine de idamlar gerçekleştirilmiş…

Yassıada, yaslı ada olmuş. 27 Mayıs’ın 12 Eylül, 28 Şubat, 15 Temmuz kanlı darbe girişimleri takip etmiş…

Şimdi Yassıada bir demokrasi müzesi olarak yeniden tanzim edildi.

Tarihimizdeki bu kara ve lekeli günün 60. Yılında Menderes ve dava arkadaşlarının aziz ruhlarını tazim edecek bir güzel çalışma gerçekleştirildi.

Bundan tam kırk yıl önce, yine 27 Mayıs günü Türk tarihinin en dürüst, çalışkan siyaset ve devlet adamlarından Gümrük ve Tekel Bakanı Gün Sazak Bey şehit edildi.

Şimdiki DHKP-C’li, o zamanın Dev-Sol militanlarınca ortadan kaldırıldı…

Gün Bey, gümrüklerde sıfır tolerans ile rüşveti ve kaçakçılığı önlemişti. Devlet malına titizliği ise herkesçe bilinirdi…

Gün Bey’in ölüm yıldönümü, yıllardır dava şehitlerini anma günü olarak bilinir ve bu vatan için, ayyıldızlı al bayrak için toprağa düşen yiğitlerimize ve onların aziz hatıralarına saygımızı, minnetimizi Fatihalarla yad etme fırsatı verir bize… Ruhi Kılıçkıran’ı da anarız, Fırat Çakıroğlu’nu da…

Demokrasi vazgeçilmezimizdir.

Vazgeçtiğimiz anda pek çok şeyden vazgeçiyoruz.

Türkiye’yi ve insanlarımızı kara günlerde boğuyorlar…

Dün yine bir ölüm haberi vardı.

28 Şubat döneminin genelkurmay başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetmiş.

Sosyal medya mesajlarına baktım, rahmet dileyene, arkasından iyi bir söz söyleyene neredeyse rastlamadım.

Kültürümüzde, örf ve adetlerimizde ölenin arkasından konuşmak hoş görülmez, bunu yediden yetmişe herkes bilir ama yine de okuduklarım hiç hoş şeyler değildi…

Eden buluyor.

Çankırı’dan çıkan, devlet imkanları ile okuyan ve aziz milletin emekleri ile en yüksek makam ve mevkileri gören birinin içinden çıktığı insanlara bu kadar yabancılaşmasının sonucudur elbette yüzyüze kalınan bu acı durum…

Şimdi Salim Başol, Tarık Güryay, Cemal Gürsel, Kenan Evren, Nurettin Soyer desem kim rahmetle, minnetle, şükran ile anar ki?

Kim arkalarından bir fatiha göndermek ister ki?

Hatta bir kısmını kim hatırlar ki?

Ama Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan, Gün Sazak denince bu toplumda yediden yetmişe herkesin yüreğinde derin ve ince bir sızı belirir…

Fatihalar, yasinler sel olur çağlar…

Bu millet ölümlerinin arkasından 60 yılda geçse, 40 yıl da geçse hala ağlar…

Türk milleti vefalı millettir.

Türk milleti yüce gönüllüdür.

Unutmaz…

Kimini yüreğine gömer, onlar için sürekli ağlar; kimini de yerin yedi kat altına gömer bir daha adları iyi anılmamacasına…

Tüm yazılarını göster