Tetikçi 'Yürüyen Ölü'nün mümkün, muhtemel bağlantıları

Ahmet Tezcan

Ahmet Tezcan

Dünyanın en büyük Walking Dead (Yürüyen Ölü) şebekesi FETÖ’nün 17/25 Aralık operasyonları sonrası, yerel seçimlerden hemen önce şu an bu örgüte üyeliği nedeniyle hapiste olan bir yakınım bana gelmiş, tartışmış idik.

O tartışmada “25 yıldır bu adam (Gülen) bizi hiç yanıltmadı” deyişi üzerine neler söyleyip düşündüğümü daha önce bu sitede yazmıştım. Bir soru sormuştum ona.

“Yıllardır İran aleyhine konuşup durdunuz, her meseleyi İran’a bağladınız. Bu millet Mut’a Nikahı nedir bilmezken bir Mut’a tutturdunuz, hatta bu konuda toplantılar düzenleyip ilk 150 sayfası ballandıra ballandıra Mut’anın nasıl bir şey olduğunu özendirirce anlatan kitaplar yayınladınız. Gülen 'İran kelimesi büyülü' dedi diye, o kelimenin yerine Pers kelimesini kullandınız. Bunlar bir yana cemaatin bütün yapılanması İran’daki 'Mollalar ve Ayetullahlar' sisteminin neredeyse birebir kopyası. Aldığınız himmet oranlarından, onların 'Takıyyesini Tedbir' adıyla uygulamaya varıncaya kadar aynı yapılanmayı yaptınız. Şimdi söyle bana bütün bunlar tersten İran propagandası değil de nedir? İran kendisine dair en küçük eleştiriye bile yüksek perdeden cevap verirken, size niye bu kadar sessiz kaldı?”

Cevap “Bunları bilmiyorum” dışında uzun bir sessizlik oldu.

Sorum hâlâ askıda.

Bu örgüt neredeyse 40 yıldır bu ters propagandayı yapıyor, yapmaya devam ediyor. 17/25 Aralık sürecinde, hatta daha önce MİT üzerinden operasyonlara başladıklarında, onun da öncesinde kapalı kapılar arkasında Ak Parti Hükümeti bakanları ve milletvekillerinden kimilerini “Pers kökenli” yahut “Mut’acı” olduklarını yayıp durdular, özellikle MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı İranlı ve İrancı ilan ettiler.

İran bütün bunlara karşı ölü sessizliğine büründü, ne kabul etti, ne inkar etti, bu Yürüyen Ölüler çetesine dair olumlu olumsuz tek kelime etmedi.

Neden?

Ankara’da Rus Büyükelçi’yi sırtından vurarak başkentin ortasına Hıyanet Heykeli diken FETÖ yetiştirmesi Yürüyen Ölü’nün Suriye’deki El-Nusra örgütüyle bağlantılı olduğuna dair “İran kaynaklı” haberlerin hemen arkasından, gerçek mi sahte mi olduğu belirsiz bir El-Nusra üstlenmesi yayınlanınca, yukarda yazdığım konuşma ve kafamdaki sorular yeniden canlandı.

Tabii başka sorular da...

Dün bu sitede yayınlanan yazımda şöyle bir paragraf var:

“Herhangi bir başarısızlık halinde deşifre olmamak ve adanmışları saklayarak, onların dışında kalanları ateşe atacak bir ilişkiler ağı örmek için tebessüm ve tatlı dil başta olmak üzere takmadıkları maske, girmedikleri kılık, kurmadıkları tezgah kalmamış belli ki...

