Almanya'da Atlantikçilerin baskısı artıyor

Rusya ile Ukrayna arasındaki kriz, Türkiye’nin de içinde bulunduğu bölge ve dünya ülkelerini endişeye sevk ederken, Washington yönetimi ise krizi derinleştirecek adımları atmakta geri durmuyor.

Biden yönetimi, dünyanın geneli için adeta savaş çanları çaldıran politikalarıyla giderek krizleri derinleştirirken, NATO içindeki çatlaklar da sertleşiyor. Ülkeler arası mücadelelerin yanı sıra ülkelerin içinde de ciddi tartışmalar yaşanıyor.

Bu ülkelerden biri de Almanya. Deniz Kuvvetleri Komutanı Koramiral Kay-Achim Schoenbach’ın Rus lider Putin’i öven sözlerinden sonra istifa etmesi, Berlin’de de ciddi bir gerilimi tetikledi.

Ülkede Atlantikçiler ile Almanyacılar arasında bir mücadelenin varlığından söz ediliyor. Atlantikçiler, Almanya’nın ABD ve dolayısıyla NATO ile birlikte hareket etmesi gerektiğini ileri sürerken, Almanyacılar, ABD’nin değil Avrupa ve Almanya’nın çıkarlarının öncelenmesi gerektiğini söylüyor. Schoenbach’ın istifası sonrasında Atlantikçiler mevzi kazanmış gibi görünüyor.

Şimdi de baskıyı artırmaya çalışıyorlar. Almanya Dış İlişkiler Konseyi (Deutsche Gesellschaft für Auswärtige Politik-DGAP) Başkanı Dr. Thomas Enders’in 25 Ocak tarihli yazısı buna işaret ediyor. Enders, Alman hükümetini Rusya’ya karşı pasiflikle suçlayıp, hatta Alman ordusunun caydırıcı gücünün de azaldığını söyleyip 6 adımda Alman yönetiminin yapmasını istediklerini yazdı. Öneriler, adeta Almanya’ya “Üçüncü Dünya Savaşı geliyor ve NATO ile birlikte buna hazırlanalım” anlamı taşıyor. DGAP Başkanı’nın önerilerini sırasıyla yazalım:

-  İlk adım Alman kamuoyuna Avrupa'daki güvenlik durumuna ve Rusya'nın Avrupa barış düzenine yönelik tehdidine ilişkin ayık ve cilasız bir tablo sunulmalı.

- İkincisi, Almanya, NATO ortaklarıyla koordineli bir şekilde teçhizat, silah ve mühimmat tedarik ederek Ukrayna'ya acil askeri destek sağlamalıdır. Baltık ve Doğu Avrupa’da bulunan NATO ülkelerindeki ilave asker konuşlandırmaları incelenmelidir.

- Ukrayna'ya bir saldırı olması durumunda Almanya, Kuzey Akım 2'yi iptal edeceğini açıkça belirtmelidir.

- Dördüncü adım olarak Kuzey Akım 2 ve mevcut Ukrayna krizinin sonucundan bağımsız olarak, Rus petrol ve gaz kaynaklarına olan bağımlılığı mümkün olan en kısa sürede ve mümkün olduğunca azaltmak amacıyla Alman enerji politikası yeniden düzenlenmeli.

- Alman savunma harcamaları Alman Silahlı Kuvvetleri Bundeswehr'in ihtiyaçlarına göre ayarlanmalı, önümüzdeki beş yıl içinde gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 2 ila 3'üne çıkarılmalı. Silahlı kuvvetlerin üç kolunun - muharebe birliklerine odaklanarak - 200.000 ila 250.000 aktif askere çıkarılması ve erkekler ve kadınlar için genel hizmet veya zorunlu askerliğin getirilmesi gündemde olmalıdır; ayrıca hızla harekete geçirilebilecek seferberlik planlaması yapılmalı.

- Altıncı olarak, hükümet, ilke olarak diğer devletlerin katılımına açık olacak bir şekilde NATO'yu güçlendirmeye yönelik bir Avrupa savunma birliği hakkında Fransa ile derhal görüşmelere başlamalı. Fransız Frappe Gücüne dayalı bir Avrupa nükleer caydırıcılığının kurulması da kabul edilmelidir. (Frappe Gücü: Fransa’nın hava, kara ve denizde kullanılan nükleer silah sistemlerinin genel adı).

***

SELAHATTİN DEMİRTAŞ NEREDE?

