Karmakarışık bir gündem…

Prof. Dr. B. Zakir Avşar

Prof. Dr. B. Zakir Avşar

Üç aylara girdik. Mübarek aylar hepimize iyilikler getirsin. Regaip kandili kutlu olsun.

El Bab’a yönelik Fırat Kalkanı Harekatı 216 gün sonra zafer ile neticelendi. Şehitlerimiz ve gazilerimiz oldu. binlerce terörist yok edildi. Netice itibariyle maksata ulaşıldı.

Şimdi sırada Rakka ve Münbiç meselesi var. Bu kısımlarda işler fena halde karışık. Ne Rusya, ne de ABD bu konuda sadece Türkiye ile yol almayı kabul etmiyor. Araya ağır silahlarla, mühimmatla donatıp eğittikleri PKK/PYD ile iş tutuyorlar. Münbiç ile ilgili Türkiye’ye verilmiş olan sözler ise unutuldu… Türkiye’nin müdahale ihtimaline karşı hem Amerika, hem Rusya PYD ile birlikte orada askeri varlık bulundurmaya başladı.

Terörizm ise dünyayı tehdit eden en büyük bela olarak her yerde kendisini gösteriyor. İş hep söylediğimiz noktaya gelip düğümleniyor. Terörizm ile küresel mücadele olmaz ise, ortak bir yaklaşım benimsenmez ise maalesef bu felaket tüm ülkeleri ve insanlığı sıkıntıya sokacak.

Terörün iyisi yok. Teröristin kahramanı yok. Terör ile kazanan da yok. Terörü kullananlar da bir gün terörün kurbanı olur. Bu bakımdan hem ABD, hem de Rusya’nın PKK/PYD gibi terörist yapılanmalarla girdikleri flörtün bir gün kendileri için ağır faturalarının olacağını düşünmeleri iyi olur. El Kaide de benzer şekilde aşırı himaye görmüş bir terör örgütü idi, sonuçta kendisini büyütenlere en büyük zararı verdi. Her türlü radikalizmin, fandemantelizmin acı faturası onu yaratana çıkar. Dünya kuruldu kurulalı böyle olmuştur. İnsanlığın terör dolayısıyla büyük acılarla yüz yüze kalmasını istemiyorsak şimdiden önlem almalıyız. Suriye’de DAİŞ terörü ile başa çıkabilmek için bir başka terör örgütünü aşırı büyütmek demek barışın sonsuza kadar o topraklara uğramasını istememektir.

Terör ile barış gelmez. Gelmemiştir. Terör hep kötülük getirir.

Şimdi bir de Halkbank Genel Müdür Yardımcısı ABD’de tutuklandı. Savcı değişikliği oluyor, Türkiye ve Amerika arasındaki sıkıntılardan birisi ortadan kalkma yoluna girdi derken çok daha kötü ve karmaşık bir süreç mi başlıyor? Bunun arkasından ABD tarafından Türkiye’ye yönelik bir mali –ekonomik yaptırım mı çıkarılmak isteniyor? Bunlar üzerinde de biraz düşünmek sanırım iyi olacak…

Bir diğer gelişme, ABD ile aramızdaki en önemli sorunlardan birisi olan FETÖ yapılanmasının başının ve önemli isimlerinin ABD’den çıkış hazırlığı içine girdikleri yönünde haberlerdir. Umarım ABD bu yapılanmayı sadece ülkesinde barındırtmamakla kalmaz, Türkiye’ye de iade eder. Bu durumda iki ülke arasındaki ilişkilerin hızla iyileşeceği de aşikardır.

Türkiye’nin diplomatik kanallarla hem Avrupa ile hem de ABD ile ilişkilerini yeniden normalleştirme çabası içinde olması önemlidir. Siyasetteki sertleşmenin, üsluplardaki aşırılıkların dış politik söylemlere de yansıyor olması ilerde Türkiye’yi daha sıkıntılı bir iklime de götürebilir. Söylenmek istenenler ve söylenmesi gerekenler elbette ki söylensin, ancak bir ince ayar ile söylensin. Diplomasinin dili kullanılsın. Türkiye geçtiğimiz sezon turizmde büyük kayıplar yaşadı. Sektör kan ağlıyor. Ayakta tutan, nefes alıp vermesini sağlayan batılı turistlerdi. Şimdi yeni sezon başlarken batılı turisti de ürkütmenin maliyeti bir hayli yüksek olacaktır.

Elbette kuşatılmak isteniyoruz. Milli çıkarlarımız ciddi tehlike ve tehdit altında. Terörle mücadelemiz engellenmek isteniyor. Silah ve mühimmat bakımından yerli sanayimiz olmasa karşı karşıya kaldığımız amborgo şartlarında ciddi zorluklar çekecektik. Avrupa Birliği politikalarının şu ana kadar tam bir oyalama sürecini içerdiği artık iyice gün yüzüne çıktı. Ancak yine de diplomasinin dili önemli. Bundan vazgeçemeyiz. Türkiye’nin çok nitelikli, yetişmiş, milli meselelere duyarlı, haysiyetli diplomatları var. Sorunlara da, çözüm yollarına da vakıflar. Diplomasinin devreye girmesi ve tansiyonu düşürmesinin en zaruri olduğu dönemdeyiz.

Referandum sürecinde kampanyalar tüm hızı ile devam ediyor. Ben her seçim döneminde hatırlatırım, söylemin zirveye çıkarıldığı, sözün şiddetin artırıldığı ve bunun biraz da işin doğası gereği olduğu bir bir dönemdeyiz. Fakat, sonuç her ne çıkarsa çıksın herkes bu ülkede yaşamaya devam edecek. Herkes birbiri ile hukukunu koruyacak. Bu bakımdan da artık tansiyonun çok akıllıca düşürülmesine ihtiyaç var. Ben kamuoyu yoklaması yapanlara fazlaca katılmıyorum. Kararsız kimse kalmadı. Herkes bir şekilde kararını verdi. İnsanların kanaatlerini belirtmeme gerekçesi sözün şiddetinin çok artmasındandır. Kanaatini açıkladığında bir mahalle baskısı ile karşı karşıya kalmak istemeyenlerin umumiyetle kararsız gibi davrandığını ama çok kararlı olduklarını görmemiz gerekir.

Diğer Yazıları