Kasım ayının durgun havası ve üst solunum hastalıkları

Mikdat Kadıoğlu

Mikdat Kadıoğlu

Hayatınız da hiç su buharı gördünüz mü? Ben görmedim; siz de görmediniz! Belki gördüğünüzü sanıyordunuz ama aslında su buharı görülmez bir gazdır. Banyoda, ya da tencere veya çaydanlığın üzerinde gördünüz su buharı değildir. Aslında bu şekilde yıllardır bildiğimizi sandığımız bir çok şeyi gerçekte bilmediğimizi de bilmiyor olabiliriz.
Peki sis hakkında neler biliyoruz? Neden bu günler sis daha çok İstanbul Boğazı gibi çukur yerlerde oluşuyor? Neden bazı yerlerde sis daha yoğun ve geç kalkıyor?..
Sis ve pus, havada asılı duran çok küçük ama kirli sıvı su damlacıklarıdır. Sis ile pus arasındaki fark havada bulunan damlacıkların sayı bakımından yoğunluğundadır. Damlacık sayısı çok ise, ileriyi görmemiz o kadar zor olur. Yani havada asılı duran küçük damlacıklar bulunduğumuz yerdeki görüş mesafesini 1 kilometrenin altına düşürüyorsa “sis”, görüş mesafesi 300 metrenin altına düşüyorsa “yoğun sis” olur. Görüş mesafesi hava yollarında1 km’de uçak, kara yollarında ise 50 m’de araç trafiğini durdurabilir.
Sisin oluşması için rüzgarsız, bulutsuz ve uzun geceler idealdir. Bu nedenle yüksek basınç merkezlerinin hakim olduğu Kasım’dan Mart ayına kadar hava sisli gecebilir. Bu günlerde görülen sis, “ışınım sisi” olarak tanımlanır, çünkü yer yüzeyi geceleri ışınım kaybıyla soğur. Bu durumda yüzeye temas eden hava içinde yoğuşan su buharı havada ki kirleticileri ile birlikte sis (veya smog) dediğimiz kirli ama çok küçük olan damlacıkları oluşturur. Sabah görünen sis, açık bir güne işarettir. Bu nedenle, kışın ve bahar aylarında havanın sisli ve güneşli olması aynı zamanda kuraklık demektir!
Güneş ortaya çıkınca sis, yok olmaya başlar. Güneş öğlene kadar sisi yakıp görüş mesafesini 1 km’nin üzerine çıkartabilir ama kirletciler sisi oluşturan damlaların buharlaşmasını zorlaştırdığı için pus şehirin üzerinde kalabilir. Böylece bu kirli havanın, bazen çok yoğun, kalın ve uzun ömürlü olmasında kalitesiz kömür, egzos, vb. kirleticilerin parmağı vardır.
Dünyada sislerinin en ölümcülü Aralık 1952'de Londara’da meydana geldi. 5 Aralık'ta rüzgârların dinmesiyle sis oluşmaya başladı. Bundan sonraki 3 gün boyunca sis yoğunlaştı, o dereceye kadar ki belli bir zaman sonra görüş mesafesi birkaç metreye indi. Trafik tamamen durdu ve birçok kaza meydana geldi. Halk, soğukla mücadele etmek için gerekenden, daha çok evlerini ısıttı. Bu da daha çok kömür tozu ve sülfür dioksit üreterek havayı daha fazla zehirledi ve çok yoğun bir sise sebep oldu. Bu durumda Londra’da insanlar, ağızlarında maskelerle, kaldırım boyunca binaların duvarlarına dayanarak yollarını bulup işlerine gidebilmişlerdi. Bu sis ve hava kirliliği yüzünden yalnız Londra bölgesinde 12 bin ölüm gerçekleşti ve bu İgiltere’de “Temiz Hava Hareketi”nin başlamasına sebep oldu.
Çoğumuz farkında olmasa da ülkemizde sis ve dumanın oluşturduğu “smog” denilen zehirli karışım KOAH, astım, alerjik rinit, vb. gibi solumun yolu hastalıklarında patlamalara neden oluyor. Sonuç olarak daha ucuz diye kalitesiz yakıt yakanlar ve yakmayanlar sağlığını kaybetip tedavi olmak için de çok daha fazla para harcıyor...
Bu nedenle, böyle günlerde birçok ülkede “Hava Kalitesi Endeksi” belli bir değere ulaşınca halka “smog uyarısı” yapılır. Örneğin, ABD’de okullar “Afet Acil Yardım Plan”larına uygun olarak bu günlerde okul bahçesinde beden eğitimi dersi yapılmaz ve öğrenciler teneffüste dışarı çıkartılmaz. Biz de kışın adına “pastırma yazı” dediğimiz bu sisli ve güneşli kış günlerinde yaşantımızı “smog tehlikesi”ne göre planlamalıyız.
Lütfen Kasım ayının bu sisli, puslu, güneşli ve durgun (güzel değil tehlikeli!) günlerde zehir solumamamız için ilgili ve yetkililerimiz başta olmak üzere herkes biraz duyarlılık göstersin!..

Diğer Yazıları