Hatırlanırsa Cumhurbaşkanı Erdoğan, 12 Ocak 2022 tarihinde partisinin TBMM Grup toplantısında “Edirne’deki en büyük hesabı İmralı’dakine verecek. Zannediyor ki her yer şu anda toz pembe, onların da kendi içinde ayrı bir hesaplaşmaları var, bu hesaplaşmayı da yapacaklar” demiş, bu sözler gündem olmuştu. Ben de “KANDİL (VE HDP) DEMİRTAŞ’IN ÜZERİNİ Mİ ÇİZDİ?” başlıklı 17 Ocak’taki yazımda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerindeki durumu bir süredir gözlemlediğimi, özellikle örgütün yayın organlarında Demirtaş’a adeta bir ambargo olduğunu aktarmıştık. (Okumak için tıklayın: https://www.superhaber.com/hdp-kapatma-davasi-semra-guzel-ve-cozum-sureci-makale-376575 )

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 27 Ocak’ta katıldığı bir canlı yayında gazetecilere aynı ifadeyi söyledi. Hatta gazeteciyle arasında bire bir şu diyalog geçti:

Soru: “Öcalan, Demirtaş’ın açıklamalarından rahatsız” demiştiniz. Devletin elinde böyle bir bilgi mi var?

Erdoğan: Ee var ki söylüyorum..

Esas mesele ise şu: Selahattin Demirtaş’ın Kadir İnanır’ın hastalığı ve genç Enes Kara’nın intiharı ile ilgili twitler atabilecek kadar gündemi yakalayan, muhalefete miting önerileri yapan, hatta Cumhurbaşkanı’nın açıklamasından iki gün sonra bile yanıt veren Demirtaş’ın bir süredir twitlerine veda etmesi veya ara vermesi. 14 Ocak’taki twitinden sonra sadece HDP’nin ertelenen Diyarbakır mitingi ile ilgili twit attı. Sezen Aksu, Sedef Kabaş tartışmalarına hiç girmedi, kar yağışıyla ilgili tartışmalara katılmadı. Şaşırmayın. Çünkü öncesinde hesabından atılan twitlere baktığımızda bu tartışmalara girmesi değil girmemesi şaşırtıcı oluyor. Ek olarak yazı yazdığı, açıklamalar yaptığı internet sitelerinde de sesi sedası yok. Sadece eşi Başak Demirtaş’ın sosyal medya hesabından 18 Ocak’ta paylaştığı bir mesajı var. O da çizdiği ağaçlardan oluşan yağlıboya bir resim var.

Çözüm Süreci’nde yapılan görüşmelerde teröristbaşına güzellemeler yapan Demirtaş acaba yeniden kendi ifadesiyle “Başkan Apo”suna biat mı etti?

***

MALİLİ BAKAN’DAN İLGİNÇ SÖZLER

United World International internet sitesinin 24 Ocak'ta yaptığı, "Yaptırımların ve Çok Kutupluluğun Kavşağında Mali" adlı uluslararası konferansa katılan Mali Yeniden Kuruluş Bakanı İbrahim İkassa Maiga, ülkesine yönelik yaptırımların arkasında Fransa olduğunu söyleyerek, yaptırımları Türkiye, Rusya ve Çin’in desteğiyle aşacaklarını söyledi. Malili Bakan Maiga, Fransız makamlarının ülkeyi kontrol etmek için Mali'de büyüyen terörist ve ayrılıkçı tehdidi kullanarak tüm Birleşmiş Milletler araçlarını kendi çıkarları doğrultusunda içselleştirdiğini aktararak şunları söyledi: “Öyle ki bu kontrol mekanizması, Mali Silahlı Kuvvetlerinin ancak Fransızların izniyle kendi topraklarında faaliyet gösterebileceği bir noktaya ulaştı. Ancak Fransa, terörle mücadelede Mali'ye gerçek bir yardım sağlayamadı, bu nedenle "Mali, Fransa'ya hayır, ECOWAS'a hayır demeye karar verdi."

Mali halkının ve mevcut hükümetin bu duruma tepki göstererek “yeni bağımsızlık ve yeni egemenlik” mücadelesini başlattığını belirten Maiga, ülkesinin de Türkiye, Çin ve Rusya başta olmak üzere diğer ülkelerle daha aktif bir şekilde ilişki kurma kararı aldığını söyledi.

Malili Bakanın konferansta Mustafa Kemal Atatürk’ün bağımsızlık mücadelesine ve mirasına vurgu yapması ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yurtsever ve bağımsızlıkçı politikasına karşı da olumlu bir tavrı olduğunun altını çizmesi dikkat çekti.

Açıklamalar şunu gösteriyor ki, dünyada emperyalistlerden sıtkı sıyrılan ülkeler buna karşı yeni dünya kurulurken, bağımsızlıklarını öne çıkarmaya ve işbirliği seçeneklerini de buna göre şekillendirmeye başladı.

Diğer Yazıları