Cumhurbaşkanı’ndan apartman kapıcılarına kadar herkes bir şekilde bu ahlaksızların pisliğine maruz kalmış ve adeta suç ortağı haline getirilmişler. Eş, dost, akraba, hısım düzeyinde Yürüyen Ölüler ile doğrudan yahut dolaylı irtibatı olmayan hiç kimse yok. En azılı terör örgütünden en halim selim dindarlara, fuhuş sektöründen Hac organizasyonlarına, yardım kuruluşlarından uyuşturucu ticaretine, en büyük holdinglerden en yaygın siyasi ve toplumsal oluşumlara kadar 40 yıldır yayılmadıkları tek hücre bırakmamışlar.”

FETÖ’cü Yürüyen Ölüler’in süreç içerisinde PKK/PYD/TAK bağlantıları ve bu kanlı örgütlerle taraklanmış parmaklar gibi iç içe geçmişliği her gün ortaya çıkartılan yeni belge ve bilgilerle aydınlatılıyor.

Kapatılan FETÖ’cü dernekler arasında onlarca sahte Alevi Derneği kurdukları, Menzil’deki Nakşıbendi Tarikati’nin ve daha pek çok tarikatin içine sızdıkları açık bir şekilde biliniyor.

Bombalı eylemleriyle maruf güya solcu DHKP-C örgütüyle işbirliği, hatta bu örgütü uykudan uyandırıp yeniden faaliyete geçirme yolundaki çabaları ve çalışmaları da artık gün gibi aşikâr.

Türk Solu adı altındaki sözüm ona solcu yapılanmayı kurup başına “komünist önder sakalı” uzatmış bir FETÖ’cü Yürüyen Ölü geçirdikleri de, sol kesimi bunalıma sokacak kadar şaşırtan bir gerçek.

Muhsin Yazıcıoğlu’nun kaza süsü verilerek öldürülmesinin hemen ardından BBP’de, Baykal’a Kaset Operasyonu sonrasında Kemal Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkan olmasıyla birlikte CHP üzerinde ne kadar hakim oldukları da sürekli yazılıp çiziliyor.

İktidar Partisi Ak Parti’deki yapılanmaları ise insanı bunalıma sokacak kadar derin. Neredeyse 100 yıllık yaşanmış acıların biriktirdiği öfkenin intikam duygusuyla 'Hak' kavramından bir adım uzaklaşmanın sonucunda; ne istedilerse verilen ve alınan her nefesle partinin daha da derinlerine nüfuz etmiş olan FETÖ’cü gizli Yürüyen Ölüler’in önemli bir kısmının yerel yahut genel idarelerin başında, yanında, yöresinde hâlâ faal oldukları... Örgütü gizlemek için masum insanları FETÖ’cü gösteren sahte belge ve bilgilerle operasyonlar çektikleri... Bunların arasında en bilinen ve en çok şikayet edilenlerinin bile “anlaşılmaz ve kabul edilemez” bir sessizlikle yaşatıldıkları inkar edilemez bir hakikat olarak ortada. Gün geçmiyor ki; FETÖ Operasyonları’nda yönetici konumundaki polis, savcı, hakimlerin 'Kripto FETÖ'cü olduklarına dair haberler çıkmasın...

Bütün bunlar ortada iken; FETÖ yetiştirmesi olduğu sabit, bağlantıları çok açık Suikastçi Yürüyen Ölü’nün El-Nusra bağlantılı olduğu yolunda çıkan İran kaynaklı haberlere şaşırmak mümkün değil!

Dünkü yazımda; “Bu kadar sıkı ilişkide olmasına rağmen nasıl olmuş da bu tetikçi ByLock iletiminden uzak durabilmiş” diye sorumuştum.

