Sincan’dan yansıyan ihanet fotoğrafı…

İbrahim Aydemir

İbrahim Aydemir

Milletimizi ifade eden muhkem kavramlardan birisi mertliktir…

Buna bağlı, delikanlılık, samimiyet, vefa gibi yüksek değerler de bizi tanımlar..

Kimi mesleki mensubiyetlerde bu özellikler hususen öne çıkar…

Askerlik bunların önde geleni…

Askeri tarif eden en mühim miyardır; mertlik, delikanlılık, samimiyet…

Neden böyle bir girizgah?

15 Temmuz hain girişiminin çatı davasını Sincan’da takip ederken italiklediğim duygulardı da ondan…

Akşama kadar 3 ismin savunmasını dinledim..

Biri Albay, diğeri Tuğgeneral, bir diğeri Tümgeneral…

Utandım…

Üzüldüm…

Kahroldum!

Yazık, milyon kere milyon yazık!

YALAN VE İNKAR ÜZERİNE SAVUNMA

Albay olanı, Genel Kurmay Başkanımızın eski özel kalem müdürü…

Abartmıyorum, kurduğu her cümlenin içinde mutlaka ama mutlaka, “Bilmiyorum, hatırlamıyorum, haberim yok” ifadelerinden birisi vardı.

İşine geldiği yerde telefon kayıtlarını kabul ediyor…

Gelmediği yerde ise, “Telefonum orta yerde duruyordu başkası kullanmış olabilir” diyor…

Düşünsenize devletin 4 numaralı koltuğunun sahibine özel kalem müdürlüğü yapan birisi telefonunu şifresiz kullanıyor, ortalık yerde bırakıyor…

Yaptığı, bir bakıma, muhataplarla dalga geçmek..

Gerçi, millete ihanet edenin, devleti yok etme niyeti taşıyanın mahkemeyle, dinleyicilerle dalga geçmesinden doğal ne olabilir ki…

Bu zatı muhteremin ifadesinde en çarpıcı olan kısım üç yabancı ülke ile yaptığı telefon muhaberesi…

Kalkışmanın en sıcak saatlerinde ardı ardına ABD, İngiltere ve Belçika ile yaptığı görüşmeleri “Hatırlamıyorum” diye geçiştirdi…

Bir başkası Elektronik Posta adresine ilişkin olanıydı…

Buradan gönderilen mesajlardan birisi çok açık ve net…

Darbe girişimini değişik birliklere bilgi maksadı taşıyor…

“Nedir bu?” Sualine verdiği cevap tıpkı telefonlarındaki gibi…

“Mail adresim her zaman açıktır, başkaları kullanmış olabilir!”

Dedik ya, delikanlı değil!

FETÖ’YÜ METHEDEN PAŞA

Bir başkası Tuğgeneral…

O da savunmasını inkar üzerine kurgulamış…

Ortak bir vurguları var bunların…

“Olayın içine, terörist bir faaliyete mani olmak için” girdiklerine dair bir not..

“Sebebi belli olmayan ciddi bir terörist kalkışma ve şehitlerimiz var” haberi üzerine duruma vaziyet…

Kurnazlık!

Akılları sıra aldatacaklar…

Zihin haritaları, ihanet üzerine şekillenmişlerin haleti ruhiyeleri böyle…

Bu Tuğgeneral de baştan sona yalan söyledi…

İnkar etti…

Bilmedi, hatırlamadı…

Mahkeme salonunda sıkça kurulan bir cümle vardı…

“Hayatın olağan akışı”…

Mübalağa yapmıyorum, söylediklerinin neredeyse tamamı, olağan dışıydı.

FETÖ’YÜ METHİYEYE ULUSALCI DAYANAK

Bu Tuğgeneralle ilgili en çarpıcı gelişme, izleyicilerin bir tepkisi üzerine yaşandı…

“FETÖ’yü kınasana” diye bağıran dinleyici sıralarından birisine cevabı manidardı…

Dahası, makyajını ve kullandığı maskı olduğu gibi akıttı, yok etti.

Fetö imansızını, öncesinde “kara” kavramıyla bildiğini sonra kanaatinin değiştiğini söyleyen bu zavallı, burada da ince ayarlar yaptı…

“1997'de Gazeteci Oral Çalışlar'ın Gülen ile yaptığı bir röportajını okudum. O zamana kadar benim aklımdaki Gülen profili, kara cübbeli, kara sakallı, eli satırlı bir adamdı. Oral Çalışlar ile röportaj yapan entelektüel biriydi.” Diyerek bir sıkı bir FETÖ’cü olduğunu ortaya koydu…

Bu kanaatini netleştirmek için Atilla İlhan’ı kullanmayı da ihmal etmedi…

Devamla…

“Daha sonra televizyonda Attila İlhan, Gülen için 'Atatürk'ün istediği hoca tipi bu, hem bilime saygısı var hem de dini duygulara vakıf'. Bir süre sonra televizyona çıktı 'Bütün okulları MEB'e devredebilirim. Yaptığım bütün faaliyetler MİT ve emniyetin kontrolünde' dedi. Benim kafamda enteresan izler bıkan bir adamdı."

Aklı sıra bir taşla iki kuş vuruyordu…

En mühimi, Ulusalcılara çaktığı selam…

Öyle ya…

Cumhuriyet okuyor…

Atilla İlhan dinliyor!

AL BİRİNİ VUR ÖTEKİNE

Tümgeneralde üç aşağı beş yukarı aynı kıvamsızlıkta bir savunma yaptı…

Başlarken söylediğimiz gibi, savunmalardaki ortak payda…

Namertlik…

Gayrisamimilik…

15 Temmuz ihanetinin başrolünde olanların fotoğrafları böyle…

Biri diğerinden farksız…

Öyle ise…

Milletimizin bu hali bütün çıplaklığıyla bilmesi gerekiyor…

Bunlar, kelimenin tam anlamıyla kutsalı olmayanlardır…

İblisin insan suretine girmiş halleri.

Dikkat... Çok dikkat etmeliyiz…

Bu damar bütünüyle kurutuluncaya kadar herkesin müteyakkız olması gerekiyor.

Devleti, milleti bunlardan bütünüyle temizleyinceye kadar konfor kavramı akıllara gelmemeli.

Özetin özeti…

Tehlike büyük…

Geçmiş de değil!

Diğer Yazıları