Trump'lı günler ve Türk-ABD ilişkileri...

Prof. Dr. B. Zakir Avşar

Prof. Dr. B. Zakir Avşar

Amerika Birleşik Devletleri’nde Başkanlık yarışını tüm anketlerin, yönlendirmelerin aksine büyük bir fark atarak Donald Trump kazandı, 45. Başkan olarak ülkesinin tarihindeki yerini aldı. Hayırlı olsun. Günlerce, aylarca “Trump’ın kazanması halinde ne olur?” tartışmaları, özel hayatının blokajı altında yapıldı ve sansasyonel yönleriyle hem Türkiye hem de dünya kamuoyu önünde tartışıldı.

Yapılan o tartışmalar neticesinde genel olarak insanların görüşleri “Nasılsa Trump kazanamaz!” noktasında buluştu. Herkes Hillary Clinton’un geleceğin başkanı olmasını büyük bir kesinlik içinde beklemeye başladı. Son gün yapılan pek çok kamuoyu yoklaması ve hatta sandık başı anketleri bile hep Clinton’un az farkla da olsa alacağına şartlandırdı dünya kamuoyunu…

Ama sonuçların alınmaya başlandığı anlardan itibaren Bayan Clinton’ın işlerinin hiç de sanıldığı gibi olmadığı anlaşıldı. Trump adım adım öne geçti ve nihayet görüldü ki, kazanıyor… “Kim kazanacak?” türü bahislerde Trump’a oynayanlar 1/6 ile müthiş bir kazanç elde ettiler…

Görülen o ki, en büyük hayal kırıklığı seçim kampanyaları esnasında sürekli İslam karşıtı ve göçmenlere yönelik saldırgan dili dolayısıyla Müslümanlar ve göçmen kitlelerinde oluştu. Bayan Clinton’un izleyeceği politikaların da aslında Müslümanlar açısından hiç de Trump’ın politikalarından farklı olmayacağı, en azından Obama politikalarının İslam coğrafyasını savaşın merkezi haline getirdiği ve Bayan Clinton’un da bunun şiddetini artırarak sürdüreceği bilinmesine rağmen kendisine bir sempati bile beslenmeye başlandı.

Bu yanılsamada elbette ki Trump’ın aşırı sert, kırıcı üslubunun etkisi büyüktü. Ancak, bu kullandığı aşırı dilin Amerikan kamuoyunda hiç alıcısının olmadığını düşünmek de daha büyük bir yanılgı vardı.

İslamofobik duruşun, düşüncenin ve yaklaşımların her geçen gün biraz daha büyüdüğü, büyütüldüğü batı dünyasında ve özellikle ABD’de Trump’ın söylemlerinin karşılıksız kalacağını düşünmek zaten başlı başına gerçeklerden kopmak anlamına geliyordu ki, islam dünyası bu aşırı dilin Amerikan kamuoyu tarafından cezalandırılacağı zehabına kapılmıştı…

Aynı şekilde göçmenlere yönelik dil, kadınlarla maceraları, iş dünyasından gelen ve devlet işlerinden uzak bir adam olması gibi hususlar o kadar öne çıkarıldı ki, bununla Trump’ın yerle bir edildiği düşünüldü…

Öyle olmadı. İslamofobi biz buradan ne söylersek söyleyelim, ne kadar yanlış ve haksız olduğunu bilerek ifade edersek edelim, tüm batıda hızla yükseliyor. Batı’nın doğu politikaları zaten yıllardır bu fobiyi besliyor, bir kırılmaz sarmala dönüştürüyor. Afganistan, Suriye, Irak, Libya, Sudan, Yemen derken pek çok Müslüman ülkede savaş ve otorite boşlukları, batı dünyasının bencil ve vahşi politikaları ile milyonlarca mağdur oluştu. Bunların “sorumlu” arayışları da, “intikam” düşünceleri de bir şekilde Batı’ya yansıyor. Bu eylemlerin şiddetine bakmaksızın, tahribine bakmaksızın etkisi, batı kamuoyunda islamofobinin büyümesi ve kökleşmesi olarak belirginleşiyor.

İslamofobiye karşı Türkiye dışındaki ülkelerin hassasiyetleri ne yazık ki yeterince olmadı. Aksine besleyecek pek çok girişim içinde de oldular. Bayan Clinton geçmişteki Dış İşleri Bakanlığı döneminden beri Türkiye’yi çok olumsuz etkileyen pek çok olumsuz politikaya katkı sağladı, özellikle terörist PYD yapılanması konusunda önyargılı bir olumlu kanaate sahip idi ve bunu da kamuoyu ile paylaştı. Hal böyle olunca, zaten Türkiye açısından çok makul olmayan bir seçenek idi.

Yine Bayan Clinton ile Fetö’cüler arasındaki ilişki de rahatsızlık uyandırıyordu. Trump ise, Türkiye dâhil dünyanın pek çok yerinde yatırımları olan başarılı bir işadamı, siyasete dair bildikleri tartışılır olsa bile, islamofobiyi ve ırkçılığı körükleyeceği düşünülse bile Amerikan devlet kurumlarının da tesiriyle daha oturaklı bir çizgiye gelebilecek ve basiretli bir işadamının tavrı ile ilişkileri daha sürdürülebilir bir noktaya taşıyabilecektir.

Kısacası zaten elimizdeki değneği neresinden tutacağımıza dair bir kanaatimiz yoktu. İkisinde de sakıncalar görüyor idik. Anlaşılan o ki, Amerikan halkının da tercihi ile en az bir dört yıl Trump kısmını tutacağız ve ABD’nin daha aklı başında politikalar ile Ortadoğu’dan, sıcak savaştan ve coğrafya değişikliği sevdasından vazgeçmesini, tansiyonu düşürmesini dileyeceğiz…

Not: Bir süre seyahatte olacağım. Yazamayabilirim.

Diğer Yazıları