Tetikçi Yürüyen Ölü’nün Emniyet Teşkilatı’na 17/25 Aralık Operasyonlarından çok sonra 2014 yılında girmiş olduğuna dikkat çekmek istiyorum. Twitterdaki bir hesaptan zombileşmiş bu veletin, Radikal İslamcı gruplarla temas kurmak için çabaladığı, birileriyle irtibata geçtiği, kendisini “FETÖ’nün tehlikesini görüp uzaklaşmış arayış içindeki bir eski FETÖ’cü” gibi takdim ettiği ve radikal İslamcı kitaplar topladığına dair ‘birinci ağız’ tweetleri atıldı. Bu tweetler, bütün mesaisini ve tecrübesini Ak Parti Hükümeti ile El Kaide/Daeş ilişkisini ortaya çıkarmaya vakfetmiş görünen kimi gazeteciler tarafından yayıldı ve İran kaynaklı El-Nusra haberleri ile gerçek mi sahte mi olduğu bilinmeyen El-Nusra üstlenişi ile birlikte değerlendirilmeye başlandı.

Bütün bunların; ABD Dışişleri Bakanı Kerry’nin Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile görüşerek; “Suikastin FETÖ üzerinden ABD ile irtibatlandırılmasına dair endişelerini" dile getirip, Çavuşoğlu’ndan “Suiskastçi FETÖ’cü, bunu Ruslar da biliyor!” cevabı aldıktan hemen sonra sosyal medya üzerinden piyasaya sürüldüğünü de bir kenara yazın!

Bu noktada bir değerlendirmeyi başka bir yazıda ele almayı düşünüyorum, şimdilik kenarda dursun!

Türkiye ve Dünya meselelerini sık sık bir araya gelerek tartıştığımız bir dost grubuyla dün yine sohbet ederken; suikaste rağmen Rusya’da bir araya gelen Türkiye, Rusya ve İran heyetinde ABD’nin İran üzerinden dolaylı olarak temsil edildiğini söylemiş ve “İran; Doğu’nun bağrındaki Batı hançeridir” demiştim. Bunun üzerine Dil Ailesi Akrabalığı ve bunun psikolojik ve sosyolojik etkileri üzerine ayrı bir tartışma açıldı ve aslında İran’ın her ne kadar Doğulu gibi görünse de Batılı olduğu, Şii-İslam inancına rağmen hâlâ Pers İmparatorluğu’nun genetik kodlarıyla hareket ettiği üzerinde mutabık kalındı.

Suriye ve Irak önceliğinde bütün OrtaDoğu ve İslam coğrafyasında Türkiye’nin yaptığı ataklardan ABD’nin ve “Atlantik İttifakı” diye nitelendirilen Batı âleminin ne kadar rahatsız olduğu ve bunu engellemek için İsrail’in de açık veya gizli desteği ile nasıl uğraştıkları, dağdaki çobanın bile ayman açık bildiği bir gerçek.

Onlardan daha fazla rahatsızlık duyan ülke ise İran!

Moskova’da ortak bildiri yayınlanmış olsa da bunun nasıl uygulanacağı, daha doğrusu kim tarafından nasıl ihlal edilip bozulacağı önemli bir soruydu ve Çavuşoğlu ortak bildiri sonrası yaptığı açıklamada bu muhtemel problemi diplomatik bir dille hissettirmişti.

Suriye’deki tahliyelerle ilgili ateşkeslerin şimdiye kadar İrancı gruplar tarafından ihlal edildiğini ve kıyımlar yapıldığını da bir kenara koyun!

İnternete girin ve Zero Days Belgeseli’ni seyredip İran ve ABD arasında nükleer tesisler meselesi üzerine yaşanan siber savaşı ve meselenin bunun üzerinden hangi noktaya taşındığını görün ve ABD Başkanlık seçimleri sonrasında ABD’deki 1 numaralı konunun Rusya’nın seçimlere siber müdahalesi ve bu yüzden Putin’in canının nasıl yakılması gerektiğine dair tartışmalara bakın!

Sonra oturup Ankara Suikasti’nin tetikçisi olan FETÖ yetiştirmesi Yürüyen Ölü’nün aslında neci olduğunu düşünün!

Aklınızı oynatmazsanız, bir sonraki yazımı okuyabileceksiniz demektir!

İşimiz zor be Leylâ!

Diğer Yazıları