Nereden başlasak, nasıl anlasak?

Erdem Uygan

Erdem Uygan

Yazılarımızda bugüne kadar, Kur’an’a göre doğduğumuz toplumun dinini sorgusuz sualsiz Allah’ın dini saymanın kabul edilemeyeceğini ve her kim olursa olsun bir insanın sözünün bir kitabın Allah’ın kitabı olduğuna delil olamayacağını gördük. Bir kitabın böylesi ilkeler koymuş olması bile son derece dikkate değerdir. Böyle bir kitap gerçekten de Allah’ın kitabı olup olmadığı konusunda değerlendirmeye alınmalıdır. Çünkü kendisinin Allah’ın kitabı olduğunun ispatını bir başkasına bırakmaması ancak Allah’tan gelen bir kitaptan beklenebilir. Bu sebeple hanesine artı puan yazarak ilerlememiz gerekir.

Bizim bir kitabı Allah’a aidiyeti konusunda araştırmaya değer bulmamızın diğer bir sebebi de o kitabın böyle büyük bir iddiaya sahip olması, Allah’ın kitabı olduğunu öne sürmesi olmalıdır. Kur’an bu konuda kendine gerçekten de çok güvenmektedir. Bu tutumu onu değerlendirmeye almamızı zorunlu kılarken hanesine yazacağımız artı puanlara da yenilerini ekler:

O Kur’ân, elbette âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir. (Şuarâ 26/192)

Bu Kitap, üstün olan ve doğru kararlar veren Allah tarafından indirilmiştir. (Zümer 39/1)

Elif! Lam! Ra! Bu, insanları Rablerinin izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarman için indirilmiş bir kitaptır. Daima üstün olanın ve her şeyi güzel yapanın yoluna. (İbrahim 14/1)

Kur’an bu iddialarla da kalmamakta, işi meydan okumaya vardıracak ifadelere yer vermektedir ki öyle de olmalıdır, zira iddia çok büyüktür:

Kulumuza indirdiğimiz şeyden şüpheniz varsa Allah ile aranıza koyduğunuz ulu kişilerinize yalvarın da ondakine denk bir sure getirin. İddianızda haklı iseniz yaparsınız! Bunu yapmazsanız ki, asla yapamayacaksınız; o zaman tutuşturucusu insanlar ve taşlar olan o ateşe karşı kendinizi koruyun. Orası kâfirler için hazırlanmıştır. (Bakara 2/23-24)

İşte bizim bu kitaptan görmek istediğimiz de bu olmalıdır. Allah’tan geldiğini söyleyen kitap bu kadar iddialı ve böylesine kendisine güvenen bir duruş sergilemelidir. Ayrıca böylesine güçlü bir duruşu olan kitap elbette Allah’a aidiyetinin isbatını başkasına bırakmamalıdır. Kimin sözü Allah’ın sözünden daha sağlam olabilir?

Tüm bunların yanısıra, atalarımızın veya mûteber büyüklerimizin “bu Allah’ın kitabıdır” sözü de o kitabı değerlendirmeye almamızda etkili olmuş olabilir. Nasıl olsa neticede onların sözüne göre değil, yine kitabın kendi iddialarını ispatlayıp ispatlamadığına göre karar vereceğiz.

Öyleyse gönül rahatlığı ile bu kitabı didiklemeye, her türlü teste tabi tutmaya başlayabiliriz. Çünkü buraya kadar bile barındırdığı söylemler ve getirdiği ilkelerle dikkatimizi fazlasıyla çekmeyi başarmıştır. Artık ön yargısız bir biçimde özgürce okumamız ve ifadelerini doğru anlamak için her türlü gayreti göstermemiz ve elbette Rabbimizden gerçeği görmemizde destek olması için samimi bir biçimde yardım talebinde bulunmamız gerekir.

Aslında Kur’an’ın bizzat kendisi nereden başlamamız gerektiğini de bize göstermektedir. Orası en iyi bildiğimiz yerdir:

De ki “Hiç düşündünüz mü, o (Kur’ân) Allah katındansa, siz de onu görmezlikten geliyorsanız; böyle derin bir ayrılık içinde olandan daha şaşkını kim olabilir.” (Fussilet 41/52)

“Ya öyleyse” şeklindeki ifadeler, “ ya öyle değilse” ihtimalini de içerirler. Zaten bu tür ifade kalıbı bu yüzden kullanılır. O halde Kur’an’ın Allah katından olup olmadığı sorusu bu ayete göre de her insanın kendi çabasıyla net bir sonuca varması gereken en önemli sorudur. Bu ayetin hemen devamındaki ayet, bu soruyu cevaplamanın en önemli yollarından birinin, kitabın yaratılmış ayetlerle birlikte okunması olduğunu göstermektedir. Çünkü her iki tür ayet de Allah’tan ise birbirlerinin sağlamasını yapmalıdırlar. Yaratılmış ayetlerin Allah’tan olduğu bilgimiz kesin olduğuna göre denklemin bir tarafı zaten bellidir. O halde artık diğer tarafı çözülmelidir:

Âyetlerimizi onlara, hem çevrelerinde hem de kendi içlerinde öyle göstereceğiz ki sonunda onun (Kur’ân’ın) gerçek olduğu, onlar açısından iyice ortaya çıkacaktır. Rabbinin her şeye şahit olması yetmez mi? (Fussilet 41/53)

Demek ki dünyaya geldiğimiz andan itibaren okumaya başladığımız yaratılmış ayetlere, yani hem kendimize hem de çevremize bakarak indirilmiş ayetlerin Allah’tan gelip gelmediğini anlayabiliyoruz. Üstelik Allah gerçeği görmemiz konusundaki yardım talebimizi de asla geri çevirmeyecektir. Yeter ki gerekli gayreti gösterip hak ettiği emeği verelim:

Bizim uğrumuzda mücadele edenlere elbette yollarımızı gösteririz. Allah güzel davrananlarla beraberdir. (Ankebut 29/69)

Daha yeni başlıyoruz… Devam edeceğiz...

Allah’a emanet olunuz!

Diğer Yazıları